Yanlış mı translate Portuguese
10,020 parallel translation
Yanlış mıyım Dedektif West?
Não é verdade, detetive West?
Ve onu bu işe karıştırmayacağım çünkü o yanlış bir şey yapmadı.
E não vou arrastá-lo para isto, porque ele não fez nada de mal.
Bay Belasco'nun HR'ye yanlış yaptığını söyleyen güvenilir bir kaynağımız var.
Temos informações críveis de que o Sr. Belasco cometeu um deslize com a HR.
Yanlış birşey yapmadım.
Não fiz nada de errado.
Yanlış bir şey yapmadım ama aynı zamanda doğru olan şeyide yapmadığımı hissediyorum.
Não fiz nada de errado, mas sinto que não fiz nada certo.
Sadece bilmek istiyorum. Neyi yanlış yaptım? Niçin beni terkettin?
Quero saber o que fiz de mal, porque te foste embora.
Her şeyi düzeltmeye çalışacağım. Yanlış anlayacak.
Então eu exagero, ou ele interpreta mal.
- Sadece yanlış kardeşe baktım.
- Só olhei para o irmão errado.
Bizi yanlış yönlendirmişti Kate hatırladın mı?
Ela deu-nos uma pista errada, Kate lembras-te?
Ben mi yanlış anladım yoksa az önce partnerin onu Ford'un uydurduğunu söylemedi mi?
Eu estou maluco ou o teu parceiro não acabou de dizer que Ford inventou-o?
Ben barış yanlısıyım.
Sou um pacifista.
Barış yanlısıyım dedim ya.
e, leva isto, por precaução. Já te disse, sou um pacifista.
Şimdi de ünlü konuklarımıza, yarışmanın daha önceki birincilerine hoş geldiniz diyelim ve şu an hırslı, evet, yanlış duymadınız.
Agora, vamos receber as nossas celebridades convidadas, antigos vencedores deste mesmo concurso e actualmente importantes...
Ona yaptığımız şey çok yanlış.
É errado o que lhe estamos a fazer.
Bir yanlış anlaşılmadan dolayı kızım benden korkuyor.
Por causa de um mal-entendido, a minha filha tem medo de mim.
Eğer bu olmazsa yaşlı bir kadın olarak burada oturup... neyi yanlış yaptığımı ve arkadaşımı nasıl yüzüstü bıraktığımı düşüneceğim.
E se eu não conseguir isso, vou acabar como uma velha mulher a perguntar-me o que é que eu fiz mal, como é que eu deixei mal a minha amiga.
Korkarım kralımız hakkında yanlış bilgilendirildiniz.
Temo que tenhais sido mal-informados quanto à situação do nosso Rei.
Bu da beni yanlış yolda mıyım diye düşündürüyor.
- Nada. O que me leva a crer se não estou a analisar isto - na direcção errada.
Asıl yanlışı mavi gözlü bir barmen ile tanışmamı ayarlayan ve çocuk bir aracın altında kaldıktan sonra kahraman rolü kesen bir vampire güvenmekle yaptım.
Sabes, a começar por falar com o meu vampiro perseguidor, que fez com que eu me aproximasse de um barman de olhos azuis, só para que pudesse vê-lo a ser atropelado, e tu a fazeres o papel de herói.
Ama planımın sonunda arkadaşlarını kurtarma niyetim olmadığını düşünürsek ödeştik demek yanlış olmaz.
Não planeio cumprir a minha parte do plano tirando-lhe os amiguinhos da cadeia, por isso... Estamos quites.
Tanrım. Yanlış adamlara bulaşmış.
Meteu-se no caminho das pessoas errados.
O zaman yanlış anlamış olmalıyım.
Então, acho que devo ter compreendido mal.
Evet, yanlış bir şeyler var ama seni temin ederim bunun mantıklı bir açıklaması var tamam mı?
Sim, há alguma coisa aqui a acontecer, mas... posso-te garantir que existe uma explicação racional para tal, está bem?
Hayır, Chloe, sanırım beni yanlış anladın.
Não... Chloe... eu... acho que não me compreendeu.
O senin ilk yanlış adımındı, bir taviz gerçeğe bir hamle hakkı verdin ama o kötü oynadı.
Parece um erro, ao inicio, um compromisso, uma concessão à realidade, uma má jogada bem feita.
Sanırım yanlış adrese geldik.
Acho que estamos na morada errada.
Yanlış, eşim artık daha fazla onları korumak için adım atmamalıdır...
É errado que o meu marido não faça mais para protegê-los.
Son olarak yanlış, biz askeri liderliği çocuklarımızın hayatlarını 200 yıllık geleneklere göre değil içlerindeki tanrı korkusuna yenik düşerek korusunlar istiyorum. Fakat onlar bu olanların yanlarına kar kalacağını sanıyorlar.
E é errado que a liderança dos nossos militares, os homens a quem confiamos as vidas dos nossos filhos, sintam-se tão protegidos por tradições de 200 anos que acham que não vão responder por isso.
" Sevgili Amanda... Bundan sonraki sayfalarda yanlış yere mahkumiyetim ve seninle ayrılığımızla sonuçlanan acımasız ihaneti yazmaya çalıştım.
Querida Amanda, nas páginas que se seguem tentei expor a traição terrível que levou à minha injusta prisão e à nossa insuportável separação.
Umarım söylediğim şeyler yanlış anlaşılmamıştır.
Eu espero que nada do que tenha dito implique o contrário.
- Umarım niyetimi yanlış anlamamışsındır.
Espero que não tenhas interpretado mal a minha intenção.
Liz gözümün önüne geliyor. Ailesini arayıp ölüm haberini veriyor. Bir anne olarak neyi yanlış yaptım acaba diyor.
Consigo ver a Liz agora mesmo, a ligar aos pais, a dar-lhes a notícia, a perguntar-se onde é que errou como mãe.
- Önce yanlış anladığımı düşündüm.
- Acredite. Primeiro, pensei que fosse eu.
Yanlış yöne bir adım atarsan peşinden geliriz.
- Se deres um passo na direcção errada, vamos atrás de ti.
Bakın bir yanlış anlaşılma oldu tamam mı?
Deve ter havido algum erro, certo?
Hayatımı tamamen yanlış yaşıyordum.
Estava a viver a minha vida da maneira errada.
Yapacağım şey yolunda gitmezse bazı yanlış kişiler de bunu anlayabilir.
Se o que estou quase a fazer correr mal... E se as pessoas erradas também descobrirem...
Yani sen benim öz oğlum değilsin. Umarım tüm bunları yanlış anlamazsın, evlat.
Só porque não sou teu pai biológico, espero que não me entendas mal.
- Rakh kardeş. Veer hep yanlış zamanda adım atardı.
O Veer não está a brincar desta vez.
Ülkeniz yanlış takımlara silah vermeyi kesseydi amaçlarımı finanse etmek için uyuşturucu satmama gerek kalmazdı.
Talvez se o seu país parasse de fornecer armas para o lado errado, não teria de vender drogas para financiar a minha causa.
Fakat sekiz ay sonra hayatınızın geri kalanını beraber geçirmek istiyorsunuz ama onu ne kadar çok sevdiğini söylerken hala yanlış adını mı kullanıyorsun?
Mas, oito meses mais tarde, querem passar o resto da vida juntos e você ainda usa o nome errado para dizer o quanto o ama?
Bir adamla yanlış bir şeyler yaptığımı itiraf ettim. Dedektifin büyük ihtimalle o hatada bir kanıtı vardı.
Eu admiti que cometera um erro com um homem e que o operacional, provavelmente, tinha provas desse erro.
Ben yanlış bir şey yapmadım.
Não fiz nada de errado.
Bu kadın da Batı'dan gelip kadınlarımızı yanlış yola sevk etmek istedi.
Ou esta mulher, que vem aqui do ocidente para ensinar o caminho errado às nossas mulheres.
Tatlım, yanlış yoldasın.
Querida, estás na faixa errada.
Yanlış bir şey yapmadım.
Não fiz nada de errado.
O zaman neyi yanlış yaptım?
Se as pessoas estão dispostas a pagar tanto, o que fiz de errado?
Ve... Çok büyük bir yanlış yapmışım.
E que acabei de cometer um grande erro.
Bana onun hakkında sana bir şey söylemememi istedi, ama büyük bir yanlış yaptım.
Ela está a dizer que nunca te devia ter contado sobre ela. Que acabei de cometer um grande erro.
Yanlış anlamayın ama Bay Baker'ı açık durumda... 25 yıldır aynı kadınla evli kaldım.
Com todo o respeito, tudo que possa comprometer o Senhor Baker... Estive casado com a mesma mulher durante vinte e cinco anos.
Bir şekilde ehliyetim ve kredi kartım yanlış insanların elinde.
De alguma maneira, a minha carta de condução e cartão de crédito caíram nas mãos erradas.