Âna translate Russian
35 parallel translation
- Öğrenince söylerim Richard çünkü şu âna kadar anlayabilmiş değilim.
Сказал бы, Ричард, если б знал ; но я не знаю, право.
12 görevlinin omuzlarında taşıdığı... Mukaddes Peder'i taşıyan Adjustortoria koltuğu... Papa'nın mukaddesatını tüm dünya... ile paylaşacağı âna balkona götürülür.
Внесенный на плечах двенадцати слуг... восседающий на троне Святого Отца... он возвышается на центральном балконе... откуда дарит свое благословение всему миру.
Dük'ün ölümünden hemen önceki âna geri döneceksiniz.
Я могу тебя вернуть в то мгновение, которое предшествовало моменту, когда ты убил герцога.
Ormana, kazadan önceki âna döneceksin.
Ты вновь окажешься в лесу в минуту, предшествующую несчастному случаю.
Bu yüzden şu âna kadar sesimi çıkarmadım.
Поэтому ничего и не сказала.
Ben olmadan dükkânı satamaz. Yoksa şu âna kadar çoktan kumarda kaybetmiş olurdu.
А то давно бы уже весь бизнес проиграл.
Pekala, tatlım, tarihte o âna gelinceye kadar, takipçilerinin pek çoğu tarafından İsa, büyük bir peygamber olarak görülüyordu büyük ve kudretli bir adam olarak, ama buna rağmen sadece bir insan.
Дорогая моя, в то время... большинство последователей Иисуса считали его великим пророком, влиятельным человеком, но не более того.
Ömrünün 40 yılı, kaderdeki bu parıldayan tek âna çıkan dosdoğru bir yol olmuştu. Kalkan ve mızrağın, kılıç ve kemiğin et ve kanın bu ışık saçan çarpışmasına çıkan bir yol.
Все сорок лет его жизни были прямой дорогой к этому сияющему мигу судьбы к этому яростному столкновению копья со щитом меча - с костью, плотью и кровью.
"Şefkat dolu o an, doğru âna dönüştüğünde."
"Когда момент нежности станет правильным моментом..."
- 15 Kasım Cumartesi 19.30 - O âna kadar onunla daha önce tek kelime konuşmamıştım.
Я с ним даже не знаком.
Şu âna kadar bizi etkilemediği doğru.
Да, до сих пор он нас не впечатлил...
Pemberley korusunun ilk göründüğü âna dikkat edin.
Ожидая появления Пемберлейского леса...
Bunu uydurdun mu, yoksa şu âna mı saklıyordun?
Ты только что выдумал это, или заранее припас?
Doğru. Eğer bu güce sahip olup transfer edebilecek, hiçbirimizin göremediği birisi varsa ve yöntemlerinin keşfedilmesini istemiyorsa son âna kadar gücünü transfer etmemesi biraz şüphelendirici. Eğer böyle bir şeyin olduğunu farz edersek onları asla yakalayamayız.
Так и есть... чтобы о его методах узнали... если бы он не передавал её до самого последнего момента... Нам никогда не удастся его поймать.
Senden... Ölümcül günahı işlediği âna kadar meleğin kalbini canlandırmanı istiyorum.
Ненавижу... пока она не совершила смертный грех.
Öldüğü âna kadar birbirlerine baktılar.
Я же не полный идиот! как надо. Они смотрели друг на друга вплоть до его смерти.
Son âna sıkıştı. - Tofu olduğunu sanmıştım.
Я Думала, Это Соевый Творог Тоф У.
Zaten ortadan kaybolduğu âna kadar o adama âşıktım.
И вообще, я любила его... До того дня, пока он не сбежал.
- Bu âna odaklanacağız, tamam mı?
Есть только то, что происходит сейчас, понятно?
Bu çocukların kurtulduğu âna bir türlü alışamadım.
Никак не привыкну к моменту, когда дети приходят в себя.
Sözlerin yerini sessizliğe bıraktığı bu âna
♪ К тому месту, где речь ♪ Растворяется в молчании
Buna ek olarak bu gezinin bizi bir çözüme kavuşturacağı henüz belirsizliğini koruyor olsa da şu âna kadar yaşadığımız bu felaketlerde Misaki-san, senin de en az bizim kadar sorumlu olduğunu düşünüyorum.
хотя итог...... частично виновата в наших проблемах.
Şu âna dek temiz bir kampanya yürüttük ve Fitz böyle devam etmemizi istiyor.
Мы ведём чистую компанию. Фитц хочет все так и оставить.
Beni iyi dinle velet! eve döndüğün âna kadar bitmiş sayılmaz.
мы всё ещё в походе за стену.
CIA'den şu âna dek bir açıklama gelmedi.
Тело, найденное в автомобиле в парке Рок Крик, было предположительно опознано как Озборн.
Şu âna odaklanmaya çalış.
Просто попробуй и сосредоточься на настоящем.
Muhtemelen kalan kısacık ömrünüz bu âna bağlı.
Остальная ваша, возможно, очень короткая, жизнь зависит от этого момента.
Ve o zamandan beri süregelen her şey kendini tekrar ediyormuş gibi hissediyorum. Sadece o âna geri dönmeye çalışıyormuşum gibi ve...
И порой мне кажется, что всё, что происходило между нами, было попыткой вернуться к тому моменту.
"Olmuş olabilecek şey ve olan şey Tek bir kapıya çıkar hep bu âna."
Ненаставшее и наставшее всегда ведут к настоящему.
Bir şekilde hep buraya geliyoruz, bu âna.
Так или иначе, мы всегда здесь в этот момент.
Bunu bilmiyordum, emin değildim bu âna kadar bunu duyana kadar.
И я не знал, и не был уверен... до вот этого момента... до этих твоих слов.
İyi haber şu ki, geçmişte ne kadar vakit geçirirsek geçirelim, yine şu âna geri döneceğiz.
Хорошая новость в том, что не важно сколько времени мы проведем в прошлом, мы вернемся именно в этот момент.
Bizi bu âna getiren olaylar asırlardır örülüyor.
События, которые привели нас к этому моменту были предрешены за много веков.
Gideceğin nihai bir yer mevcut geçeceğin nihai bir eşik mevcut göreceğin nihai bir manzara ve atacağın her adımda bu âna daha çok yaklaşıyorsun.
Есть последнее место, которое ты посетишь, последняя дверь, в которую ты войдёшь, последний вид, который ты узришь. И каждый шаг твоей жизни лишь приближает тебя.
- Şu âna kadar yok.
Ни одного.
anais 22
anastasia 21
anatole 22
anaheim 22
anam 27
anahtar 216
anahtar nerede 69
analiz 16
anahtar yok 22
anahtarın var mı 25
anastasia 21
anatole 22
anaheim 22
anam 27
anahtar 216
anahtar nerede 69
analiz 16
anahtar yok 22
anahtarın var mı 25
anahtarım 16
anahtarınız 21
anasını s 16
anahtarlar 155
anahtarlar nerede 34
anahtar mı 23
anahtarı ver 58
anahtarı bana ver 23
anavatan 26
anahtarlarım 16
anahtarınız 21
anasını s 16
anahtarlar 155
anahtarlar nerede 34
anahtar mı 23
anahtarı ver 58
anahtarı bana ver 23
anavatan 26
anahtarlarım 16