And pretty traducir turco
12,653 traducción paralela
And pretty good one.
Hem de iyi bir asker.
You're so cool and confident and pretty.
Çok havalı, özgüvenli, hoş birisin.
You wanna look nice and pretty for your close-up, don't you?
Yakın çekim için güzel ve şirin gözükmek istersin değil mi?
You hired me to impress your co-workers, and he was pretty impressed.
İş arkadaşlarınızı etkilemek için beni tuttunuz. Ve oldukça etkilendim.
Her pretty little ass went and left when I was 12.
O güzel küçük kıçını kaldırıp ben 12 yaşındayken gitti.
And all they give me is a pretty boy.
Ama bana sundukları güzel bir çocuk.
A pretty new girl walks into a room, everyone's head turns, looks her up and down, wondering,
Yeni şirin bir kız mekana girer, herkesin başı ona çevilir... kızı yukarıdan aşağıya keserler, merakla düşünerek...
But I'm pretty, and I can make money off pretty.
Ama, güzelim ve güzelliğimle para kazanabilirim.
And I think it's pretty fair.
Bence gayet adil.
If we lose all the power, we lose the pumps, and if we lose the pumps... she's gonna drop pretty quick.
Gücümüzü kaybedersek pompaları kaybederiz, pompalar da giderse çabucak suyun dibini boylarız.
'Course, they don't know that until they shred us up pretty good and we're bleeding everywhere and nothing turns a shark on more... than blood.
Yine de parçalayıncaya kadar bilemezler. Sürekli kanımız akar ve köpek balığını baştan çıkaran şey de kandır.
Her skin has been tanned by the peat, but... from her bone structure and the shape of her skull I'm pretty sure that she's Caucasian.
Derisi kömürle yakılmış, ama kemik ve kafatası yapısına bakarak bir Kafkas olduğunu söyleyebilirim.
Pretty much everybody has a problem sleeping now and then.
Çoğu kişi arada sırada uyuma zorluğu çeker.
Um, I'm pretty sure that you and I discussing...
Eminim sen ve ben tartışırken...
Dealing with obnoxious gamblers like me... night and day must get pretty exhausting.
Gece gündüz benim gibi çirkef kumarbazlarla uğraşmak epey yorucu olmalı.
He kidnapped me and he said he's going to use my pretty face... to make a million dollars.
Bu adam beni kaçırdı ve güzel yüzümü kullanarak milyonlarca dolar kazanacağını söyledi.
Well, um... his mom and dad were having problems. One night, things got physical, it was pretty bad.
Ee, şey, annesi ile babasının sorunları olduğunu, bir gece, olayın iyice kötüye gidip, fiziksel şiddete dönüştüğü,
Hey, I've been getting pretty lucky, and this isn't my first time playing.
Kendimi şanslı hissetmeye başladım. İlk defa oynamıyorum.
But if any of you want to stay down here, where the sun is warm and the girls are pretty, we got jobs for ya.
Ama herhangi biriniz burada kalmak isterse, Güneş sıcak, kızlar güzel, sizin için işimiz var.
And huntsmen are pretty handy with a blade, yeah?
Avcılar da kılıç kullanmakta iyidir değil mi?
And you think the pretty waitress is going to do that.
O güzel garson kız mı yapacak sence bunu?
Yeah, and I know that he did pretty much anything to make you happy.
Evet, seni mutlu etmek için her şeyi yaptığını da biliyorum.
I do know that you've been complaining pretty consistently about having to do all the baking and doing it at your house.
Tüm pişirme işini tek başına ve kendi evinde yaptığın için durmadan şikâyet ettiğini biliyorum.
And I'm pretty sure he couldn't read.
Julio isminde bir adamla yatmıştım.
- Oh, it's... it's a pretty common one around northern and central Europe.
- Şey, bu şey Avrupa'nın kuzeyinde ve merkezinde hayli yaygın gibi.
- The thing is, you don't need... a warrant if you have probable cause, and I'm pretty sure I saw a... shifty lowlife climbing the fence.
- Mesele şu ki geçerli bir sebebin varsa izne ihtiyacın yok ve eminim az önce kurnaz bir serserinin çiti tırmandığını gördüm.
And I believe the swiftest path to Superman..... is a pretty little road.
Bence, Superman için en kısa yol ise küçük sevimli bir yol.
She recently lost her mother, and it hit her pretty hard.
Yakın zamanda annesini kaybetti ve bu onu fena vurdu.
And, uh, she was pretty opinionated.
Oldukça da dik kafalıydı.
Three days went by, and it was pretty clear then that something was wrong.
Üç gün geçtiği halde gelmeyince bir şeylerin yolunda olmadığı kesinleşti.
But the cop who was trying to get the story said that she was pretty incoherent, just that a man forced his way into the house with a gun and was searching for something.
Ama ifadesini almaya çalışan polis, tutarsız cevaplar verdiğini söyledi. Sadece eve silahlı birinin zorla girip bir şeyi aradığını öğrenmiş.
Suddenly, some of the regular Marseille sailors caught up with me and beat me up, pretty badly.
Bir anda Marsilya'lı birkaç alelade gemici beni yakaladı ve çok feci şekilde dövdü.
And I am pretty sure his venom could be quite useful if properly diluted.
Ve eminim ki zehri düzgünce seyreltilirse oldukça faydalı olabilir.
And she's pretty, I know that.
Güzel de kız, biliyorum. Gördüm kızı.
I'm gonna go on and go pretty soon.
Birazdan kalkıp gitmek zorundayım.
155 is a number, but when you can put faces to it and not just 155 faces, but the other faces, the wives, the daughters, the sons, the fathers, the mothers, the brothers, it gets to be a pretty big number pretty quickly.
155 bir sayı fakat buna yüzleri ekleyince sadece 155 yüz de değil diğer tüm yüzleri eşleri, kız ve erkek çocukları anneleri, babaları, kardeşleri ekleyince hemen büyük bir rakam oluyor.
He's hurt pretty badly and he can't move on his own.
Fena yaralanmış. Tek başına hareket edemiyor.
Close that pretty little mouth of yours and just listen.
Shh. O baldan dudaklarını bir yaklaştır Ve sadece dinle.
Oh, yes, and believe me, she's got some pretty high standards, all right.
Ah, evet, ve inan bana, oldukça yüksek standartları var, pekala.
I pretty much keep to myself, stay out of trouble, and never, ever question authority.
- Onlara dinime aykırı olduğunu söyle.
As you may know, I'm a chef and she's in the food business as well, so we're both pretty knowledgeable of nutrition and this was kind of an idea I've been wanting to have in my own yard,
Yeteri kadar problemim yok sanki! Bir şey söyle! Neden sende normal insanlar gibi mayonla yüzemiyorsun?
So, her mom was pretty upset by it and how, kind of...
Sana yardım edeceğim. Hadi, in aşağı.
My boss expects a briefing and he pretty much knows, so... that's all the answer you're going to get.
Patronum benden bilgi bekliyor ve çok şey biliyor, yani alabileceğiniz bütün cevap bu.
Him and Draper, they're the best Cromwell's got, which make them pretty much the best in the country, so...
O ve Draper, Cromwell'in en iyileri. 25 HAZİRAN 1935 - Yani ülkenin en iyiler.
her mother and I, well, let's just say... we were pretty close.
Annesi ve ben, diyelim sadece... biz çok yakındık.
♪ And she knows she's pretty ♪
# Ayrıca güzel de #
He said I wasn't pretty enough to be a model, and that I was too small.
Model olmak için yeterince güzel olmadığımı ve ufak olduğumu söyledi.
- Yeah, it's pretty stream of consciousness stuff, but it's about this kid and a girl.
- Evet, anlatıcı modunda gibi biraz. Bir çocuk ve kız hakkında.
All you gotta do is avoid other cars and that's pretty much it.
Tek yapman gereken diğer araçlardan kaçınmak.
Yeah, excuse me, I need to say something to someone pretty special, and...
Pardon. Benim için epey özel birine söyleyeceklerim var ve daha fazla bekleyemem.
And, I don't know, things have been going pretty good lately.
Bilmiyorum, son zamanlarda gayet iyi durumdayım.
and pretty soon 60
pretty 763
pretty please 116
pretty girl 128
pretty little liars 50
pretty little thing 17
pretty cool 211
pretty bird 24
pretty boy 183
pretty sure 147
pretty 763
pretty please 116
pretty girl 128
pretty little liars 50
pretty little thing 17
pretty cool 211
pretty bird 24
pretty boy 183
pretty sure 147
pretty good 760
pretty lady 91
pretty one 24
pretty bad 77
pretty amazing 49
pretty nice 37
pretty awesome 32
pretty soon 246
pretty impressive 59
pretty well 90
pretty lady 91
pretty one 24
pretty bad 77
pretty amazing 49
pretty nice 37
pretty awesome 32
pretty soon 246
pretty impressive 59
pretty well 90