A plan traducir turco
20,879 traducción paralela
Do we have a plan?
Bir planımız var mı?
I had a plan.
Bir planım vardı.
I would've assumed you had a plan.
Bir planın var sanıyordum.
I got a plan.
Bir planım var.
I have a plan.
Bir planım var.
You don't have a plan, Dad.
Planın falan yok, baba.
Seriously, do you have a plan?
Ciddiyim, bir planın var mı?
We will make a plan, and we will execute it.
Bir plan yapacağız ve uygulayacağız.
I don't need a Star Wars reference right now, Winn. I need a plan.
Şu anda Star Wars göndermesine ihtiyacım yok, plana ihtiyacım var.
- If anything goes wrong, there's a plan to get me out.
- Eğer ters bir şeyler olursa beni çıkartmak için bir plan var.
- The gadje hatched a plan while they were in my employ, so that money is mine.
Bu gadjeler benim çalışanımken bir iş çevirdiler. O yüzden para benim.
There's a lot more to this war than what you see through your rifle scope.
Bu savaşın arka planında dürbününde gözükenlerden daha fazlası var.
Do you even have a plan?
Planın falan var mı?
Does he have a plan?
Bir planı var mı?
I'm guessing he's planning a rendezvous.
Sanırım bir buluşma planıyor.
The government came up with a plan.
Hükümet bir planla geldi
The government came up with a plan.
Hükümet bir planla çıkıp geldi.
Sounds like a plan.
Güzel plan.
Well, when the Russians think a plan is too aggressive, you know something's wrong.
Ruslar bile bir plana saldırgan diyorsa bir sıkıntı vardır kesin.
- Try explaining to a man whose daughter was just murdered by a crazed gorilla that any plan to rid the world of crazed gorillas isn't a plan worth pursuing.
Deliye dönmüş bir gorilla tarafından kızı katledilmiş birini, deliye dönmüş gorillaları yok edecek bir planın işe yaramaz olduğuna mı ikna edeceksin?
I already have a plan.
Hazırda bir plânım var.
We need a plan.
- Bir plan yapmamız lazım.
I have a plan, but I can't do it alone.
Bir planım var, ancak tek başıma yapamam.
I have a plan.
Benim bir planım var.
I have a plan.
Bir planim var.
He had a plan to rub a police evidence room and get off with the drugs and the cash.
Bir polis kanit odasini basip... -... uyusturucular ve nakitle kaçma plani vardi.
But the defense had a plan up their sleeve to render the mountain of evidence irrelevant.
Ama davalı tarafın, dağ gibi delilleri geçersiz kılmak için bir planı vardı.
Okay, Mom, Chale and I have a plan.
Tamam.anne, Chale ile benim planımız var.
She had a different plan.
Onun başka bir planı vardı.
Looks like I've got a date to plan for.
Anlaşılan plan yapmam gereken bir randevu var.
I have a better plan, but we must hurry.
Benim daha iyi bir planım var ama acele etmeliyiz.
I have a liquid brunch with my editor, so we can plan marketing strategies.
Editörümle içkili brança çıkıp pazarlama stratejilerini tartışacağız.
We've been going over this plan for a week, sir.
Bir haftadır bu plana bakıyoruz efendim.
So, the plan is, we move you to an underground bunker, knock out every hive within a ten-mile radius.
Plan, sizi bir yeraltı sığınağına götürmek ve 16 kilometre yarıçapındaki tüm kovanları yok etmek.
He could not have taken more than a month to plan all this.
Bütün planı hazırlaması bir aydan fazla sürmedi.
With all due respect, gentlemen, our organization already has a strategy in place, and it's working.
Ama baylar affınıza sığınarak örgütümüzün hali hazırda işleyen bir planı var.
- They hatched it in your employ, but then they called it off and they came up with a new plan!
Sana çalışırken planladılar ama sonra onu iptal edip, yeni plan tasarladılar.
- They called it off, they came up with a new plan when they were working with me!
- İptal ettiler bana çalışırken de yeni plana geçtiler.
And you might want to adjust yours, too, because it's turning out to be a killer of a day.
Sen de planını gözden geçirsen iyi olur çünkü olay birazdan katliama dönüşecek.
There's been a change of plans.
Plan değişti.
If the freaking weather forecast changes he wants a full briefing, and runs through the mission plan three times.
Lanet olası hava değişikliğinde bile, detaylı bir brifing ister ve görev planını en az üç kez gözden geçirirdi.
I thought it might make a good insurance plan.
Güvenlik planı olarak işime yarar diye düşündüm.
Our Young Master Kim In Hong, after we get back to Joseon, do you have any idea how we're going to eat?
Genç Efendi Kim In Hong,... şimdi buradan kaçıp Joseon'a döndüğünde, neyle geçineceksin bir planın var mı?
Trotter, can you please file a flight plan
Trotter, Şili Consepsion'a...
A real career.
Gerçek bir kariyer planı.
I mean, first you need a solid plan.
Yani önce sağlam bir planınızın olması lazım.
= I plan to arrange a meeting to see how far we can go. =
Bir görüşme ayarlayıp ne kadar ileri gidebiliriz diye bakmayı plânlıyorum.
That canal plan was really a masterpiece.
Kanal plânı gerçekten bir başyapıttı.
I don't even know how to plan for a kid's birthday party.
Bir çocuğun doğrum günü partisi nasıl planlanır onu bile bilmiyorum.
I mean, is this really a part of his plan?
Yani, bu onun planının bir parçası mı?
This plan feels a little sketchy.
Bu plan biraz sikintili geliyor bana.