And there is traducir turco
26,070 traducción paralela
Well, you asked earlier if the Guardian guards the Librarians, who guards the Guardians, and there is your answer.
- Daha önce sormuştun ya. Koruyucu, Kütüphanecileri koruyorsa, Koruyucu'yu kim korur? İşte cevabın ortada.
And there is also a potential for illumination, but that balance has to be found.
Zihninin açılma potansiyeli var ama dengeyi bulması lazım.
And there is nothing you can do to change that.
Ve bunu değiştirmek için yapılabilecek bir şey yok.
Well, what if she didn't, and there is a child out there... somewhere hidden?
Ya öyle değilse, ya orada bir yerlerde saklanmış bir çocuk varsa?
And there is an ocean of time between when that ivory chip fell out of the handle and when they got the knife.
Ve fildişi parçanın, bıçağın sapından düşmesiyle bıçağı buldukları zaman arasında dağlar var.
We need to find out everything about each other, and there is very little time.
Birbirimiz hakkında her şeyi öğrenmeliyiz ve çok kısa bir süre var.
And so, I went there, and I did ask for a job.
Ben de oraya gidip iş istedim.
The second restaurant, Petit Crenn, is modeled on her mother's hospitality, where there's more of a traditional Breton menu and it's a less formal atmosphere.
Annesinin konukseverliğinden esinlenmiş olan ikinci restoranı Petit Crenn'de... daha geniş bir Breton menüsü... ve daha rahat bir atmosfer vardır.
There is ingredients from almost everywhere in the world... and when you put them together, it makes sense.
Malzemeleri dünyanın hemen hemen her yerinden gelir... ve hepsini karıştırınca bir anlamı olur.
Milpa is a pre-Hispanic system that, uh, was developed to grow corn... where, uh, there's a system of plants that co-exist and work together.
Milpa, mısır yetiştirmek için geliştirilen İspanyol dönemi öncesi bir sistemdir. Bir arada var olan bitkilerin oluşturduğu bir sistemdir.
I know there is a price that you pay for this, and you can't have it all in life.
Bunun bir bedeli olduğunu biliyorum. Hayatta her şeyi elde edemezsiniz.
One year he would do amazing, good business, and then, suddenly, there were downfalls.
Bir yıl çok iyi iş yapardı... sonra aniden düşüş başlardı.
Now, this is just a fact-finding mission, so once we find out what this card does and how, get out of there.
Bu sadece bir bilgi edinme görevi, bu kart ne işe yarar nasıl çalışır anladığınız anda oradan çıkın.
We'll tell them that, yes, Liam is dead, and, yes, the ELT is broken, but... As long as we don't lose ourselves in here, we'll be fine out there.
Onlara şey deriz, evet Liam öldü... ve evet, acil durum vericisi bozuldu ama kendimizi burada kaybetmediğimiz sürece her şey iyi olacak.
The bond is there, and, um, my-my confidence has never been higher.
Bağımız duruyor. Özgüvenim de hiç bu kadar yüksek olmamıştı.
Then there's a rock ladder around this corner, and then up over the hill is the third shelf.
Sonra bu dönemeçte kayalık merdiven var. Sonra da tepenin üzerinde üçüncü kaya tabakası.
The election's tonight, and your hippy-dippy friend over there is already glad-handing.
Seçim bu akşam ve senin şu oynak arkadaşın sahte dostluk kurmaya başladı.
Emma, is there a limit to how long Todd will have to stay in the pit and, if so, will you reconsider?
Emma, Todd'un çukurda ne kadar kalacağına dair belirli bir süre var mı varsa yeniden düşünecek misin?
I'm not leaving my son in the custody of that man, and that's all there is to it.
Oğlumun velayetini o herife bırakmayacağım hepsi bu kadar.
The site is near Redmond, and Road 18 - connects there with 204 East.
Burası Redmond'a yakın. 18 numaralı yol, doğuda 204 numaralı yolla birleşiyor.
Well, I'm in over my head here and there are more loose ends I got to clean up, so...
Pekâlâ. Bunlar beni aşıyor ve yarım kalmış birkaç iş daha var. - Yani...
And there it is!
Ve işte başladık.
The issue is a massive burst of energy from the Sun called a solar storm, and there's a couple... 200 people have been injured.
- Sorun Güneş fırtınası dediğimiz ve güneşten gelen - Ağır bir enerji patlamasıdır ki birkaç defa oldu.. - 200 kişi yaralandı.
Your lackey over there is bagging charred carpet and crispy limo into the same Ziploc.
Şuradaki uşağınız yanmış halıyla limuzin parçalarını aynı pakete koyuyor.
There is a difference between truthful reporting and bias reporting.
Dürüst bir şekilde yazmakla önyargılı bir şekilde yazmak arasında fark var.
There's glaciers there which would keep it cool and give her water, and her position is on a known series of caves.
Etrafta bölgeyi soğuk tutacak ve su sağlayacak buzullar var ayrıca bulunduğu yerde bilinen mağaralar var.
and Uncle Jesse and Aunt Becky are there too, and Joey's stuck in Vegas, this is our one chance all year to get the whole family together.
Jesse dayımla Becky yengem de orada. Joey de Vegas'ta sıkışıp kaldı. Bu tüm yıl boyunca tüm aileyi bir araya getirmek için tek şansımız.
There is a torch and a match.
Bir meşale ve bir kibrit var.
What is the issue? - I thought there would be a time, you know, when you had the buyer, and there would be a final moment to reconsider before...
Yani, biliyorsun, ben sandım ki alıcıyı bulduğunda son andan önce, biraz vakit olur sanmıştım...
You know, if you wait until everything is perfect to have a family, then you never will, and there's nothing more important than family.
Bir yuva kurmak için her şeyin kusursuz olmasını beklersen asla bir yuva kuramazsın. Bir aileden ise daha önemli bir şey yoktur.
He's been gone a while. And Mom is there, too.
Gideli biraz zaman geçti, annem de evde.
And sometimes he goes away when you're talking to him, like he's not there, but somebody else is.
Bazen onunla konuşurken başka bir yerdeymiş ve başka biriymiş gibi davranıyor.
Whatever this thing is... you and me, we're gonna be there when it ends.
Bu her ne ise sen ve ben, bittiğinde orada olacağız.
- Then you shut up and you stand there, and he'll offer you a tour of the camp. You say yes, and then whatever happens after that is up to you, little sis.
Sonra sus ve yanında dikil kampı gezdirmeyi filan teklif edecektir, evet de ondan sonra olacaklar da artık sana kalmış küçük kardeşim.
So, guys, we're gonna get onto that bus that is over there, the white one, and we're in a bit of a hurry, okay?
Şimdi şuradaki otobüse bineceğiz beyaz olan ve biraz acele edeceğiz, tamam mı?
I went around and did my little work out, and I seen, I said, wow, everything is gone, like, yesterday, everything was there, and then today everything's just gone just like that.
Ve dedim ki, her şey gitmiş. Dün hepsi buradaydı. Ama bugün her şey gitmiş, bir anda.
You know, there is one way that we could get the seed money and do it pretty quickly.
Biliyor musun, parayı toplayabileceğimiz bir yol var. Ve oldukça hızlı.
And there, the anchor is set.
Ve işte, bağlayıcı oldu.
Still, so long as this business is all finished and there are no more actual aliens still hanging about.
Hala, bu iş tamamen bittiğin de ve başa çıkılması gereken başka bir uzaylı kalmazsa.
There is a kill switch in a remote sector of the neighborhood in the event that I malfunction and attempt to harm the residents.
Hata verip mahalle sakinlerine zarar verme ihtimalime karşı güvenlik amaçlı.
I can't eat, so every time there's a new version of Janet, I like to take a piece of birthday cake and smash it around where my mouth is.
Yemek yiyemiyoruz o yüzden her yeni Janet nesli geldiğinde yaş pastadan bir parça alıp ağız bölgeme yapıştırıyorum.
Dr. Crowley, this man is dangerous, and he's out there tonight.
Dr. Crowley, bu adam tehlikeli. Ve bu gece dışarıda.
And campers, there is a positive DNA match from Angela's body.
Ve Angela'nın bedenindekiyle uyuşan bir DNA eşleşmesi var.
Go and tell your sister what that one is, why don't you? Stay there.
Neden kız kardeşine bunun ne olduğunu anlatmıyorsun?
There is nothing that makes a woman feel more cherished and secure.
Bir kadını bundan daha değerli ve güvende hissettirecek bir şey olamaz.
There is a big fucking difference between things that I think and things that I think are funny to say.
Düşündüğüm şeylerle komik bulduğum şeyler arasında kocaman bir fark var.
Now, I like a sit-down wee as much as the next man... but there is a place and a time for it.
Oturarak işemekten her erkek gibi nefret ederim ama onun da yeri ve zamanı var.
So me and Kate are watching TV. The TV is there.
Kate'le televizyon izliyorduk.
And... then there's this last carriage, and the last carriage is 50 times bigger than the other two carriages combined.
Ve sonra son vagon var. Son vagon, diğer iki vagonun toplamından 50 kat büyüktür.
And there are so many of these cunts that the train is hardly fucking moving!
Bu yavşaklar o kadar çoktur ki tren zar zor hareket eder!
And your fancy Ivy League husband is here, so there's no problem there.
Sarmaşık Ligi Üniversiteleri'nden birinde okuyan bir kocan var. Yani eş konusunda sıkıntın yok.
and there's more 69
and there you go 56
and there are 45
and there you have it 52
and therefore 143
and there it is 180
and there i was 26
and there's 117
and there's nothing 21
and there it was 64
and there you go 56
and there are 45
and there you have it 52
and therefore 143
and there it is 180
and there i was 26
and there's 117
and there's nothing 21
and there it was 64
and there you were 36
and there's this 29
and there 292
and there's a 25
and there we are 37
and there you are 57
and there's something else 41
and there we go 24
and there he is 78
and there she was 52
and there's this 29
and there 292
and there's a 25
and there we are 37
and there you are 57
and there's something else 41
and there we go 24
and there he is 78
and there she was 52
and there were 18
and there was 39
and there she is 48
and there they are 27
and there he was 70
there isn't 382
there is no such thing 30
there is no need 45
there isn't any 54
there is no escape 44
and there was 39
and there she is 48
and there they are 27
and there he was 70
there isn't 382
there is no such thing 30
there is no need 45
there isn't any 54
there is no escape 44
there is no god 74
there is nothing 106
there is hope 43
there is no time 77
there is 1445
there isn't time 60
there is someone 42
there is none 72
there is no 294
there is no way 73
there is nothing 106
there is hope 43
there is no time 77
there is 1445
there isn't time 60
there is someone 42
there is none 72
there is no 294
there is no way 73