English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ B ] / Both laugh

Both laugh traducir turco

426 traducción paralela
( both laugh )
( ikisi de güler )
[BOTH LAUGH] I don't think it's going to be possible tonight.
Bu gece mümkün olacağını sanmıyorum.
out on the tall grass, there. ( chuckles ) ( both laugh ) Oh yea... of course...
... uzun otlar var orada, ne dersin?
( Both laugh ) - So to speak.
Kontes Ferenczy yatakta olduğunu ve rahatsız edilmek istemediğini söyledi.
Sonny Crockett at the symphony? [Both Laugh]
Sonny Crockett ve senfoni?
[Both Laugh] Yeah, I'll call you after.
Peki, seni sonra ararım. Biz buralardayız.
[Both Laugh] Listen, when you outgrow this guy, give me a call and I'll show you the real Miami.
Dinle, bu heriften sıkıldığında beni ara ve sana gerçek Miami'yi göstereyim.
The bearded lady at the circus. [Both Laugh]
Sirkteki sakallı kadın.
Someday I'll tell you what I do, and we'll both laugh about this.
Bir gün sana ne iş yaptığımı söylerim ve beraber güleriz.
( BOTH LAUGH ) That's a terrible story.
Bu korkunç bir hikaye.
( Both laugh )
Bunu duyunca çok sevinecek.
- # That I heard of # - [Both Laugh]
- Seni duydum ne - [onlar gülmek de]
And what coquette has had the privilege... of making a pauper out of you, monsieur? [Both laugh]
Ya sizi yoksul duruma düşürme imtiyazına hangi şırfıntı nail oldu, sorabilir miyim mösyö?
[BOTH LAUGH] DON'T YOU EVER GET ANTSY? ITCHY FEET?
Hiç burdan ayrılıp dünyayı görmek istemedin mi?
She had a very infectious laugh... and pretty soon we were both laughing out loud.
Bulaşıcı bir gülüşü vardı sonra beraber gülmeye başladık.
[Both Laugh] Taxi! Just drive right past me like I'm not even here.
Sanki ben burda değilmişim gibi bas git.
( both laugh ) Why don't you go over there and talk with him?
Neden oraya gidip onunla konuşmuyorsun?
[BOTH LAUGH]
Evet.
Which cereal box did that come out of? [Both laugh]
- Hangi gevrek kutusundan çıkmış bu?
[Both laugh]
Size bir sorum var.
- [Both Laugh]
Ooh!
Air conditioning broke? [BOTH LAUGH] MAX :
Havalandırma mı bozuk? Komik olan ne?
( both laugh ) And the worst part is, these kids are gonna wind up being Robotrons just like her.
En kötüsü de, bu çocuklar aynen onun gibi robot olacaklar.
I mean, it's not like I get a commission on every match I make. [BOTH LAUGH]
yaptığım çöpçatanlıktan komisyon almıyorum ki.
Okay, Jackie, I have some really terrible news about Kelso... that will make us both laugh a lot.
Bak Jackie, Kelso ile ilgili çok korkunç haberlerim var ve ikimizi birden çok güldürecek.
Jackie, this is where we both laugh a lot.
Jackie, burası ikimizin birden gülmesi gereken yer.
[Both laugh] Not impressed, are you?
Etkilenmedin, değil mi?
Oh, how wonderful. [Both Laugh]
Ne kadar güzel.
[Both Laugh] How long you staying for?
Daha ne kadar buradasın?
Your laugh both pensive and eager
Gülüşün dalgın ve istekli
If we're both alive tomorrow night, we'll have a bottle and laugh.
Yarın ikimiz de hayattaysak bir şişe içkiyle bunlara güleriz.
Isaac Q... ... sayin'Q Cumber... ( both laugh )... but I kinda like it... the Q part was my daddy's joke being as he calls me Cumber...
Isaac Q, babamın bir şakası Q, Cumber ( CUCUMBER = HIYAR ),.. ama ben hoşlanmıyorum.
Next hand... a house at the next hand... a wire on the doorhandle... don't stay away, come near... you both cry and laugh... a red apple on the tree... this is love, don't touch... my statement is wrong, but... you're both comer and goer.
şöyle? yalnız bir ev? kapı kulu bilse?
( both laugh ) - You think Mac will like it?
- Sence Mac de sever mi?
[BOTH LAUGH]
Seninle gurur duyuyoruz!
[BOTH LAUGH, SIGH]
sadece, yolumu kesmiş gibi görünmüyor.
The seas laugh, lashing on both shores.
"Deniz gülerken, dalgalar vurur!"
"The seas laugh, lashing on both shores."
"Deniz gülerken, dalgalar vurur!"
"The seas laugh, lashing on both shores."
"dalgalar neşeyle sahile vuruyordu."
None but libertines delight in him, for he both pleases men and angers them... and then they laugh at him and beat him.
Ondan ancak ahlaksız serseriler hoşlanır. Çünkü insanları, hem eğlendirir hem de kızdırır. Sonra ona hem gülerler hem de döverler.
[Both ] Nice glasses, four eyes. [ Laugh] Yeah, nice shoes, uh, two feet.
Ayakkabıların da güzelmiş iki ayak.
( both laugh )
- İçeriye sağlam gireceğiz yani.
I owe it to you that I saw what real education could be like to laugh with the colleagues to cry, to get mad, to be moved sometimes experiencing failure and using it to grow in life both students and teacher evolving together I saw that type of teaching
Gerçek bir eğitimin nasıl olabileceğini gösterdiğin için sana borçluyum. Onlarla gülüp ağlamak, yerince duygulanmak, yerince çıldırmak... Bazen de başarısız olup bunu hayatta olgunlaşmak için kullanmak.
( both imitate giddy laugh ) FRASIER : After you, Niles.
- Önden buyur, Niles.
( both laugh ) - Hey. you look great.
- Harika görünüyorsunuz.
( BOTH LAUGH )
- Sayılır.
That made both of them laugh a lot.
Bu ikisini de çok güldürdü
[Both laugh]
- Geri dönmene sevindik.
And I'm sure you both had a big laugh about it later on.
Ve ikinizin daha sonra buna çok güldüğünüzden eminim.
Laugh at the stupidity of the world or cry over it, you will regret both.
Dünyanın ahmaklığına kahkaha atın ya da onun için ağlayın,... her hâlukârda pişman olacaksınız.
Either you laugh at the stupidity of the world or you cry over it. You will regret both.
Dünyanın ahmaklığı için kahkaha atsan da onun için ağlasan da her hâlukârda pişman olacaksın.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]