Heyecanlı translate Russian
5,752 parallel translation
- Gerçekten çok heyecanlıyım.
- Меня это очень впечатлило.
Millet onların doktorusun diye acayip heyecanlı olmalılar.
Как же психуют люди, когда ты - их доктор.
Tutkulu, heyecanlıydım.
Я была влюблена и воодушевлена...
- Heyecanlı bir hırsızlık falan?
Сердце воровки? Татушка?
- Gergin ve heyecanlıyım.
Я... Вся дёрганая и на нервах.
Sana sahip oldukları için çok heyecanlılar.
Они очень рады вам.
Sasha da acayip heyecanlı.
Саша очень воодушевлен этим.
Sadece sorumlu olacağın için heyecanlısın.
Тебе просто приятно командовать.
- Biz beleş havayolu mesafe puanları için heyecanlıydık.
- Мы радуемся за удачную аферу с милями.
Hayranlarımız bunlar. Çok heyecanlıyım.
Так волнующе!
Heyecanlı mısın?
– Вы рады?
Heyecanlı olsana o zaman.
– Тогда радуйтесь этому.
- Heyecanlı değil misin?
Ты в предвкушении?
- Evet, tabii heyecanlıyım. Evet.
Да, да, конечно.
Ama heyecanlı da.
Но увлекательная.
Jim Hobart o uçaklarda uçacak insanlar için heyecanlı.
Клиент не ты, а твои пассажиры.
Ne olursa olsun heyecanlı, dolu dolu bir hayat süreceğine adım kadar eminim.
Что ж, что бы ни случилось, я знаешь, что ты проживёшь интересную и насыщенную жизнь.
Bir yandan da müzisyenlerle beraber şarkı söylediler. Acayip heyecanlıymış.
И они подпевали шумовому оркестру и всё было так весело.
- Çok heyecanlıyım.
- Я очень взволнована.
Heyecanlı olmalısın.
Ты, должно быть, на взводе.
Çok heyecanlı, değil mi?
Волнующе, не правда ли?
Herkes üniversitenin yenilenmesi konusunda heyecanlı.
Все бредят о том, какое великое будет государство.
Dün öğle yemeğinde dediğim gibi. Drama ve zıtlaşmalar, heyecanlıdır ve kolaydır.
Как я вчера и сказала за ланчем, драма и конфликты - увлекательны и легки,
- Olsada farketmez. Çok heyecanlıyım.
- Неплохой дом.
- Bu konuda çok heyecanlıyım ama. - Neden olmasın.
Что не так с обычными фильтрами?
Sonunda emekli olacağı için çok heyecanlı
Она счастлива, что получила свой контракт,
- Duramadı. - Çok heyecanlıydım.
Просто я так рада!
Ve ben inanılmaz heyecanlıyım bu ilişkinin gidişatı hakkında.
Не терпится узнать, что будет дальше.
Çok heyecanlıyız.
Мы так счастливы!
Sanırım yeni bir gezegendeki ilk insanlar olmak son derece heyecanlı olur.
Наверное, оказаться первыми людьми на новой планете было бы невероятно захватывающе.
Çok heyecanlıyım ve bunu gizleyemiyorum.
Я так волнуюсь. Прямо не терпится.
Heyecanlı bir 40 saniyeydi.
Да уж, захватывающие были 40 секунд.
Ben senin için hep heyecanlıyım!
Я всегда радуюсь за тебя!
Epey heyecanlıyım.
Потому так и волнуюсь.
Sana etrafı gezdireceğim için çok heyecanlıyım.
Мне будет так приятно устроить тебе экскурсию.
Fakülte üyeleri, öğrenciler bugün sizinle konuştuğum için çok heyecanlıyım.
Уважаемые преподаватели, ученики, я очень рад выступать сегодня перед вами.
- Heyecanlı mısın?
Ты не волнуешься?
Burada yeni ailemle birlikte olduğum için çok heyecanlıyım.
Рад стоять с моей новой семьёй. - С новой семьёй?
Çukura. İşler eski hâline döndüğü için çok heyecanlıyım millet.
Я очень рад, что всё вернулось на круги своя.
Gideceğin için çok heyecanlıyız.
Мы просто так рады, что ты уезжаешь.
Uyandım işte, yeni bir güne, yeni bir hayata başlayacağım için heyecanlıyım.
Ну, я только что проснулся, готов начать новый день, новую жизнь.
- Şu anki durumla ilgili heyecanlı gibi.
Кажется, он был взволнован.
Heyecanlı mıydın?
Радовалась?
Söylemek zorundayım bu Glee Kulübü'nün en heyecanlı ilk günü.
Должен сказать, это самый волнительный первый день в хоре.
Burada olmaktan çok heyecanlıyız.
Всем привет.
Size en son çıkan iç çamaşırlarımızdan "Sac-Flopu" göstermek için heyecanlıyım.
С большим волнением представляю вам нашу новую модель нижнего белья,
- Seni heyecanlı görmek beni mutlu ediyor.
Я счастлива, когда ты так полон энтузиазма.
Yani Washington yada New York itibarlı olurdu. Deniz aşırı olsa heyecanlı olurdu.
В смысле, Вашингтон или Нью Йорк гораздо престижнее, заграницей интересней...
- Çok heyecanlısın.
- Ты так счастлив!
Ben, dün akşam için çok heyecanlıydı...
Ты знаешь, Бену очень понравился концерт вчера вечером,
Tanrım, çok heyecanlıyım.
Извини, ничего не могу с собой поделать.