And there you go traducir turco

- Let me get that. - And there you go.

Şunu almama izin ver, ve işte dondurman.

You go back out there quietly, we do this and we pay you very generously.

Sen yerine sessizce gideceksin, işimize devam edeceğiz ve fazlasıyla sana ödeyeceğiz.

And in the meantime, you and your round friend down there below, okay, you go to sleep, because it's getting late.

Ve bu sırada, sen ve o karnındaki arkadaş, siz uyumaya gidiyorsunuz çünkü saat geç oluyor.

There's not a great big spurt of blood and you go flying backwards.

Kocaman bir kan fışkırması olmayacak ve geri uçmayacaksın.

You're supposed to go in there and take a shit and then when you do it, they act like they're surprised.

Oraya gidip sıçtığını farzet.. ve onlar, sıçtığın zaman şaşırmış gibi davranıyorlar.

You think we ought to go over there and check up on them?

Sence oraya gidip onları kontrol etmeli miyiz?

You really want me to go over there and check on a bunch of college girls?

Gerçekten oraya gidip.. kolej kızlarını kontrol etmemi mi istiyorsun?

Give me what you have there and you can go.

Elindekini verip çıkabilirsin.

They want change ; they're too scared to act alone, and they need you two to go in there...

Değişim istiyorlar ; ve yalnız harekete geçmek için fazla korkaklar, bu nedenle siz ikinizin oraya gidip...

Why don't you go over there and... shh!

- Neden şu tarafa gidip de susmuyorsunuz?

Well, you just go up there and do it.

Oraya gidip yapman gerekir.

- Go there and I'll meet you there as soon as I can.

- Oraya git, ben de en kısa sürede yanına geleceğim.

- [Scanner] Unit 14 responding to that Code 3. You're going to go down the street and get an angle inside from over there.

Sokağın başına geçip tam şu açıdan restoranın içini çekiyorsun.

You go in there, all right? And you get this done.

O salona gir ve işi çabucak bitir.

You got to go in there and fight for your daughter.

Oraya gidecek ve kızın için savaşacaksın.

Then you can go to the government and ask why they lifted every regulation and sat there like a retarded stepchild.

Üstüne bir de gidip hükümete neden her türlü yönetmeliği kaldırıp geri zekalı üvey çocuk gibi kıçlarının üstlerine oturduklarını sor.

And then you go, and you talk about it up there.

Daha sonra gösteriye çıkıp, bu konudan bahsettin.

And, you know, we'll go from there, right?

Ve biliyorsunuz işte, oraya doğru gideceğim.

You go out there and win today.

Bugün, oraya çık ve kazan.

- Mm. -... flat, take the drugs and sort of go, - "There," you know?

Uyuşturucu alıp "oraya" gidiyordum yani.

- Listen, you go in there, and you have a nice breakfast, pal, all right? You take an hour.

Git ve güzel bir kahvaltı yap dostum tamam mı?

You want to walk her in there and hand her over, you go right ahead.

Oraya gidip Sarah'yı teslim etmek istersen, keyfin bilir.

Think you might want to go back there and take a look at one of those rooms with me?

Benimle beraber arka odalara bir göz atalım istersen.

And without a warrant, you can't go in there.

İzin olmadan da oraya gidemezsin.

Why don't you go into your classroom, and we'll be right there, okay?

Neden sen sınıfa girmiyorsun, hemen geleceğim, olur mu?

I know you hate when people tell you what to do, but I can't very well go down there and tell that thing who's boss if I have to worry about you.

Ben, insanların ne yapmak size zaman nefret ediyorum Ama çok iyi... oraya gidip patron olduğunu şey söyleyemem

A plane has crashed and there is fire everywhere and you let Chungneizang go there?

Uçak kazası oldu her yerde yangın çıkmış sense Chungneizang'a gitsin diye izin mi verdin?

And maybe Charlotte can go there... And you want to sleep there?

Belki Charlotte oraya geçer sen de burada uyumak istersin.

I will hold on to this disc while you go in there and cut your deal.

Sen içeri girip anlaşmanı yaparken disk bende kalacak.

All I need from you is a piece of paper and a stamp saying that I can go there.

Sizden tek istediğim oraya gidebileceğimi söyleyen bir kağıt ve bir damga.

Why don't you go in there and organize a raid or something and bring him out?

Neden gidip bir arama falan başlatıp onu buraya getirmiyorsunuz?

Go there and write about it and what it means to you. Um, how long does the paper have to be?

Kaç sayfa olması gerekiyor?

Frances, I want you to go over there and talk to him.

Frances, gidip kendisiyle konuşmanı istiyorum.

Well, go over there tomorrow and see if there's any furniture you want.

Yarın gidip bakarız, istediğin bir mobilya varsa alırsın.

You gotta go there and be supportive.

Yanına gidip ona destek ol.

No, you know, there are people in this world who go on first dates that are perfectly great, and then they wait a while before they engage in sexual contact.

Hayır, bu dünyada ilk randevuları harika geçen ve cinsel ilişkiye girmeden önce bir süre bekleyen insanlar var.

Babe, you could go in there naked and he'd still see a suit.

Bebeğim, oraya çıplak da gitsen seni takım elbiseli görür.

Don't you think I wish I can go there and help him out some more?

Oraya gidip ona biraz yardım etmeyi istemiyor muyum sanıyorsun?

But there's five children out there on the side of the road, and a woman outside this hall bawling her eyes out, unless any of you want to go out and see her.

Fakat dışarıda yolun kenarında beş çocuk duruyor, Ve gözleriyle haykıran bir kadın salonun dışında bekliyor, Çıkıp kendi gözlerinizle görün isterseniz.

I'm gonna go track her down, and we'll meet you there.

Ben Clauida'yı takip edeyim, senin orada buluşuruz.

Go out there and show'em what you got.

Git ve onlara neler yapabildiğini göster.

You gonna go in there and put the screws to Randall or what?

İçeri girip, Randall'ı sıkıştırmayacak mısın?

You two, go and check there. C'mon.

Siz ikiniz arka tarafa bakın.

And yet, there you go.

Ve işte, gittin.

Listen, junior, if you're worried, why don't you go back there and see if anyone wants to press charges?

Merak ediyorsan genç arka tarafa git de şikayetçi olan var mıymış öğren.

Those two soldiers, they regained consciousness an hour ago, so you go out there and you question them.

O iki asker bir saat önce kendilerine geldiler diyorum. Gidin ve onları sorgulayın.

You can't just go out there and wing it.

Oraya öylece gidip onu ezemezsin.

I need you to go to Texas and rub there.

Teksas'a girmene ve orayı ovalamana ihtiyacım var.

No. You have to go there. And don't ask me why because I can't tell you.

- Hayır, senin oraya gitmen gerek ve de bana nedenini sorma çünkü sana söyleyemem.

Why don't you go outside and play some fucking dandelions or some sprinklers there, Randall?

Sen neden dışarı çıkıp börtü böcekle filan oynamıyorsun? Olmadı çiçek filan ekersin Randall?

If you don't go in there and set her straight, I will, and neither you nor her will want that.

Sen ağzının payını vermezsen, ben veririm. Bunu ne sen, ne de o ister.