Ân translate Portuguese
267 parallel translation
Dinlersen, sevgili Raymore... sana ateş edebileceğin en iyi ânı gösterebilirim.
Se ouvires com atenção, dir-te-ei o momento exacto... em que podes disparar.
Uzun zamandır bu ânı bekliyordum.
Este é o momento por que estava a aguardar.
Fakat onun ânında öldüğünü söylemiştiniz.
Mas ele disse que foi uma morte instantânea.
- O ânında ölmüştü.
- Ele estava morto.
O ânında ölmüştü.
Ele estava morto.
Ama o keder ânında, benim yaman gözlerim, bir damlacık yaşı hor görüyordu.
Nesses momentos amargos, Meus olhos viris desdenhavam as lágrimas.
Bu ânın geleceğini biliyordum, bizim inandığımız şeyler aynı değil.
Sabia que este momento viria! Não temos as mesmas crenças.
Hiçbir ânının tadını çıkarmadan uçup gitmesine izin verme.
Não deixe que ela se vá sem desfrutar.
70 kilo dinamit, İngilizler ânında razı olmak zorunda kaldı.
90 quilos de dinamite? De pronto, os britânicos chegaram à conclusão certa.
İngiltere ile ayrılık ânımızın tamamı ile saygın olması en büyük dileğimiz.
Gostaríamos que a hora da nossa separação... com a Inglaterra... seja um momento de honra.
Ne kadar güzel bir ân işte! Hayat ne güzel.
É lindo... e é isto a vida.
Farkedeceğiniz gibi, ölüm sonrası, rengi kurşunileşmeye başlamış. Bu durumda ölüm ânı daha erken olmalı.
a hora da morte é anterior.
Bildiğiniz gibi, beyindeki ısı kaybı ölüm ânını saptayabilmek için en güvenilir yoldur.
A perda de calor no cérebro é a forma mais fiável de detetar a hora da morte.
Sırf o ânı düşünerek iki saat geçiriyorum.
Isso ocupa-me umas 2 horas, apenas a pensar nessa vez.
20.000'den fazla kişi savaşın o ânına dek yapılmayan en büyük hava indirme harekâtına seçildi.
Mais de 20 mil estavam destinados para a maior operação aérea numa guerra até à altura.
Fakat öyle bir an gelir ki mutlak bir sessizlik olur hiçbir şey duymazsınız işte o zayıf ânınızda, radyoyu açar, müziği dinlersiniz. Hangi dilde olduğunun da bir önemi yoktur.
Mas se estivéssemos uma semana em casa em silêncio absoluto, se não se ouvisse nada, num momento de fraqueza ligávamos o rádio e ouvíamos música sem querer saber se era alemã ou chinesa.
Hudut hattına girdiğimiz ânı unutmam mümkün değil. Çünkü Dunkirk'ten geri çekilirken artçı birliklerin komutanıydım.
O meu grande momento foi quando atravessámos a fronteira, porque comandara a retaguarda durante a retirada de Dunquerque.
Etrafındaki insanlar gibi davranmaya başladığın... ilk ânı hatırlıyor musun?
Lembra-se de quando começou a comportar-se assim? Na escola.
Zelig hiçbirşey hatırlamaz, ancak... bir nöbet ânında olmuş olabileceğini kabul eder.
Zelig não se lembra, mas admite que pode ter acontecido... durante uma transformação.
Bu ânı yıllardan beri bekliyordum.
Esperei anos por este momento.
Yani şimdi o kıskançlık krizi ânında karına aşk mektubu mu yazdın?
Estás a dizer-me que num ataque de ciúmes, escreveste uma carta de amor à tua mulher?
Pozisyonumuza göre bu rakamları haritada işaretle bizi ilk vuracağı ânı bilmem gerek.
Regista estes números. Preciso de saber a nossa posição quando chegar o Furacão.
Sirenleri duyduğu ânı hatırlıyorum.
Lembro-me quando ele ouviu as sirenes.
Bir ânı yıllar boyunca hayâl edersin ve o an gelince bir şekilde kaybedersin.
Podemos sonhar com um momento durante anos e, ainda assim, perdê-lo quando chega.
Aniden beni öptüğü her ânı gördüm,..
Patife de primeira.
Kaçakçı yönetmen gizlice çalışırken ve yaptığı tahrip ânında fark edilmezken,..
Por vezes conseguiam que o sistema trabalhasse para eles. Os sonhos de juventude do jovem Oriental desfizeram-se contra as sórdidas realidades da vida.
Hep bu ânı bu şekilde hayal etmişimdir.
Sempre imaginei que este momento seria assim.
Çünkü bu ânı yakaladı.
- Porque simboliza um momento.
Bu adamla tanıştım. Ve o an sanki tamemen gerçek olamayacak bir peri masalının hikaye ânı gibiydi.
Conheci um tipo e foi tipo um momento totalmente de conto de fadas!
Yatakta ikimizin çıplak olduğu ânı hayal ediyorum kalçalarını, hatta daha aşağıları okşadığımı.
E estou ansioso. Sonho com o momento em que nos encontremos nus, a sós, num leito.
Yaşadığın ânı değerlendir, zamanı boşa harcama. "
Curta o presente, não desperdice seu tempo. "
Yaşadığın ânı değerlendir, zamanı boşa harcama. "
Curta o presente, não desperdice seu tempo.
"Yaşadığın ânı değerlendir, zamanı boşa harcama."
"Curta o presente, não desperdice seu tempo."
Yaşadığın ânı değerlendir zamanı boşa harcama. "
Curta o presente, não desperdice seu tempo. "
Bir insanın bütün hayatı, ânın, anları takip etmesinden ibarettir.
A vida inteira de um homem é uma sucessão de momentos.
Ânı kaçırmayın.
Continua no momento.
Bu ânı hatırla.
Lembra-te do momento.
Havaalanına geldiğinden bu yana seninle bu ânı arzuladım.
Desejo isto desde que saiste do avião.
Teflon, çarpma ânında dağılarak mavi toza dönüşmüş.
Vês, o Teflon desintegrou-se em pólvora azul no momento do impacto.
Kısa bir utangaçlık ânında dilimi tamamen unutmuştum!
Num momento de embaraço esqueci a língua inglesa por completo.
Otuz yıldır bu ânı bekliyorum.
Esperei 30 anos para fazer isto.
- Bu, hayatımın en önemli ânıydı.
Foi o melhor momento da minha vida. Cala-te!
Bir acı ânı belki.
Um instante de dor, talvez.
Bu, yangın ânında dışarıda olduğunuzu gösteriyor.
Isso deixa-o fora do incêndio.
Vega'yı arayacağım. Bakalım Bayan Jasper'ın olay ânında başka yerde olduğu iddiasını doğrulamış mı.
Vou ligar ao Vega para verificar o álibi da Sra. Jasper.
Bayan Jasper'ın olay ânında başka yerde olduğu doğruymuş.
O álibi da Sra. Jasper é válido.
Bu yolda pek çok keyifli ânı paylaştık.
Pára! Ao longo do caminho, partilharemos muitos momentos de felicidade.
Umarım bebeğe ad konulurken herkes bu ânı hatırlar.
Espero que se lembrem disto na altura de escolherem o nome do bebé.
Kırmızı biber kızartırken fırını yaktığım ve kaşlarımın kül olduğu ânı mı?
Na altura em que assei pimentos no fogão... e queimei as sobrancelhas?
Bu ânı hatırlamanı istiyorum.
Quero que te lembres deste momento.
Soygun ânının görüntüleri.
- Sim.