Bring it in here traducir turco
216 traducción paralela
No, bring it in here and guard it with your life.
Hayır, buraya getir ve hayatın pahasına koru.
What'd you bring it in here for?
Buraya neden getirdin?
What did you bring it in here for?
Neden buraya getirdin?
Bring it in here.
Kahvaltıyı buraya getirin.
Captain, you're not really gonna bring it in here?
- O şeyi buraya mı getiriyorsun?
I'd like to bring it in here.
Buraya getirmek istiyorum.
- You've gotta bring it in here.
- Daraltman lazım.
Bring it in here, please.
Buraya getir, lütfen.
Why don't you bring it in here?
Neden buraya getirmiyorsun?
what made you bring it in here?
Oralarda dolaşma nedenin neydi?
- [Lisa] Bring it in here.
- İçeri getir.
Bring it in here.
Yaklaşın.
Now suppose you kind of get on the phone and kind of tell the butler to jump in a cab and bring that coat down here right away. It's in the closet.
Sanırım galiba bir telefon edip galiba kahyaya bir taksiye atlamasını ve paltoyu derhal buraya getirmesini söyleyeceksin.
In fact, it was suggested that someone be sent to bring him here.
Aslında, birini gönderip onu buraya getirmemiz önerildi.
And here's to next Christmas, may it bring us luck.
Gelecek Noel'in şerefine, bize şans getirsin.
Pour the boiling water in the basin and bring it here.
Kaynar suyu da leğene koyup buraya getir.
Bring it right in here.
Tam buraya getirin.
To remain here, a poor monk in simplicity of spirit, is it a path to bring me nearer to you?
Fakir bir keşiş gibi burada kalıp, ruhani bir sadelik içinde olmak, beni, sana daha da yaklaştıracak bir yol mu?
And the next time you bring me any information, you see it you get it here in time to do me some good.
ve gelecek sefere bana herhangi bir bilgi getirdiğinde, Bana bir faydası olacak kadar zamanında olmasına dikkat et.
You'll find my report in here. It'll bring you up to date.
Değerlendirmemi bulacaksınız.
In the far corner you'll find a shed. In the shed you'll find a ladder. Bring it back here and lean it up against the great window in the main room... so that you can break in on the upper landing - understanding?
Buraya getir ve ana odanın büyük penceresine doğru daya böylece üst kata giriş yapabilirsin, anladın mı?
It seems this piece of mail's come this morning, over to Mr. Perkins'place and, uh... he said for me to bring it over here.
Bay Perkins'in evine bu sabah bu posta gelmiş. Buraya getirmemi istedi.
I was just saying that this room is so much nicer than yours, and I wanted to bring you in here now, and show it to you and apologize, in case you found out about it later, and got rather cross.
Bu oda sizinkinden çok daha güzel diyordum... ve sonradan bunu fark edip acayip kızarsanız diye... sizi buraya getirip göstereyim ve özür dileyeyim istedim.
It is not the Defendant who should be on trial here,... but a besotted establishment who can cheerfully send a generation to slaughter in the name of war and yet has the audacity to bring a hapless fool like Lovelass to trial for uttering words.
Burada yargılanması gereken sanık değil, bu aptal düzendir. Koca bir nesli savaş adına doğranmaya sevinçle gönderen ve Lovelass gibi talihsiz bir aptalı haykırdığı sözler yüzünden... büyük bir küstahlıkla buraya yargılanmaya çağırma cüreti gösteren bu aptal düzendir.
I knew that a probate judge in Miami would spot the mistake right away so I thought I'd bring it up here to Okeelanta County since Edmund had the residence here and see if I could get lucky with a judge who didn't know estate law quite so well.
Miami'deki her yargıç hatayı hemen görür o nedenle konuyu buraya getirdim, ikametleri burada çünkü. Mülk kanununu daha az bilen bir yargıç bulmaya çalıştım.
I couldn't keep it in the dorm. I had to bring it here.
Onu yurda sokamazdım, buraya getirmek zorunda kaldım.
Bring it on in here!
Buraya getir onu!
Here. Bring it in.
İçeri alalım şunu.
Bring it right on in. Right here. Bring it ahead.
Bu taraftan, dosdoğru içeri.
Here, bring it right in, fellas.
Bu taraftan beyler.
The man's cousin is gonna meet you in Bogota, sell you the stuff, show you how to bring it back here, and we end up with four times what we paid.
Adamın kuzeni seninle Bogota'da buluşacak, sana malı satacak, buraya nasıl döneceğini gösterecek ve sonunda biz bu işe yatırdığımızın dört katını kazanacağız.
None of us saw anybody bring it in. It didn't get in here by itself.
Hiçbirimiz onu getireni görmedi ve tek başına da buraya gelmedi.
See now, I'll go in my office and I'll get my.357 Magnum and I'll bring it out here and then you and I can discuss just who's got the right.
Şimdi odama gidip. 357'lik Magnumumu alacağım ve geri geleceğim. Kimin neye hakkı varmış o zaman tartışırız.
You bring it back in here... everything!
Herşeyi geri getir!
I can easily mop up that quite small drop just here and, anyway, it was very kind of you to bring me in any coffee at all.
Böyle küçük bir lekeyi hemencecik temizleyebilirim. Bana kahve getirmen de zaten çok kibar bir davranıştı.
It's illegal to even bring beer in here.
Buraya bira getirmek bile yasak.
It was your bright idea to bring him here in the first place.
Onu buraya getirmemiz senin parlak fikrindi.
It's not your business... - who I bring in here.
Öncelikle buraya kimi getirdiğim seni ilgilendirmez.
Look, don't bring the burglar in it we both got to much at stake here.
Artık ikimizinde düşünmesi gereken daha fazla şey var.
It is a thankless, exhausting job, but I do it and the only thing I ask in return is that you bring Dad back here and you failed.
Teşekkürsüz, yorucu bir iş, ama yapıyorum ve karşılığında istediğim tek şey babamı buraya getirmendi ve sen başarısız oldun.
STEVEN : Let me bring you up to speed. It's not safe in here, either.
Haberin olsun, burası da pek güvenli sayılmaz.
look nasty and stuff, cocoon'em in gaffer tape, nick their van, swap the gear into the new van and bring it back here.
Sert ve tehlikeli görünün, onlari bantla kozaladiktan sonra karavanlarinin arkasina tikariz. mali diger karavana geçirir, ve sonra geri buraya getiririz.
That cocaine, heroin, marijuana, all that shit, bring it all in here in their ass.
Kokain, Eroin, Marijuana, tüm bu boklar, onları kıçlarına sokarak getiriyorlar.
It's an old barber's chair. The rubbish you bring in here!
Eski bir berber koltuğu bu şaşkoloz, buraya getirdiğin döküntünün haddi hesabı yok.
We bring Brian's body here after it's dark.
Gece olunca Brian'in cesedini buraya getireceğiz.
Yes, well, you know, I insisted that he bring it with him when he moved in here. I mean, after all, this is his home too.
Ne olsa burası onun da evi.
It's just that I cannot bring that man in here without a fricking surprise party.
Ama onu sürpriz parti olmadan içeri sokamam!
I see rice paddies. We'll bring it in right here.
Çeltik tarlalarına inelim!
Okay, I'm gonna go find this junkie girl in Detroit, bring her back here... get her to steal Frank's drugs so it looks like he's sellin''em.
Tamam, Detroit'te bu uyuşturucu müptelası kızı bulacaktım, ve buraya getirecektim... Frank'in uyuşturucularını çaldırtacaktım ve o da bunları satıyor gözükecekti.
I can bring the Cashmere gardens with me if it's necessary. You're in charge here.
Sizin için Keşmir bahçelerini getiririm.
If it makes you feel any better as soon as I got to Dex's, I felt bad and I had the cab bring me here instead.
Sana daha iyi hissettirir mi bilmiyorum ama Dex'in Yeri'ne varır varmaz kendimi çok kötü hissettim. ... ve taksiye atlayıp buraya geldim.
bring it on 469
bring it 412
bring it up 72
bring it home 60
bring it to me 68
bring it down 74
bring it in 351
bring it here 88
bring it out 20
bring it back 84
bring it 412
bring it up 72
bring it home 60
bring it to me 68
bring it down 74
bring it in 351
bring it here 88
bring it out 20
bring it back 84
bring it over 24
bring it over here 26
in here 1287
bring 74
brings back memories 21
bring' em on 16
bring them 33
bring him up 49
bring her 47
bring them back 23
bring it over here 26
in here 1287
bring 74
brings back memories 21
bring' em on 16
bring them 33
bring him up 49
bring her 47
bring them back 23