Can't you tell traducir turco
13,460 traducción paralela
I can't tell with you if you are listening.
- Dinliyorum.
You can't tell me what to do!
Bana ne yapacağımı söyleyemezsin!
No, I can't tell you.
- Söylemeyecek misin? - Hayır, söyleyemem.
You can't tell us to stop.
Bize durmamızı söyleyemezsin.
You know how they tell you in basic, you're either somebody who can pull the trigger or you ain't.
Kısaca ne derler bilirsin. Ya öleceksin ya da öldüreceksin.
I can't tell you everything!
Sana her şeyi anlatamam!
Don't tell me, no. You don't recognize me?
Hadi canım, beni tanımadın mı?
- Can't tell you.
- Söyleyemem.
I can't tell you what it does to me.
I o bana ne söyleyemem.
I can't tell you how happy I am to never be jealous of you again.
Mutlu ı ne kadar ı söyleyemem. Tekrar kıskanç asla.
You know what they say then? " You can't tell us what to do.
Sikerler. Sonra ne diyorlar?
But we can't do that, and I'll tell you why.
Yapamayız, sana nedenini söyleyeyim.
Well, this place sucks, Jack. Not only is it hot as balls, but you can't tell the good guys from the bad guys.
Burası berbat Jack, hamam gibi sıcak olması bir yana iyiyle kötü adamları ayırt edemiyorsun.
Can't tell you what's on the cover, though.
Ama kapağında ne var bilmiyorum.
Though you can't tell by what he pays.
- Verdiği yevmiyeden anlaşılmıyor.
- You can't tell anybody shit, Reva.
- Kimseye bir şey söyleyemezsin Reva.
- I can't tell you anything right now.
Hiçbir şey anlatamam.
And you can't even tell me about his private entrance.
Özel girişinden bile haberin yok.
You can't tell me you still trust her.
Ona hâlâ güveniyor olamazsin.
Why can't you just tell me the truth?
Neden bana doğruyu söyleyemiyorsun?
She's dying and I can't even begin to tell you why.
Kadın şuan ölüyor ve sana ölüm sebebini bile söyleyemiyorum.
So, I can tell you, emphatically, that if we don't clear that obstruction right now, your daughter's gonna die.
Şuan size epati kurarak söyleyebilirim ki eğer hemen bu blokajı tedavi etmezsek kızınız ölecek.
I know that's what's happening medically, but can you tell me how?
Tıbbi olarak neler olduğunu biliyorum, fakat bunun nasıl gerçekleştiğini söyler misiniz?
Lee, i can't tell you how much i appreciate Your dropping everything and flying out here.
Lee, her şeyi bırakıp buraya uçmana ne kadar memnun olduğumu bilemezsin.
- Can't you just tell him to go away?
- Ona gitmesini söyleyemez misin?
- Wow, well tell me how you don't feel about it, honestly.
Vay canına! Dürüstçe nasıl hissettiğini söyle.
You can't tell anybody.
Kimseye söyleyemezsin.
I can't tell you.
Size söyleyemem.
I can't tell you where she is.
Size nerede olduğunu söyleyemem.
I can't tell you.
Söyleyemem.
- You can't tell me that!
Bana bunu söyleyemezsiniz siz!
I can tell you about the city of light, but you won't understand until you experience it yourself.
Sana Işık Şehri'ni anlatabilirim ama kendin deneyimlemeden beni anlaman mümkün değil.
I'll tell you, I can't believe we ever lived anywhere else.
Başka bir yerde yaşadığımıza inanamıyorum bile.
I can't tell you anything more, I'm afraid.
Korkarım benim söyleyebileceğim bir şey yok.
Now, if I tell you, I can't take the knowledge back.
Sana bir kere söylersem bir daha bu bilgiyi geri alamam.
I can't tell you how sorry I am, but I can't betray him.
Ne kadar üzgün olduğumu anlatamam, ama ona ihanet de edemem.
- I can't tell you what I don't...
- Sana bilmediğim şeyi...
I can't tell you in front of...
Onun önünde söyleyemem...
But you can't make me tell you a damn thing.
Ama beni konuşturamazsın.
Jim Gordon is coming, and you're going to need all the help that you can get, so why don't you go tell Strange that if he wants to stop Gordon and the GCPD then he's going to need my help.
Jim Gordon geliyor ve her türlü yardıma ihtiyacınız olacak bu yüzden neden Strange'e gidip Gordon ve Gotham Polis Departmanı'nı durdurmak istiyorsa yardımıma ihtiyacı olduğunu söylemiyorsun?
In the same way I can choose to let you go with my blessing and tell you to bring that little girl home safe, or I can tell you right now, I can stick you on an airplane and fly you somewhere very far away.
Tıpkı benim şu an sizi dualar eşliğinde kızı kurtarmaya göndermek yerine sizi uçağın birine tıkıp buralardan çok uzaklara gönderme şansım olduğu gibi.
I can't tell you what it means to finally meet you.
Sonunda sizinle tanışmanın ne ifade ettiğini anlatamam.
I can barely tell you hulked out in here. - Yeah, but two weeks in charge, and I didn't get any of my goals accomplished.
Öyle ama 2 haftalık görev süresinde hiçbir amacımı yerine getiremedim.
- Can't tell you.
- Söylemem.
"You know what, you can't tell me what to do, you're not my dad," so he was a moron.
"Bak ne diyeceğim, sen bana ne yapacağımı söylemezsin sen benim babam değilsin" dedim. Malın tekiydi.
Can't wait to hear what crazy story you tell to justify that.
Nasıl saçma bir açıklama sunacağını görmek istiyorum.
I can't really tell you what, I'll leave that to your imagination, but it's not much fun, so you need to be aware, all right?
Şimdi ne olduğunu anlatamam. Hayal gücünüze bırakıyorum. Ama pek eğlenceli şeyler değil.
Just tell me what I can do, and I won't let you down.
Bana ne yapacağımı söyle, hayal kırıklığına uğratmayacağım.
- Oh, shit, I can't believe I forgot to tell you this.
Kahretsin, sana bunu söylemeyi unuttuğuma inanamıyorum.
I'm like just so excited about this, I can't even tell you.
O kadar heyecanlandım ki anlatamam.
Not married anymore, so you can't tell me what to do.
- Artık evli olmadığımıza göre bana ne yapacağımı söyleyemezsin.
can't you see me 22
can't you see 340
can't you understand 52
can't you wait 18
can't you guess 22
can't you hear me 48
can't you talk 16
can't you smell it 16
can't you 596
can't you feel it 34
can't you see 340
can't you understand 52
can't you wait 18
can't you guess 22
can't you hear me 48
can't you talk 16
can't you smell it 16
can't you 596
can't you feel it 34
can't you read 58
can't you hear it 44
can't you see i'm busy 35
can't you see it 39
can't you sleep 32
can't you hear 28
can't you do it 19
can't you see that 128
can't you do something 42
can't you understand that 28
can't you hear it 44
can't you see i'm busy 35
can't you see it 39
can't you sleep 32
can't you hear 28
can't you do it 19
can't you see that 128
can't you do something 42
can't you understand that 28