English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ I ] / Ik

Ik translate Portuguese

1,381,966 parallel translation
Yine de DAB Nadie Ramos'un ekibimizle bağı olan ve yıllardır peşinde olduğumuz bir seri katil adına çalışan kiralık bir katil tarafından öldürüldüğünü düşünüyor.
Ainda assim, o BAU acredita que o assassinato de Nadie Ramos foi cometido por uma assassina contratada com laços pessoais com a equipa, a pedido de um assassino em serie que procuramos há anos.
Olay yerindeki parmak izlerini Lindsey'nin Tanık Koruma'daki izleriyle karşılaştırınca onun yaptığı anlaşılıyor.
Se comparar as digitais parciais encontradas no local com as do arquivo da Lindsey do WITSEC, prova que ela fez isto.
Çok da sağlam bir tanık değil.
Não é exactamente a melhor testemunha.
Ben protokole uymayıp bir yargıcın vaktini harcamayı seçsem ucu açık teorilerden fazlasını getirirdim.
Se eu escolhesse ignorar o protocolo e desperdiçar o tempo da juíza, eu preparava mais do que algumas teorias vagas.
Artık oğlunu her hafta göremeyeceksin ve rivayete göre orada Bratva'dan da birileri var.
Não vais poder ver o teu filho todas as semanas, e há rumores que alguns da família Bratva estão lá.
Sadece yapmamız gerekeni yaptık.
Apenas fizemos o que tínhamos de fazer.
Lindsey'nin Tırmık'ı uyuşturucu kaçırmaya ikna ettiğini biliyoruz.
Sabemos que a Lindsey convenceu o Arranhão a passar drogas na fronteira.
Tırmık detaylı tuzaklar kurmaktan çekinmez.
O Arranhão não tem medo de montar uma armadilha elaborada.
Lindsey Tırmık'la olduğunu söylüyor.
É a forma da Lindsey dizer que está com o Arranhão.
Tırmık'ı taklit etmek yormaya başladı.
Fingir ser o Arranhão estava a ficar cansativo.
- Dur biraz, yani Tırmık'ın...
E espera, o envolvimento do Sr. Arranhão foi...
Bir grup kiralık katille bağlantısı vardı.
Ela estava ligada a um grupo de assassinos contratados.
Çünkü tereddüt ya da pişmanlık yaşamadan öldürüyorsun.
Porque matas sem pudor ou remorsos.
Reid'i pusuya düşürdü, hepimize Tırmık olduğunu düşündürdü, - şimdi de Reid'in annesini kaçırdı. - Şu an nerede?
Incriminar o Reid, fazendo-nos a nós e a ele acreditar que era o Sr. Arranhão este tempo todo, e agora sequestrar a mãe dele.
Başına gelen onca şeyden sonra, hatta bizim de başımıza gelen onca şeyden sonra yeterince fedakarlık yaptık.
Depois de tudo que aconteceu com ele, depois de tudo que aconteceu connosco, fizemos demasiados sacrifícios para isso.
Çünkü artık onun dışında hiçbir şeyin önemi yok.
Porque mais nada importa, excepto ela.
Tabii bunu söylediğim adam, bir keresinde Rudolph için pozitif ayrımcılık vakası demişti.
Eu sei que estou a dizer isto ao homem que uma vez se referiu ao Rodolfo como um caso de discriminação positiva.
Beau, boşandık, farkında mısın?
Beau, já te deste conta? Estamos divorciados.
Neyse, senin artık değiştiğini, bir şans verirlerse onları şaşırtacağını söyledim.
Mas disse-lhes que tu estavas diferente e que se te dessem uma oportunidade, irias surpreendê-los.
Orada buluşsak "Tanrı huzur versin" deyip el sıkışarak geçiştirebilirdim.
Se nos encontrássemos lá, bastava o aperto de mão e "a paz esteja convosco".
Anne, 40 kilometre mesafede açık bir dükkân yok.
Mãe, não há nenhuma loja aberta num raio de 40 quilómetros.
Ama ona başka bir şey almak isterseniz Grand Junction'daki silah dükkânı 24 saat açık.
Mas se lhe quiseres comprar outra coisa, o armeiro da Grand Junction está sempre aberto.
Babalık yapmak istersen de çocuğa avlanmayı, futbol oynamayı ve senin beceremediğin diğer şeyleri öğretirim.
Se quiseres ficar com ele? Eu... Ensino o puto a caçar, a lançar uma bola e todas as coisas em que és um aselha.
Gerçi zaten o gece de hepimiz kodesi boylamıştık.
Em abono da verdade, fomos todos parar à prisão nessa noite.
Evet, önümde artık eskisi kadar çok Noel kalmadığını düşündüm, o yüzden al bakalım.
Sim, acho que tenho muitos mais Natais atrás de mim do que tenho pela frente, por isso aí tens.
Anlamama yardım et, bu bir ayıklık şeysi mi yoksa bayan şeysi mi?
Ajuda-me, isso é coisa de sóbria ou coisa de mulher?
Bu saçmalık.
Isto é de loucos.
Ne yazık ki, şu anda uyuyor.
Infelizmente ele está a dormir agora.
Kapı açık!
- Está aberta!
Sen artık gidebilirsin, onu yatağa götürürüm.
Pode ir embora, eu ponho-o na cama.
Bütün gün sana bakmak için buradaydım ve açıkçası bu biraz sıkıcı.
Estive aqui o dia todo a cuidar de ti, e sinceramente, estou aborrecida.
Işık açık kalsın.
Deixa a luz acesa.
Peki ya koridorun ışığını açsam ve kapıyı da aralık bıraksam?
Que tal a luz do corredor e deixar a porta um pouco aberta?
Anlaştık.
Concordo.
Bekle, sıkışmış.
Isto está preso.
Çıkın hadi.
Vamos embora.
Reddington görev gücünde birlikte çalışmıştık.
Trabalhou comigo na força especial do Reddington.
Geçen hafta kış balosu olduğu için sadece dört tane kalmıştı gerçi.
Foram só quatro porque o baile de inverno foi na semana passada.
Merhaba Bay ve Bayan Phillips. Bu kız arkadaşım Mary, bu da kızı Heather.
Sr. e Sra. Phillips, esta é a minha namorada, Mary, e a filha dela, a Heather.
Kısacası o çocuğa bakmak için elinden geleni yapacaksın.
O que importa é que tens de fazer tudo o que puderes para cuidar dessa criança.
Aslında kızlarla restoranda buluşup... -... toplantıya gidecektim.
Eu ia encontrar-me com as minhas amigas no Bistro e ir à reunião.
Kolun mu kırıldı?
- Partiste o braço?
Ve onun çok kızacağından eminim.
E tu achavas que ela ia passar-se.
Kıçımın dağı, bu bir mucizeydi.
Ladeira o tanas, foi um milagre.
Birbirimizi kırdığımızda çizdiğimiz satırlar!
As linhas que criamos quando nos magoamos.
Bak, eğer kızına geri dönmek zorundaysan burada her şey kontrol altında.
Se tiver de ir cuidar da sua filha, está tudo controlado aqui.
Sanırım şu sıralar ekstra kırılganım.
Acho que estou um pouco vulnerável.
Siz iki kız orada iyi anlaşıyor musunuz?
Vocês as duas estão a dar-se bem aí?
Tanıdık geldiğini biliyordum.
Pareceu-me familiar.
Sıkıcı.
- Aborrecido.
Düşünme ve kıçını kaldırıp buraya getir böylece sonunda başladığımız işi bitirebiliriz.
Não penses nisso, e anda já para cá para finalmente terminarmos o que começámos.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]