Yerin translate Portuguese
5,853 parallel translation
- Milner derdi ki bir canı aldığında, içinde bir yerin kanadığını hissedermiş.
- A Milner disse... quando retirava uma vida, parecia que... sangrava... por dentro.
ve yeni bir yerin olduğunu söyledi harika tamaleler yapan,
E ela falou de um novo restaurante onde os fazem muito bem e, portanto, disse à Brooke...
Sara'nın mezarını ziyarete gitti şimdi de Amsterdam'da terk edilmiş bir yerin en üst katında.
- Foi visitar o túmulo da Sara. Agora está no andar de cima de um despejo na Amsterdam.
Bir yerin mi kanıyor?
Estás a sangrar?
Ama yardımın geleceği yerin çok ötesindeyiz.
Mas estamos além da ajuda de fora.
Babamı buraya aldığın için tekrar sağ ol. Bu yerin cidden yardımı oldu.
Obrigada por conseguires uma vaga para o meu pai.
Crimson'u yerin dibine gömeceğiz.
E vamos derrubar o Crimson.
Nasıl sence? Thea, karşılayamayacağın bir yerin kira sözleşmesini imzalıyorsun.
Thea, alugaste um lugar que possivelmente não podes pagar.
Polisin konaklama alanı tam burası,... bankacılar ve onların kuklalarının ülkeyi sattıkları yerin hemen yanı.
A área do palco é mesmo aqui. Perto dos banqueiros e dos seus fantoches, que estão a vender este país.
Yazarken kalemi o kadar bastırmış ki yazdığı yerin üzerindeki partikülleri toplamış.
Ele força tanto o papel com a caneta que apanhou partículas da superfície inferior.
Gidecek başka yerin yok.
Não tens mais nenhum sítio para onde ir.
İçine dalacağımız bir konsolosluğun maketi yaptırır ya da güvenlik altına alacağımız bir yerin en ince ayrıntısına kadar modelini yaptırır. McQuaid'i bilirsin.
- Conhece o McQuaid.
Burada her zaman başımın üstünde yerin var.
Vai ser sempre bem-vindo aqui.
Gittikleri yerin izini sürmeliyiz.
Temos de localizá-los.
Belki karanlığın en karanlığı sizi yerin altına çekmiş.
Que a mais negra escuridão vos atinja e vos leve para debaixo da terra.
Kaçış yerin, saklanma yerin.
É uma fuga, um esconderijo.
- Aaa, yerin nerde? - İki alt sokakta.
- Onde é a tua loja?
Yetişecek bir yerin yoktu.
Não tinhas para onde ir.
Senin de buna benzer bir yerin vardır eminim.
- Tu também deves ter.
Onun geldiği yerin hikayesi buydu.
Tudo o que ele passou faz parte da história do caminho dele até aqui.
Bu yerin terk edilmiş olma sebebi berbat konumu.
A razão pela qual este hotel foi abandonado foi por causa de sua má localização.
Fark etmediysen soyleyeyim, issiz bucaksiz bir yerin ortasindayiz.
Está bem, se ainda não percebeste, estamos no meio do nada.
Başkentte bir yerin kalmadı artık.
Não há... mais nenhum sitio para ti na Capital.
Bu yerin aradığın bütün özellikleri karşıladığını duydum.
Soube que o local cumpre as vossas exigências.
Böyle bir yerin yemekleri nasıl?
Como era a comida?
Belirtilerini abarttığı için yerin dibine geçmiş vaziyette.
Ela ficou constrangidíssima por ter reagido assim aos sintomas.
Gururun, şehrin yerin dibine batarken gelen yağmacıları durduramayacak ve gururun, elinizde kalan sadece taş yığınları olduğunda açlığınızı tabii ki gideremeyecek.
E de certeza, não vai matar a fome quando só restarem pedras. Saia!
Yerin kulağı vardır derler.
Nunca se sabe quem está a ver.
Bu sabah Joshua, son görüldüğü yerin 10 mil ötesinde bir balkabağı kostümü...
Esta manhã, o Joshua apareceu num canteiro de abóboras a 10 km de onde foi visto pela última vez.
Ancak şunu da bilmelisin ki boş bir yerin açılması biraz zaman alabilir.
Mas poderá levar algum tempo até que haja outra vaga.
Gidecek yerin olmadığında seni yanına alan tek kişi kimdi?
Quem tratou de ti quando não tinhas lugar para ir?
Dibe vurduğun zaman kalacak bir yerin olmayacak!
Não há espaço para te mudares para lá quando a tua vida bater no fundo.
Bu yerin kontrolü onda.
Ela controla este lugar absolutamente.
Obelisk'in Hydra'yı yönlendireceği yerin orası olduğuna inanıyorum.
Creio que é para lá que o Obelisco levará a HYDRA.
Çünkü alçakları hedefliyorsun. Nick, dostum, elmasları yerin altında bulmazsın.
Nick, meu caro, não se acha diamantes no subsolo.
O kadar odaklandık ki çevresel görüşümüzü kaybettik ve burası da kötü niyetlerin barındığı yerin civarları oluyor.
Ficamos tão focados que perdemos a visão periférica, e é nas entrelinhas que ficam as segundas intenções.
Makine gölge haritanın içinde bulunan bir yerin GPS koordinatlarını gönderdi.
Ela enviou-me coordenadas que recaem no mapa das sombras.
Reese'in alındığı yerin 1 km ötesinde siyah bir cipin takla attığı bildiriliyor.
Relatam um jipe capotado, a menos de 1,5 km de onde foram buscar o Reese.
Oğlum, senin yerin burası.
- Filho, pertences a Zaofu.
Hepsi VTAD adlı yerin çalışanları.
São todos funcionários de uma coisa chamada APAE.
Gideceğim yerin aslında başka bir yer olduğunu öğrenince, geri döndürmeye çalıştın.
Quando soubestes que o meu destino era outro, tentastes obrigar-nos a voltar.
Elbette senin bahsettiğin yerin burası olduğundan emin değildim fakat bu mantıklı.
Não tinha a certeza onde era, mas faz sentido.
David'e canlı yayında beni yerin dibine sokmasına izin verdikten sonra kitlelerden sığınmam gerekti.
Bem, mas só depois de teres permitido que o David me destruísse em directo na televisão. Tive de procurar refúgio das massas.
Ofis yerin var mı?
Tens um lugar para o escritório?
Harlem konser salonunun bekçisi sabah işe gidip koruduğu yerin gece kurşun delikleriyle dolduğunu söylemiş.
Parece que o segurança de um anfiteatro no Harlem chegou ao trabalho esta manhã e encontrou o local cheio de buracos de balas.
Gizli bir dövüş kulübün ya da bilmediğimiz bir yerin falan mı var? Aynen, dostum.
Tens um clube de luta secreto ou algo que não sabemos?
Kalacak bir yerin var zaten.
Tu tens um sitio para viver.
Kaçacak bir yerin kalmadı.
Não há mais nenhum sítio para onde fugir.
Çarpışmadan sonra yerin derinlerine gitmiştir.
Continuamos à procura. Pode ter sido empurrado para o solo, depois do impacto.
Oahu'daki ıssız bir yerin fotoğrafı.
É uma foto de uma área remota em Oahu.
Niye beni öyle yerin dibine soktun?
Porque é que me denunciaste?