A lot of times traducir turco
519 traducción paralela
Looks like a lot of times the government's got more interest in a dead man than a live one.
Hükümet, ölülerle canlılarla ilgilendiğinden daha çok ilgileniyor.
Mr. Mountford, a lot of times I've been gonna run away.
Bay Mountford birçok kez buradan kaçmayı düşündüm.
I've tried to break away from that guy a lot of times... but to no good.
O adamdan kaçıp kurtulmak için birçok kez uğraştım ama bir yararı olmadı.
Maybe I wasn't around a lot of times I should have been but I guarantee you that I'm gonna spend all the time I have off duty making it up to you.
Belki, olmam gerektiği kadar yanında olamadım ama sana söz veriyorum ki, bundan böyle izinli olduğum her anımı bunu telafi etmekle geçireceğim.
Maybe there are gonna be a lot of times in your life when you have to do things and there won't be directions on how to do them.
Belki hayatında pek çok kereler elinde tarifi olmayan bir sürü şeyi yapmak zorunda kalacaksın.
You know, I've seen you a lot of times before.
Biliyor musun, seni eskiden sık sık görürdüm.
I came here a lot of times before, but I never had fun.
Buraya önceden defalarca geldim, ama hiç eğlenmedim.
Look, I've wanted to explain about Harry a lot of times... But nobody would understand, least of all, Harry.
Harry'i anlatmayı çok istedim ama kimse anlamadı.
I've been afraid a lot of times in my life... but I didn't know the real meaning of fear... until I had kissed Becky.
Hayatımda çok kez korktum ama Becky'i öpene kadar, gerçek korkuyla yüzleşmemiştim.
Because I've dreamt about it, a lot of times.
Çünkü rüyasını gördüm, hem de bir çok kez.
I've thought about it a lot of times.
Bunu pek çok kez düşündüm.
See, a lot of times we'll come into a home, you know, and a customer will say,
Çoğu zaman bir eve geldiğimizde, müşteri bize...
I wondered a lot of times what would've happened if my Dan had made the strikes that Gene made.
Pek çok defa merak ettim benim Dan, Gene gibi petrol bulsaydı ne olurdu diye.
A lot of times we'd go upstairs and sing until daylight, gospel songs.
Çoğu zaman yukarı çıkar, günün ilk ışıklarına kadar gospel şarkıları söylerdik.
Me and Clarence went to the river a lot of times, and I know he can't swim!
Clarence ile birçok kez nehre gittim. Yüzme bilmediğini biliyorum!
I've been gone a lot of times when you kids really needed me.
Bana ihtiyacınız olduğu zamanlar çoğunlukla burada değildim.
A lot of times I'd get him up mornings to go for breakfast.
Sabahları kahvaltıya gitmek için onu uyandırırdım.
I've got to admit, though, he's saved our hide a lot of times.
Ama kabul etmeliyim ki, birçok defalar hayatımızı kurtardı.
Well, it's true a lot of times.
Çoğu zaman doğrudur.
I've been tired a lot of times in my life.
Benim de çok yorgun olduğum zamanlar oldu.
I've done it a lot of times, okay?
Sana pek çok kez güvendik, değil mi?
The hell I can't! I've carried this stuff a lot of times.
- Defalarca taşıdım ben bunu!
Quite a lot of times, actually.
Hatta aslında çoğu zaman...
1974, but I've come close a lot of times since then.
1974'te ama o zamandan sonra birçok kez kazanmaya yaklaşmıştım. Birçok kez.
You know, Detective... lots of people call. A lot of times I take reservations for customers.
- Siz de bilirsiniz Müfettiş Bey bir barı herkes arar, çoğu zaman müşteriler için telefonla rezervasyon da yapılır.
You notice how when you're leaving someone a lot of times they'll give you a message to give to someone else?
Birinin yanından ayrılırken çoğu zaman başkasına bir mesaj iletmenizi isterler.
Dick, I've covered for you a lot of times because I thought you was a little crazy, but you're not crazy, you're mean.
Senin biraz çatlak olduğunu düşündüğüm için ses çıkarmıyordum. Ama sen çatlak değil, resmen sadistsin!
Bob ends up selling used cars for his father... and getting arrested a lot of times for drunken driving.
İşin sonu Bob'un, babası için kullanılmış arabalar satmasıyla ve birçok kez alkollü araç kullanmaktan tutuklanmasıyla bitiyor.
A lot of times, when there was nothing else to do... or after everybody'd gone to sleep and I couldn't,
Yapacak işimiz kalmadığında ya da herkes yatarken beni uyku tutmadığı zamanlar,
I've spent 50 years in China, and there are times when I think we're just a lot of persistent ants trying to move a great mountain.
Çin'de 50 yıl harcadım ve sadece, koca bir dağı yerinden oynatmaya çalışan inatçı karıncalar olduğumuzu düşündüğüm zamanlar oldu.
So I push him around, make a lot of smart cracks about him, and tell him off all day long, and he winds up proving he's four times the man I'll ever be.
Onu itip kaktım, onun hakkında bir çok incitici espriler yaptım bütün gün onu azarlayıp durdum. Olmak isteyeceğim adamdan dört kat daha fazla kendini kanıtladı.
- Most times it's a lot of fun, expensive fun.
- Çoğunlukla eğlencelidir. Pahalı bir eğlence.
We had a lot of happy times there.
Orada mutlu günlerimiz oldu.
- I heard you sing a lot of times.
Şunu yap. - Seni şarkı söylerken çok dinledim.
So then I can run up and down the stairs a lot of more times. - Come on.
- Yukarı çok daha fazla çıkacağım.
There are a lot of people who buy The New York Times.
- The New York Times okuyan çok insan var.
Had a lot of good times together.
Beraber çok güzel zamanlarımız oldu.
We're Knights of the Round Table Our shows are formidable But many times we're given rhymes that are quite unsingable We're opera mad in Camelot We sing from the diaphragm a lot
.. Yuvarlak Masa Şövalyeleriyiz Ve gösterilerimiz korkunçtur..... Ama çoğu zaman işe yaramaz kafiyeler uydururuz..... Camelot'ta biz opera delisiyizdir bol bol alt tondan şarkı söyleriz...
You mean one time, or a lot of times, honey?
Kaç kez getiricez.
I told you a thousand times to keep a lot of insect spray.
Sana bin defa söyledim evde böcek ilacı bulundur diye.
We had a lot of good times together, didn't we? Yes, Madame Rosa.
Seninle beraber çok iyi zamanlarımız oldu, değil mi?
We've had a lot of good times.
Çok iyi zamanlarımız oldu.
I was just thinking of how many times I've dreamed of your asking me this. You know, that's pulled me through a lot of bad times.
Bana bu teklifi yapışını kaç kez hayal ettiğimi düşünüyorum da bu beni birçok kötü anımdan çekip çıkardı.
- We'll have a lot of good times.
- Harika vakit geçiririz.
People buy a lot in times of crisis.
İnsanlar kriz zamanlarında çok alışveriş yapıyorlar.
I've had a lot of good times here, so, let's party, huh?
Burada çok güzel günlerim oldu, hadi partiye başlayalım.
Now, you may find this hard to believe, but there have been times when I've had a lot more fun in the backseat of a car.
Şimdi, bunu inanılması güç bulabilirsiniz, ama bir arabanın arka koltuğunda geçirdiğim çok eğlenceli zamanlar oldu.
at least... at least i'll know that when my times comes i can die with a hell of a lot more courage and dignity than you.
En azından.. en azından Zamanım geldiğinde sizden çok daha fazla cesaretim ve onurum olduğunu bilerek öleceğim.
The lines on your palm imply that you've caused a lot of women hard times.
Avucundaki çizgiler bir çok kadına zor zamanlar yaşattığını gösteriyor.
And you have time to run it through your mind a lot of different times.
Binlerce defa bunu kafanızdan geçirecek vaktiniz var.
Been through a lot of tough times.
Zor günlerimiz oldu.