At that time traducir turco
8,940 traducción paralela
If, at that time, the contract between Chairman Cha Geon Ho Chairman and President Min Seo Yeon was terminated, who do you think benefited from it the most?
Eğer Başkan Cha ve Başkan Min arasındaki sözleşme feshedilseydi bundan en çok kim yararlanırdı?
But I realized that it was a ridiculous dream. And so, I was very disappointed at that time.
Fakat bunun asla olmayacağını fark ettim ve çok üzüldüm.
Anyone who was here at that time does.
O zamanlarda burada olan herkes hatırlar.
I sought out all the nannies that were here at that time.
O zaman sarayda bulunan bütün bakıcıları araştırdım.
At that time...
O anda...
That would have been much better from the company's point of view because it would have made me feel better at that time.
Şirketin bakış açısına göre böylesi çok daha iyi olurdu. Çünkü beni o zaman rahat ettirirdi.
But I didn't know at that time.
Ama o zaman bunu bilmiyordum.
And he can only do that one small chunk at a time or the feds will catch on.
Federallere yakalanmamak için azar azar yapmak zorunda.
Is it a coincidence that your father committed suicide at the same time?
Babanın da aynı zamanda intihar etmesi bir tesadüf mü?
It is high time this board made it clear that however abject they may be and whether they pray at meeting or not, the least among us is our responsibility, too.
Bu kurulda ne kadar aşağılık... olabileceklerin ortaya çıktığı zamanlar... ve toplantıda dua etsinler ya da etmesinler... aramızdaki şey sizinde sorumluluğunuzda...
At the time, there were many mouths that surrounded me, pounded on me, made fun of me.
O zamanlar, benimle alakalı pek çok dedikodu vardı.
then the memories that were horrible at one time will gradually become less painful.
Ayrıca eğer kırılan parçaları yeniden inşa edebilirsek korkunç anılar bile kısmen daha az acı verecek.
What's also weird is that at the same time that meta-human grew, all the x-ray machines within a mile radius just went belly-up.
Diğer tuhaf olan şey ise, meta insanın büyüdüğü sırada 1 km yarıçaplık alandaki bütün röntgen cihazlarının ayvayı yemesi.
I offer my deepest regret that I cannot provide justice for Captain McCarrey at this time.
Bu defalığına Yüzbaşı McCarrey adına adalet sağlayamadığım için en derin üzüntülerimi iletirim.
Could it be that I got a second phone line so that we could go online and talk at the same time?
İkinci bir telefon hattım var ve böylece aynı anda hem konuşup hem internette olabilir miyim?
It even confirms that the mission's rover was still parked at the habitat at the time of the incident.
Bu veriler görev aracının bile olay anında alanda park halinde olduğunu onaylıyor.
But y-you should know that the Colombians have evidence that puts you in the room with Reyes at the time of death.
Kolombiyalıların ellerinde Reyes öldürüldüğü sırada onunla aynı yerde olduğunuza dair kanıt olduğunu da bilin ama.
I heard great things about my real ladder, that he supported three people at one time.
Gerçek merdivenim hakkında harika şeyler duydum. Tek seferde üç kişiyi desteklemiş.
That woman looked after a dying man when his family turned their back on him, at a time when his son was proven to be the monster which you tried to convince the world I was.
O kadın tüm ailesinin sırtını döndüğü ölmek üzere olan bir adamla ilgilendi, hem de oğlunun bir canavar olduğu kanıtlandığı zaman. ki sen herkesi benim öyle olduğuma inandırmaya çalışmıştın..
Well, that's not how I would have put it, but I know you were mad at me for ruining blooper time, so I did all your paperwork.
Tam olarak öyle ifade etmemiştim ama gaf zamanınızı berbat ettiğim için bana kızgın olduğunuzun farkındayım. - Ben de bu yüzden tüm evrak işlerini hallettim.
And another very important thing... is that, at any given time, if suddenly, by accident... you have access to any of my pills... please, don't consume them.
Hepinizin bilmesi gereken önemli bir şey var. Olur da kazara da olsa herhangi bir şekilde içinizden biri... haplarıma denk gelirse... lütfen bu ilaçları kullanmayın.
At the time, I had it my way, so I was gonna do anything I could to keep it that way, but...
O zaman, bu benim yolumdu, yani bu yolda kalmak için her şeyi yapardım fakat...
I don't think I slept more than 10 minutes at a time in that basement.
O bodrumdayken 10 dakikadan daha fazla uyuyabileceğimi düşünmezdim.
And one, whose e-mails I happen to have read, was spending his evening in the company of his dominatrix at the time that Steven Horowitz was killed.
E - postalarını okuduğum bir başkasıysa Steven Horowitz öldürüldüğü sırada şirkette seks kölesi fantezisini gerçekleştirmekle meşguldü.
Or if you can't actually be worthy, if I am actually wasting my time, if there is nothing about you that is special or wise, for God's sake, at least have the decency to pretend that there is.
Eğer öyle biri değilseniz vaktimi boşa harcamayı bırakın. Özel biri değilseniz, bilge biri değilseniz bile en azından öyleymişsiniz gibi davranma nezaketini gösterin.
Jay, stop kicking her while she's down, pointing out her mistakes at the same time the whole universe is telling her that she's a terrible mother!
Jay, morali bozukken bir de sen vurma ama. Tüm evren, onun berbat bir anne olduğuna işaret ederken bir de sen yanlışlarını yüzüne vurma.
Then we're not selling the company, at least not at this time and not at that price.
O zaman şirketi satmıyoruz en azından şimdilik ve böyle bir fiyata değil.
Getting news like that precisely at a time like this.
Tam da böyle bir zamanda böyle bir haber...
Prisoner that stands before this court is charged with desertion at the time of war.
Mahkemenin karşısında duran mahkum savaş zamanı firar etmekle suçlanmaktadır.
So that every time I look at it, I think of you lot.
Böylece ona her bakışımda sizi düşüneceğim.
Well, you'll have more time to yell at me that way, and I won't get kicked out so quickly.
Kapatırsan bana bağırmak için daha çok vaktin olur ben de hemen kapı dışarı edilmem.
Every time I find something I'm excited about, that I'm passionate about, that's good for me, you just got to go, and you got to tear it down.
Ne zaman heyecanlı, bana faydalı bir şey bulsam hemen çamur atıyorsun.
In the back of my mind, I knew that Woz was coming over all the time after working at HP all day, and I thought, "OK, I'll put Steve on the night shift."
Aklımın bir köşesinde Woz'un HP'deki işinden sonra sürekli buraya geldiği vardı.
And Steve was involved at that point in time, but on the margins.
Ve Steve tam o anda oyuna girdi ama tam dahil olmamıştı.
And at that point in time, Steve got much more involved.
Ve o sıralar Steve şirketle daha fazla ilgileniyordu.
That was kind of the rage at the time, but it wasn't a consumer product at all.
Bu o zamanların modasıydı ama bir tüketici ürünü değildi.
This was a guy who knew, who knew at the time, he was dying, and he dedicated, what, ten minutes of his life to talk about these guys who found a phone in a bar and then published a story about it? Isn't that a little bit strange?
O zaman ölmekte olduğunu bilen bir adamdı ve hayatının 10 dakikasını barda bir telefon bulup bunu haber yapan adamlardan bahsetmeye ayırdı.
We have some surveillance that puts your car at Northwest Couch and Second about that time.
Arabanın o saatte Kuzeybatı Couch ve 2. Cadde arasında olduğunu gösteren kayıtlar var.
Last time I seen that fool, I was kicking his ass out the door, just like I do all the obnoxious drunks.
O salağı son gördüğümde tüm dengesiz sarhoşlara yaptığım gibi tekme tokat dışarı atıyordum.
At the time, you felt that 3XK might have played a part in those murders.
O zaman, 3XK'in bu cinayetlerde rolü olabileceğini söylemiştin.
Now, at the time, we weren't certain that Tyson was behind it all.
O zamanlar bütün bunların arkasında Tyson'ın olduğundan emin değildik.
At first, I believe that it is for my husband that I do this career. for him to be proud of me. he finds me beautiful and desirable for the longest time possible.
Benimle gurur duysun, beni mümkün olduğunca... uzun bir süre güzel ve çekici bulsun diye.
What's the matter is that you keep holding me like this delicate flower that's gonna break every time you look at me.
Sorun bana bakışınla bile kırılabilecek hassas bir çiçekmişim gibi davranman.
I've never worn a condom, ever, and Lem, obviously the implicit agreement between you and I, is that at no time will our penises touch, but I'd also appreciate it if you didn't make eye contact,
Asla. Ve Lem tabii ki aramızdaki sözsüz anlaşma şunu gerektirir ki asla penislerimiz birbirine değmeyecek. Ayrıca o sırada göz teması kurmazsan da sevinirim.
It's, uh, 6 : 30 a.m., "Beverly Hell" time, which, I guess that means it's 9 : 30 where you... shit, you'll be at school.
"Beverly Cehennemi" saatine göre saat 06 : 30 yani sizin orada da saat 09 : 30 olmalı siktir, okuldasındır şimdi.
I think we're the only ones in the world that shoot with two units at the same time all season long.
Sanırım dünyada tüm sezon boyunca iki farklı ekiple çekim yapan bizden başka kimse yok.
There's two departments filming at the same time, so it's imperative that things like wigs, continuity photos all travel together and that every member of the team is aware of what the look is, because if we do have to take over someone's artist,
Aynı anda çekim yapan iki farklı ekip var o yüzden peruklar, devamlılık fotoğrafları gibi şeyler de birlikte geliyor ve takımdaki herkes de görünüşün nasıl olacağını anlıyor.
So anything at this point that the director would like to change, this is the time that he has to turn around and say,
Yani yönetmenin değiştirmek istediği bir şey olursa şu an bu isteklerini söylemenin tam sırası.
Yes, you spent a good deal of time at my home, but that was because you were prone to rendering yourself unconscious.
Evimde bolca zaman geçiriyordun çünkü kendini bilinçsiz hale sokmaya eğilimli biriydin.
I used to look at that all the time.
Gece gündüz o resme bakardım.
There wasn't anything about Agent Amador's death you knew that you didn't share with the Bureau at the time?
Ajan Amador'un ölümüyle ilgili bildiğiniz ama o sıralarda Büro'ya söylemediğiniz bir şey var mıydı?
at that point 168
at that moment 137
at that 82
at that age 33
that time 73
time 2517
times 1964
timer 243
timers 88
times square 22
at that moment 137
at that 82
at that age 33
that time 73
time 2517
times 1964
timer 243
timers 88
times square 22
time to go home 94
time to die 52
time to wake up 54
time flies 78
time is running out 68
time is money 74
time is of the essence 71
time to go 627
time is up 41
time travel 83
time to die 52
time to wake up 54
time flies 78
time is running out 68
time is money 74
time is of the essence 71
time to go 627
time is up 41
time travel 83