A lot of stuff traducir turco
1,937 traducción paralela
Now, as most of you know, a lot of stuff has come out about us lately, and by us, I mean mostly Cate.
Çoğunuzun da bildiği gibi bizim hakkımızdaki şeyler çok sonra ortaya çıktı ve de bizim sayemizde. Yani daha çok Cate'in.
I have a lot of stuff to do.
Yapacak bir sürü iş var.
Um, well, uh, a lot of stuff, really.
Gerçeği söylemek gerekirse birçok şeyi.
My guns began throwing a lot of stuff And plenty of stuff was coming back.
Silahlarımdan bir sürü mermi çıkmaya başlamıştı, karşı taraf da boş durmuyordu.
I-I know there's a lot of stuff we don't know, And some of it seems pretty suspicious. Extremely suspicious.
Bilmediğimiz çok şey olduğunu ve bir kısmının şüpheli göründüğünü biliyorum.
He tells me to do a lot of stuff.
Böyle çok şey yapmamı istiyor.
There's a lot of stuff in here.
Burada çok şey var.
You look like a guy who's seen a lot of stuff.
Bir sürü şey görmüş bir adam gibi görünüyorsun.
That's right, you're gonna start doing a lot of stuff for me.
Doğru, benim için bir sürü şey yapacaksın.
Look, I know this is tough to talk about, but the funeral's tomorrow, and there's still a lot of stuff you have to do.
Seninle bunları konuşmak zor biliyorum ama... Cenaze yarın ve hâlâ yapman gereken bir sürü şey var.
They bought a lot of stuff.
Bayağı bir şey almışlar.
You know, there's A lot of stuff going around.
Orada bayağı bir malzeme var.
'Absolutely, um, I've just got a lot of stuff going on here.'
Elbette ama burada halletmem gereken epey iş var.
You accumulate a lot of stuff, you know, even in the slammer.
- Bir sürü şey birikiyor. Hapiste bile.
Okay, so there's some stuff in it. A lot of stuff.
Tamam, içinde belki biraz eşya var, birazdan da fazla.
We really see eye to eye on a lot of stuff, don't we?
Görüşlerimiz birçok şeyde aynı, değil mi? Filistin'e ne yapılması konusunda benimle aynı fikirde olan başka birine hiç rastlamamıştım. Kesinlikle.
Look, obviously we have a lot of stuff to work out.
Bak, halletmemiz gereken çok şey var.
I've done a lot of stuff that I'm not proud of, but not that night.
Gurur duymadığım bir sürü şey yaptım ama o gece bir şey yapmadım.
There's a lot of stuff I didn't tell you about.
Size söylemediğim çok şey var.
Yeah, I know that. But it's just a lot of stuff going on at work I don't really wanna talk about.
Ama işte olan biten çok fazla şey var ve ben bunları konuşmak istemiyorum, onu da burada istemiyorum.
I lived in a housing development, suburbia backyard barbecues, a lot of the stuff that, I think, most American kids can relate to.
Toplu konutlarda yaşıyordum, kenar mahalle, arka bahçe barbeküsü vs çoğu Amerikalı çocuğun bildiği şeyler.
Yeah, there's a lot of this kind of stuff.
Evet, en çok bu tarz şeylerden çıkıyor.
I'm moving a lot of heavy stuff out of my place this weekend.
Bu hafta sonu evimden birkaç ağır eşya taşıyacağım.
There's a lot of fun stuff coming up.
Bir sürü eğlenceli şey olacak.
But because they were petite women, they had a lot of their stuff altered.
Ama minyon olduklarından çoğunu düzelttiriyorlardı.
Look, you get to do a lot of cool stuff that other kids don't really get to do.
Kimsenin yaşamayacağı harika şeyler yaşayabiliyorsun.
He's into a lot of the same really cool stuff that I am.
Benim ilgi duyduğum şeylerin çoğu onunkiyle aynı.
A lot of fancy stuff.
Bir sürü değişik şey işte.
If we weren't baby-sitting Younggu here, we could get a hell of a lot more stuff done.
Ama eğer Younggu'ya bakıcılık yapmıyor olsaydık daha çok işi halledebilirdik.
Amanda always thought that he was weird, but I said it's great that we're getting a lot of this stuff on tape.
Amanda her zaman onun garip biri olduğunu söylerdi. Ben de ona birçok şeyi kaydeden birinin olmasının harika olduğunu söylerdim.
I got a lot of paperwork, logical stuff.
Bir sürü evrak işi var. Mantıklı ilgili şeyler.
But you know, I mean, a lot of this birther stuff is obviously just racism.
Biliyorsunuz tum bu dogum muhabbetleri acikca irkcilik.
I bet there's a whole lot of stuff, right?
Bahse varım orada bir sürü araç gereç vardır, değil mi?
"I'm gonna stand behind here. There's a lot of dials And stuff that I don't want to bore you with."
" Makinenin arkasında olmam gerek çünkü düğmeler falan var.
Relax, we still got a lot of time. I got some stuff..
Sakin ol bazı şeyler için, hala zaman var...
I remember a lot of yelling and throwing stuff.
Sürekli bağrıştığımızı ve bir şeyler fırlattığımızı hatırlıyorum.
There was a... A lot of sex stuff.
Bir sürü seks malzemesi vardı.
You know, Chloe - - she's got this really big building filled with a lot of expensive stuff I paid a lot of money for.
Biliyorsun Chloe'nin benim verdiğim paralarla aldığı bir çok aletin olduğu büyük bir binası var.
Now, I don't have a lot of experience Reading stuff out loud to people, So I'm gonna do this the most normal way
Şimdi, insanlara yüksek sesle bir şeyler okuma konusunda çok tecrübem yoktur, bu yüzden bunu aklıma gelen en normal biçimde yapacağım.
You're sure packing an awful lot of stuff for a fishing trip.
Balık tutmak için biraz fazla malzeme almışsınız.
I like that hemingway gets to the point. You read a lot of his stuff?
Hemingway sadede gelmekte başarılı bence.
We've got a lot of other stuff to talk about.
Konuşacağımız bir çok başka konu var.
Seems like there's a lot of old-school cloak-and-dagger stuff going on here we're not being told about.
Görünüşe göre bize anlatılmayan çok fazla eski moda heyecanlı olaylar varmış.
I have a lot of new material. Stuff that no one's heard.
Elimde kimsenin duymadığı yepyeni sözler var
I hear there's a lot of great stuff at this Abbott Playhouse.
Abbott'la ilgili çok güzel şeyler duydum.
I have a lot of new material. Stuff that no one's heard.
Elimde kimsenin duymadığı yepyeni sözleri bulunduruyorum.
You find a lot of great stuff down there.
- Orada bir sürü harika şey var.
Not a lot of deep stuff here.
- Burada saglam haber yok.
The guys were a bit pissed about that. Of course there was a lot of shit - but there's also stuff which... Which was quite cool to read.
Tabii ki bir sürü bokluk vardi ama arada okumaya deger seyler de vardi.
Wow. You saved a lot of Michael's stuff.
Michael'ın bir sürü eşyasını saklamışsın.
It was mixed in with a lot of shredded stuff, much like what comes out of your machine. Truck's manifest led us here.
Sizin makinenizden çıkmışa benzeyen parçalanmış maddelere karışmış bir haldeydi.