Believe what you want traducir turco
428 traducción paralela
Believe what you want.
İstediğine inan.
Believe what you want.
Neye istersen inan.
Believe what you want.
İnan bana, ne istediğini biliyorum.
Believe what you want, but she's his.
İnanıp inanmamakta serbestsiniz. Sabine Jules'dendi.
You believe what you want.
Neye inanmak istiyorsan ona inan.
You'll believe what you want. The truth's irrelevant.
Gerçek dışı şeylere inanmak istiyorsan inan.
Hawk, you can believe what you want to.
Hawk, neye istersen ona inan.
- Believe what you want but I say let Keating fry.
- Neil oyunculuğu seviyordu. - İstediğine inan ama bence bırak Keating yansın.
Believe what you want to believe.
Neye inanmak istiyorsan ona inan.
Well, believe what you want, but don't believe it here.
Neye istersen inan. Ama burada inanma.
You can believe what you want, son.
İstediğine inanabilirsin, evlat.
Believe what you want, but we must be more careful. All these new volunteers!
O hafta deponun karoları cilalanıyordu... dolayısıyla binaya bir sürü işçi girip çıkıyordu.
Well, you believe what you want to believe.
İnanmak istediğine inanırsın.
You believe what you want, lass. Just do not light that candle.
Neye istersen ona inan ama o mumu yakma.
I say believe what you want.
Dediğim şu ; inanmak istediğine inan.
You just believe what you want to believe.
- İnanmak istediğine inanıyorsun.
You believe what you want but it's true.
İstediğini düşünebilirsin ama bu doğru değil.
If that's what you want to believe, it's up to you.
Kadınların, erkekler üzerinde gücü olduğuna ben de katılıyorum.
But I do believe that's what you want.
Bence bunu sen istiyorsun?
What do you mean? They want us to believe that they found the document and therefore have no further use for Grayson.
Belgeyi bulduklarına ve Grayson'a daha fazla ihtiyaçları kalmadığına inanamamızı istiyorlar.
- You may not believe me, Lufton I want to tell you what you're up against.
Bana inanmıyor olabilirsin, Lufton ama buraya seni uyrmak için geldim.
You may not believe me, Sidney, but I want what's best for you.
İster inan ister inanma Sidney, senin için en iyi olanı istiyorum.
I believe I can tell you what you want to know, without violating my patient's confidence.
Sanırım, hastamın güvenini sarsmadan, bilmek istediklerinizi size söyleyebilirim.
And I want you to take a long, long look at her, because I believe that maybe you forgot what an American girl looks like.
Senden ona uzun uzun bakmanı istiyorum. Çünkü bana kalırsa, sen Amerikalı kızların neye benzediğini unutmuşsun.
Especially when you want to believe what you see and hear.
Özellikle görüp duyduğun şeye inanmak istersen.
David, you must believe that I hate them both, that I'm only doing what they want because I have to.
David, ikisinden de nefret ettiğimi bilmelisin mecbur olduğum için dediklerini yapıyorum.
You've made up this story because it's what you want to believe, because of me.
Bu hikâyeyi uydurdun, çünkü buna inanmak istiyorsun. Bunun nedeni de benim.
I know what you say she was, what you want me to believe she was.
Onun ne olduğunu söylediğini biliyorum ya da, ne olduğuna inanamamı istediğin şeyi.
When we heard from you that Gishiro was dead she didn't want to believe it, no matter what I said.
Gishiro'nun öldüğünü duyduğumuz zaman,.. ... Yuki, bana inanmak istemedi.
I mean... I believe you could kill me right now, and if that's what you want to do... then go ahead... but you've got enough heat on you already, and we can help you.
Yani eminim beni şu an öldürebilirsin ve eğer yapmak istediğin buysa o zaman durma ama zaten başın yeterince belada ve biz sana yardım edebiliriz.
Sir since you want me to tell you what I know I believe it is your steward who has done this.
Efendim, eğer size bildiklerimi anlatmamı istiyorsanız, bu işi yapanın sevgili kahyanız olduğuna inanıyorum.
Is that what you want to believe?
İnanmak istediğin şey bu mu?
Why is it people who want the truth never believe it when they hear it? - What did you do to her?
İnsanlar asla inanmadıkları gerçekleri isterler.
I want to believe you, John, I do, really, but I can't argue with what the police is saying.
Sana inanmak istiyorum John, gerçekten, fakat polisin söylediği şeyler çok açık.
You wouldn't believe what we want from you.
Sizden ne istediğimize inanamayacaksınız.
Before taking you through the history of this crime, I want to state what I believe to be a universal truth.
Şimdi, bu korkunç suçun hikayesine geçmeden önce evrensel bir gerçek olduğuna inandığım bir şeyi belirtmek istiyorum.
Oh, I'm sure that's exactly what you want these people to believe.
Eminim ki bu insanların inanmasını istediğin şey budur.
I believe this... is what you want.
Sanırım istediğiniz buydu.
Well not tell you what they want, I believe or not.
Gidip onlara istediklerini anlatacağım, bana ister inanın ister inanmayın.
I believe you Crawford, I want to see what you saw.
Sana inanıyorum Crawford, her ne gördüysen, ben de görmek istiyorum.
Well, my dear, I think you'll find it's all a question of what you want to believe in and I happen to have more experince of these matters than you I think.
Hayatım, sanırım anlayacaksın. Tüm mesele neye inanamak istediğin ve bu gibi konularda benim senden daha fazla deneyimim var.
- What you can't believe is I don't want you.
- İnanamadığın şey, benim seni istememem.
- You have no reason to believe I understand. - What do you want?
- Ne istiyorsunuz?
- What? - Howard, I want to explain something to you, but you're not going to believe me, so just trust me.
Sana bir şey anlatsam da inanmayacaksın.
Well, most of the time kids believe what they want to believe, you know.
Şey, çoğu zaman çocuklar sadece inanmak istedikleri şeylere inanıyorlar, bilirsiniz.
Look, I think I should tell you, you know, I mean... if this is about Maggie and I... if she's led you to believe that I am... something other than what I am, I just... want to say that I'm a friend.
Termal giysilerinizi giyin, Cicely. Hava sıfırın altında 22 derece. Coho Rüzgârları kesildi.
What am I to believe? What do you want me to think? If you're happy, I'd like to know it.
Eğer mutluysan bunu bilmeliyim.
- They know what you want, baby. Believe me.
- İnan bana, ne istediğini biliyorlar.
I did not want to believe what you told me.
Beni neden istediğini anlamak istemedim.
What you want us to believe.
İnanmamızı istiyorsun.
Isn't that what you want us to believe, Mr. Stevens? That you know what's best for us?
Herşeyin en iyisini bildiğinizi... düşünmemizi istiyorsunuz, değil mi?
believe what 32
what you want me to do 22
what you want 233
what you want to do 20
what you wanted 21
you want some tea 39
you want me to come 17
you want to see me 30
you want to die 96
you want to talk to me 36
what you want me to do 22
what you want 233
what you want to do 20
what you wanted 21
you want some tea 39
you want me to come 17
you want to see me 30
you want to die 96
you want to talk to me 36
you want something 175
you want more 86
you want it 343
you want some 400
you want to play 93
you want to kill me 68
you want me to leave 56
you want me to stop 34
you want to go home 38
you want me to do it 47
you want more 86
you want it 343
you want some 400
you want to play 93
you want to kill me 68
you want me to leave 56
you want me to stop 34
you want to go home 38
you want me to do it 47