Yemek translate Portuguese
43,522 parallel translation
Benzin, yemek ve biraz su, sonra yolumuza koyulacağız.
Gasolina, comida, um pouco de água, e vamos embora.
Size yemek de vereceğim, ama sonra gitmek zorundasınız
Vou dar-lhes comida. Mas depois têm que ir.
Tatlım, Eğer şehirde ilk iş olarak yemek yiyeceksek - yola çıkmalıyız artık.
Querida, temos de ir andando se quisermos jantar primeiro.
Çin yemeği yemek ister misiniz?
Gosta de comida chinesa?
Bu adam yemek pişirebiliyor. Pay tenekesinde cennet gibi.
Ele cozinha, e é como o céu num prato.
Yardımcıma söyleyeyim yemek sipariş etsin. - Greek iyi midir?
O meu assistente vai trazer o almoço.
Greek yemek istediğinden emin misin?
Queres mesmo comida grega?
- Daha iyi hissediyorum bir tatlı yemek için Emma'nın yerine gideceğim.
Estou a sentir-me melhor, Por isso estou a ir ao Emma para uma sobremesa.
Sabah krep yemek için evde olduğumuz sürece sıkıntı yok.
Desde que estejamos na minha casa - a comer panquecas de manhã.
Bu akşam birlikte yemek yiyeceğiz,
Nós vamos jantar.
Başka bir akşam yemek yeriz.
Podemos jantar noutro dia.
Evet, bunları yemek de bir problem, görmüyorsan, sorun yok tabi.
Pois, não tiveste problemas em comer isto tudo.
Ya sen? Yemek için mı geldin?
E você, veio só pela comida?
Şu İngiliz ajanlarına yemek vermemiz gerekiyor mu?
Devemos alimentar os espiões britânicos?
Fransız tostunun yanında ketçap gelmese haklısın, son üç gündür yorgun argın yürüyüp, adını bilmediğin böcekler tarafından sokulmak, adını bilmek istemeyeceğin şeylerin etini yemek...
Comer batatas fritas sem Ketchup não é o melhor, mas nós andamos neste lamaçal há três dias, picados por insectos estranhos, a comer sei lá o quê...
Kırmızı meyvelerin yemek için güvenli olduğunu söylemiştin.
Disseste que os frutos vermelhos são comestíveis.
Hizmetkarım bize yemek ve su getirebilir mi?
O meu servo pode ir buscar comida e água para nós?
Yemek hazırladım.
Acabei de fazer o jantar.
Yemek vakti.
Hora da comida.
Bu akşamki işlerin bittiğinde yemek yer miyiz?
Quando terminares o teu trabalho esta noite, queres ir jantar?
Tek bir yemek bir ejdere 1 ay yeter.
Uma única refeição vai durar um mês para um dragão.
Bu dev ise yemek değil çiftleşmek için bir eş arıyor.
Este gigante, no entanto, não está á procura de alimento... está á procura de uma companheira.
Adadaki sınırlı yemek ve alan sıklıkla yoğun rekabete yol açar.
A comida e o espaço limitado nas pequenas ilhas pode levar a uma intensa concorrência.
Çok daha ufak olan halka kuyruklu makiler ise gruplar halinde orman zemininde dolaşır, yemek ararlar.
Os Lémure de cauda anelada ( Lemur catta ) muito menores vagueiam em tropas no chão da floresta Procurando comida.
Nadiren yağmur yağar, bu nedenle su ve yemek bulması zordur.
Raramente chove, então água e comida são muito dificeis de encontrar.
Her sabah deniz kuşları yavruları için yemek toplamak üzere denize açılır.
Todas as manhãs os Alma-negra partem para coletar alimento para os seus jovens.
Ve yemek dolu bir mide hiç yardımcı olmuyor.
E um estômago carregado com alimentos não ajuda.
Bu yıllardır yemek için yalvardığın...
E vês isto? Esta é uma sova que tens pedido há anos.
Mesele onları yemek değil ki kokusunu almak.
Não é só sobre comê-los, é sobre cheirá-los.
Bir sürü Noel kurabiyemiz var yemek... yemek isterseniz.
Temos biscoitos demais se... Se quiser alguns.
Herkesin şeftalili tart yemek için geldiğinden emin misin?
Como sabes que estão todos aqui pela torta de pêssego?
Yemek vakti.
Hora de almoço.
Sağlık için çok zararlı bir şey, ama şükür ki, planım onu yemek değil.
É terrível para o corpo, mas, graças a Deus, não tenciono comê-lo.
Neredeyse yemek vakti geldi.
É quase hora do jantar.
- Yemek geldi.
- Trouxemos a comida.
İğrenç ama yemek zorundayım çünkü biriyle tanıştım. Güm!
Horrível, mas tenho de comer porque conheci uma pessoa.
Yemek vakti geliyor, yemek yemeyi sever misin?
Vem à hora de jantar, gostas de comer comida?
Teleskop odasındayız, yıldızların altında yemek gibi olacak.
Será como um jantar sob as estrelas.
Sana anavatanından bir yemek yapmaya çalıştım.
Tentei cozinhar uma comida típica do teu país.
Herkes, yemek istiyor musun veya sinemaya gitmek
Todos tem medo de perguntar o que queres para o jantar,
Ama böylesi bir yemek, kilometrelerce uzaktaki her kartalı çekecektir.
Mas uma matança como esta vai atrair todas as águias da zona.
Bir yemek daha bulması günler alabilir.
Pode demorar muitos dias antes que ela se alimente novamente.
Kaşıntılar tümüyle giderildi ve şimdi yemek zamanı.
Com as comichões coçadas satisfatoriamente é hora de comer.
- Yemek dolabında ise...
E no armário de alimentos...
Yemek peşinde gecede bir kilometre yol kat edebilir ve şu anda ana yemeğini belirlemiş bulunuyor.
Pode percorrer 1 km por noite à procura do jantar..... e agora, acabou de localizar seu prato principal.
Çölde yiyecek o kadar kıt olabilir ki geceleri bile hayvanlar yemek konusunda seçici davranmayı göze alamazlar.
O alimento é tão escasso no deserto que, mesmo à noite, os animais não podem escolher aquilo que comem.
Fakat kovaladıkları yalnızca yemek değildir.
Mas não estão apenas à procura de alimento.
Yiyebilecekleri kadar yemek veriyorlar.
Eles recebem todo o alimento que conseguem comer.
Sokaklara musallat olan kötü ruhları yemek.
Elas comem os maus espíritos que assombram as ruas.
Ev yapımı yemek şu sıralar hayatımda pek görebildiğim bir şey değil.
Uma refeição caseira é algo raro e exótico na minha vida ultimamente.
Kameraların görüş alanından çıkana dek bekledim yemek tepsisini geçtim tuzu Nassar'ın tabağına serptim.
Como sabias que era dele? Ele era muçulmano.
yemek yedin mi 94
yemek yiyorum 23
yemek yiyelim 57
yemekte ne var 69
yemekler 27
yemek yiyeceğiz 21
yemek yok 35
yemek yiyelim mi 24
yemek yiyoruz 21
yemek istiyorum 18
yemek yiyorum 23
yemek yiyelim 57
yemekte ne var 69
yemekler 27
yemek yiyeceğiz 21
yemek yok 35
yemek yiyelim mi 24
yemek yiyoruz 21
yemek istiyorum 18