All at once traducir turco
2,831 traducción paralela
If I tell you all at once your head might explode.
Hepsini bir seferde anlatırsam kafanız patlayabilir.
I'm scared if I stop all at once the cumulative hangover will literally kill me.
Bir kereden bırakırsam toplam akşamdan kalmalık beni öldürür diye korkuyorum.
Not all at once.
Hep birlikte değil ama.
All at once.
Hem de tek seferde.
Diane got pregnant three times and all at once.
Diane üç kere gebe kalmış.
Don't drink it all at once.
Hepsini bir seferde içme.
Our energies are flying everywhere all at once with no rhyme or reason.
Enerjilerimizin hepsi aynı anda sebepsiz ve uyumsuz bir şekilde etrafta uçuyor.
Our energies are flying everywhere, all at once, with no rhyme or reason.
Enerjilerimiz bir uyum ya da amaçları olmadan her yere karışıyor.
Because I can't lose everything I have all at once.
Çünkü her şeyi bir anda kaybetmeyi kaldıramam.
Knowing that when I die, the remaining three Guardians wherever they're hiding, will release the content of their boxes. - All those secrets, all at once.
Biliyorsun ki ben öldüğümde saklanan diğer üç gardiyanım kutuları açığa çıkaracaklar ve bütün sırları ifşa edecekler.
If somebody's coming at me, I'd just as soon get hit all at once.
Eğer biri bana karşı gelirse onları en kısa zamanda vurmak isterim.
To erase every file all at once?
Bir defada tüm dosyaların silinmesi mi?
We don't need it all at once.
Hepsine hemen ihtiyacımız yok.
They just kind of flew off all at once.
Birdenbire hepsi uçup gitti.
I had a camera on each person, we did it all at once and I could watch them and say, you know,'do this.
Her birinin üstüne bir kamera koydum ve hepsini aynı anda çektik. Onları seyrederken "Şöyle yap, şimdi böyle yap." diyordum.
And so it was done as a spilt screen but we photographed it as though it was happening all at once.
Böylece perdeyi ikiye böldüm. Ama sanki aynı anda oluyormuş gibi çektik.
Perfect teamwork doesn't come all at once.
Mükemmel takım çalışması tek seferde olmaz.
The idea that a single particle of light can somehow split in two and go through both slits at once goes against all the laws of nature that we know.
Işığın tek parçasının her nasılsa ikiye bölünüp tek seferde her iki yarıktan da geçmesi fikri, fiziğin bildiğimiz tüm kurallarına aykırı.
Seth's computer depends on things being in two places at once for its power..... but there's a growing number of physicists who don't believe that this is what reality is really like at all.
Seth'in bilgisayarı bir şeylerin aynı anda iki yerde birden olmasının gücüne bağlı..... ama sayıları artan bir şekilde bunun gerçek olmadığına, gerçeğin böyle bir şey olmadığına inanan fizikçiler var.
The big problem with quantum mechanics is that the little particles that we're all made of can be in multiple places at once, yet I'm made of little particles and you never see me in two places at once, so what's going on here?
Kuantum mekaniğindeki büyük problemlerden biri de hepimizi oluşturan küçük parçaların aynı anda birçok yerde olabilmeleri ama beni de, oluşturmalarına rağmen benim aynı anda farklı yerlerde olamamam, peki bu nasıl oluyor?
Diane got pregnant three times and all at once.
Diane'nin vücudu alışıImadık bir biçimde aynı anda üç yumurta birden üretmiş.
He vomited it all up at once.
Tüm yediğini bir seferde çıkarınca korktum.
But the way you turned it around at the farm, That's the kind of moment that comes once in a campaign, if it comes at all.
Ama çiftliğe gitmeye karar verdiğinde...,... böyle bir an kampanyalarda bir kez olur.
Before all the accusations, recriminations start flying around, before harmony turns to discord, and everyone starts shouting, jabbing their fingers at each other, I just want to say for the record, hand on heart, the other hand on a Bible, that it wasn't absolutely wasn't me who left the big floater in the toilet back there.
Bütün ithamlardan etrafta uçuşan suçlamalardan uyum, uyumsuzluğa yerini bırakmadan ve herkes bağırmaya başlayıp birbirine parmağını batırmadan önce bir elimi kalbime, diğerini İncil'e koyarak söylemek istediğim bir şey var kesinlikle tuvalete girip de hayvan gibi sıçan kişi ben değilim.
I haven't noticed you at all.
Seni daha önce hiç farketmemiştim.
Look, I'm going to prove to you once and for all that I have the skills necessary for at least one minor league at-bat.
İlk ve son kez sana en azından bir beysbol ikinci liginde oynayabileceğimi ispat edeceğim. Eğer anlaşamazsak, tek yapman gereken, yeterli olmadığımı söylemen.
Why don't you organize a gang bang, get them all done at once?
Sikiş sokuş grubu yapıp da hepsini bir kerede aradan çıkarsana?
I oversee all multimedia projects at Smithsonian, and the first I've heard of this film is a phone call I got about 15 minutes ago.
Smithsonian'daki bütün multimedya Projelerine ben bakarım. Ve bu filmi duyduğum ilk sefer, On beş dakika önce gelen Bir telefon çağrısı oldu.
Okay, all right, I was at the Aladdin a couple weeks ago.
Peki, kabul. İki hafta önce Aladdin'deydim.
Over a thousand years as a family, we've all made that mistake at least once.
Binlerce senelik aile hayatımızda hepimizin en azından bir hatası olmuştur.
Once all the guys at CU see my little costume tonight,
CU'daki çocuklar Maskeli Baloma katılacaklar.
And weren't you pissed at him when he said the same thing just a couple hours before spilling his marbles all over the floor?
Ona sinirli değil miydin? o da aynı şeyi dediği zaman onun misketlerini düşürmeden birkaç saat önce tüm zemin boyunca mı?
All I know is, one minute I'm at the bar, and the next, I get jumped, wake up in a damn courtroom.
Tek bildiğim bir süre önce barda olduğum ve sonra bir anda mahkeme odasında uyandım.
You couldn't read Ryuuzetsu's movements just now because there wasn't a single shred of fear in her heart at all!
Senin az önce Ryuzetsu'nun hareketini sezemeyişinin sebebi onun kalbinde en ufak bir korku bile olmayışındandı!
It's the only way we'll ever get rid of all the Reborns at once.
Yeniden doğanlardan tek seferde kurtulmamızın tek yolu bu.
Y'all forget about them Injuns, and you give me the full chisel, assholes and elbows, or I'll fire the lot of ya.
Yerlileri kafanızdan atıp bir an önce ortalığı keski sesiyle doldurmazsanız topunuzu kapının önüne koyarım.
That's when all the camera signals cut out at once.
Sonra bütün kamera sinyalleri kesildi.
First he went to hell, where all the tormented souls were sitting at tables laden with food, yet they were starving and howling with hunger.
Önce cehenneme gitmiş, orada tüm işkence gören ruhlar yiyecek dolu masalarda oturuyorlarmış ancak açlıktan inliyorlarmış.
And the fires all began at commercial businesses in the early morning before garbage pick-up.
Ve tüm yangınlar ticari işletmelerde sabah erken saatte, çöp alınmadan önce olmuş.
You know if people can't even make it to meetings on time i don't understand why they're bothering to work on this project at all?
Bazılarını anlamıyorum, önce buluşmaya zamanında gelemezler sonrada proje üzerinde çalışmak isterler.
First of all, it's gonna be at the country club.
Herşeyden önce Şehir klubünde olacak.
Once you do, there won't be any problem at all
Bunu yaptığın an, problem kalmayacaktır.
But then I got all my money at once.
Ama sonra bütün paramı tek seferde aldım.
Fresno PD did say that all of the girls were taken at opportune moments, often the only time of day that they were left alone, meaning he stalks them before he kills them.
Fresno Emniyeti, bütün kızların uygun zamanlarda çoğu kez yalnız kaldıkları bir anda kaçırıldıklarını söyledi yani onları öldürmeden önce izliyor.
All the victims were drowned, but the first victim, Jake Shepherd, was asphyxiated before being submerged.
Kurbanların hepsi suda boğulmuş, ama ilk kurban Jake Shepherd suya atılmadan önce boğulmuş.
Once I sent it, all I had to do was wait for her to show up at her car.
Gönderdikten sonra tek yapmam gereken, arabasının yakınında beklemekti.
The new color, widescreen film stocks were just not sensitive enough to suck in all that information at once.
Yeni, renkli ve geniş format filmler, tüm o detayları yakalayacak kadar hassas değildi.
We'll start by making sure she's there at all.
Önce orada mı ona bakalım.
We all download to you, but just once, you need to let it out, don't you?
Hepimiz yüklerimizi sana atıyoruz ama bir kez olsun sen de bize at.
Look I was playing cards two nights ago, I got at least a dozen guys who can alibi me. All right.
Bakın, ben iki gece önce bana şahitlik yapabilecek bir düzine arkadaşımla beraber kart oynuyordum.
There was... there was this crazy woman at our house, the one that... that, you know, you were with, and... she was saying all these things about you, and I just... I had to hear your voice.
Biraz önce o deli kadın evimizdeydi birlikte olduğun kadın seninle ilgili bir sürü şey söylüyordu ve sesini duymak istedim.
all at the same time 45
at once 212
once 1546
once upon a time 600
once again 1042
once or twice 100
once and for all 239
once in a lifetime 20
once more 250
once a week 102
at once 212
once 1546
once upon a time 600
once again 1042
once or twice 100
once and for all 239
once in a lifetime 20
once more 250
once a week 102
once a month 91
once is enough 17
once in a while 156
once a day 16
once there 37
once you're inside 16
once before 22
once was enough 18
once that's done 19
once you're in 33
once is enough 17
once in a while 156
once a day 16
once there 37
once you're inside 16
once before 22
once was enough 18
once that's done 19
once you're in 33
once a year 76
once that happens 28
once you do 17
once inside 39
once in 16
once every 16
all alone 307
all are welcome 18
all around the world 22
all alone in the night 28
once that happens 28
once you do 17
once inside 39
once in 16
once every 16
all alone 307
all are welcome 18
all around the world 22
all alone in the night 28
all around us 25
all afternoon 24
all around 46
all along 71
all aboard 231
all ahead 18
all available units 30
all ahead full 24
all agents 23
all agreeing 22
all afternoon 24
all around 46
all along 71
all aboard 231
all ahead 18
all available units 30
all ahead full 24
all agents 23
all agreeing 22