English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ Ş ] / Şey yani

Şey yani translate Portuguese

8,026 parallel translation
Yani, bu harika, buna bayılıyorum ama olup biten her şey yani, eğlenmek için vaktimiz yok.
Quer dizer, é óptimo, eu adoro, mas, com tudo aquilo que está a acontecer... Quer dizer... não temos tempo para aproveitarmos a companhia um do outro.
Vajinya, vajinleşen bir şey yani.
É uma vagine. É como uma coisa para vaginar, entendem?
Vivian. Evet, çünkü sen ona duygusal olarak bağlandın bizim yapmadığımız şey yani.
Sim, porque te ligaste a elas de forma emocional, algo que não conseguimos.
Hayır, şey yani... Babanın bebeği kendisi.
Não, quer dizer, é o pai do bebé.
Yani tramvaylarla dolu bir şehirde bisiklet sürerken kaçınmanız gereken tek şey tramvay hatları.
A única coisa que tens de evitar, numa bicicleta, numa cidade com elétricos, são as suas linhas.
Senden tek öğrendiğimiz mal olduğun. Stig'in yolculuğundan da pek bir şey çıkaramayız. Yani bu tüm film boyunca... hiç ama hiçbir şey öğrenmedik.
- Tudo o que aprendemos foi que tu estás semore a cair e é dificil tirar conclusões certas da viagem do stig.
Prova yemeği çok mühim bir şey, yani arkadana yaslan ve çeneni kapat. - Hapisten çıkınca arasan olmaz mıydı?
Não podias ter ligado quando saíste?
Yani, olası her türlü ölümcül olaya gözünü kırpmadan atlıyorsun, hiç bir şey yokmuş gibi.
Vejo-te a colocares-te em situações de vida ou morte, sem pestanejar, como se nada fosse.
Bu yüzden her şey günlük güneşlik değil. Hmm, nasıl yani?
Portanto, nem sempre é bom.
- Eee? - İnsanlar iyi bir şey için burada yani.
- Eles estão aqui por uma boa causa.
Yani, cenazede karısına söyleyebilirim ama aynı şey olmaz ki bu.
Posso dizê-lo à mulher dele no funeral, mas não será a mesma coisa.
Yani, diyorum ki yapılacak en iyi şey düğüne devam etmek ve herkes gittikten sonra onu götürmek.
A melhor coisa a fazer é continuar com o casamento e entregá-la quando o casamento acabar.
Yani, konuşurken rahat hissettiğim tek şey kas çalışmak değil.
Eu não falo só de exercício físico.
Yani yapılacak tek şey var.
- Eu também e ele também. Em todos os casos, menos num.
Yani bağlantılı değiller, ama onlarla ilgili bir şey bağlantılı?
Não têm uma ligação, mas há algo que os une?
Yani önemli bir şey olmalı, değil mi?
Então, deve valer alguma coisa, certo?
Yani yaptığım şey, So what I do is,
O que é faço é....
Yani biz de... başka bir parti düzenleyelim. Şey gibi.. Şey...
nós temos que... dar outra festa, como... tipo...
Yani gerçekte bir şey olmamış olması için bir neden yok değil mi?
Digo, nem pensar que não há uma história real por trás disto, certo?
Yani, buraya geldiğim Ekimden beri hiç bi'şey yapmadım.
Por isso, não faço nada desde que cheguei, em outubro.
Yani, porno dışında seks yapmak, korkutuyor beni, ve henüz biriyle böyle bi'şey yapmak istemiyorum.
Por isso, fazer sexo fora da pornografia assusta-me. Ainda não me quero entregar a alguém dessa maneira.
Bu dört ayda çok fazla şey değişti, yani...
Muito mudou nesses quatro meses, por isso...
Demek istediğim, çoğu kız, ne zaman ben sektördeyken, her şey için evet derlerdi, yani...
A maioria das raparigas, quando eu estava na indústria, aceitavam sempre tudo, por isso...
Onu duydun, seks yok yani her şey var ama o hariç ve her şey diyorum ve hariç diyorum.
Ouviste-a, nada de sexo, mas de resto, vale tudo. E eu quero dizer mesmo tudo.
Yani, şu anda bana bundan daha kötü bir şey yapmadığını söylüyorsun.
Diga-me que nunca fez algo pior.
Yani üç dakika içinde bir şekilde doğru 30 numarayı bulduk bulduk... -... bulamadık her şey sıfırlanıp baştan mı başlıyor?
Temos de descobrir 30 números em 3 minutos, ou redefine e recomeça tudo?
Yani, sizi birbirinizi öldürmekten alıkoyan tek şey ateşli silahlara erişimin olmaması.
E basicamente a única coisa que vos impede de se matarem é não terem acesso a armas de fogo.
Yani Steven Horowitz Robin Hood gibi bir şey miymiş?
O Steven Horowitz era o quê, algum tipo de Robin dos bosques?
Bu yüzden bir şey olduğunda, yani tek arkadaşım kaçırıldığında bana söylemek zorundasın!
Então, quando alguma coisa acontece, tens de me dizer que a minha amiga foi raptada!
Birisi telefonunu kapadığında yapabileceğin bir şey yoktur. Yani, kapanmıştır.
E quando alguém desliga o telefone não há nada a fazer-se.
Savaşta mıyız yani? Bana ve kraliyete sadık olmaktan başka bir şey yapmayan adamla mı?
Com um homem que só fez provar sua lealdade à coroa e a mim?
Yani sıra dışı bir şey yok mu?
Então, nada fora do comum?
Yani sıra dışı bir şey yok.
Então, nada de incomum.
Ayrıca öğrencilerin düzeltme yapma hakkı var. - Yani bir şey silinmişse- -
Os alunos podem voltar e verificar o que fizeram, se as respostas foram apagadas...
Yani ne olursa olsun hiç bir şey sizin verdiğiniz cevapları değiştirmemeli.
Assim, aconteça o que acontecer, seja o que for, não mudem o depoimento por nada.
Telas yaptım, ama suclamayla tehdit ediyorlar, yani istedikleri bir sey var, Harvey'i de tanıyorum, istedikleri ne olursa olsun, bir yolunu bulup onlara verecektir.
Estava preocupado, mas estão a ameaçar, isso significa que querem algo, e conheço o Harvey, e seja lá o que for, ele dá.
Birbirimize ne dusundugumuzu soyleyerek destek veririz yani benim dusundugum sey ise iki gun once, bu adam seni seviyordu.
Dizemos uns aos outros o que pensamos, por isso... E o que eu acho é que, há dois dias, este homem amava-te.
Sana asla bir sey olmasına izin vermeyecegimi soyledim. hicbir zaman da vermeyecegim, yani bir daha o sekilde korkmana gerek yok.
Eu disse-te que nunca deixaria nada te acontecer, e nunca vou deixar, por isso, nunca mais vais ficar assustada assim outra vez.
Şey diyecektim, teşekkür ederim. Bana inandığın için yani.
Bem, obrigado e tal por acreditares em mim.
Harika olur ama yeni bir şey keşfettik yani geç saatlere kadar çalışacağım.
Isso parece ótimo. Mas descobrimos aqui uma coisa e acho que vamos ficar a trabalhar até tarde...
Yani, karınla aranızda özel bir şey var ve ben çok bencilce ve çocukca davrandım.
Tens algo especial com a tua mulher, algo que sou demasiado egoísta e imaturo para ter.
Şey, ee... Yani, olur, tabii.
Sim, está bem.
Yani şey, o zaman, neden olmasın, yapabiliriz.
Ou seja, porque não? Podemos ir.
Konuş yani, bir şey mi dedik? Konuş.
Falas. "Foi algo que eu disse?"
Yani bu gece yarısı soygunundan çok daha öte bir şey.
Então, isto foi mais do que um assalto à noite.
Benim arkadaşım öldü ve ben hiçbir şey yapamayacak mıyım diyorsun yani?
O que está a dizer... que o meu amigo está morto e eu não posso fazer nada?
- Dalbir, Müslüman olmayan bir sevgilisi olmasına rağmen MAK'e olan sadakatini göstermek zorundaydı. Yani yakın zamanda bu kızdan faydalanacak bir şey yapmalıydı.
E o Dalbir tinha de provar a sua lealdade ao MAK apesar de ter uma namorada não muçulmana, por isso tinha de fazer qualquer coisa depressa para tirar vantagem da tal namorada.
- Tamam. Yani aptalca bir şey yapma.
Isso significa para não fazeres nada de estúpido.
Hayırlı bir şey mi yani bu?
Esse é o teu lado bom?
Seni ağlatabilen seni derinden etkileyebilen tek şey sevgisiz bir evlilikte sıkışıp kalmış biriyle ilgili bir film mi yani?
A única coisa que te faz chorar, o que mexe com os teus sentimentos, é um filme sobre alguém que está encurralado num casamento sem amor?
Ne yani... Hiçbir şey yapmamam mı gerekiyor?
Então eu não devo fazer nada?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]