Day in traducir turco
33,930 traducción paralela
My last day in the pit.
Çukurdaki son günüm.
You spend 17 hours a day in that juku letting them pump you with nootropics and cognitive enhancers.
Günde 17 saatini o dershanede geçiriyorsun, sana nootrop ilaçlar, bilişsel zihin açıcılar vermelerine izin veriyorsun.
One day in charge, and look at you.
Bir gündür iş başındasın ve kendine bir bak.
Can't we get through one day in the Apocalypse without getting shot at?
Kıyamette bir günü vurulmadan geçirebilir miyiz? Kıyamette bir günü vurulmadan geçirebilir miyiz?
! " That summer day in'73, every car radio
"73 yazının o gününde her arabanın radyosunda..."
A Day In The Life.
A Day In The Life.
I do all these things for you, day in, day out, year after year...
Her gün yıllarca hepsini senin için yaptım.
You spend 17 hours a day in that juku letting them pump you with nootropics and cognitive enhancers and...
Günde 17 saatini o dershanede geçiriyorsun, sana nootrop ilaçlar, bilişsel zihin açıcılar vermelerine izin veriyorsun ve...
It's really like he's never worked a day in his life.
Hayatında bir gün bile çalışmamış gibi.
Not to mention that the day the execution is set is the day that their client just happened to suddenly remember the witness in the first place.
Müvekkilinizin idam tarihi belirlendikten hemen sonra bir tanık olduğunu hatırlamasından bahsetmiyorum bile.
What's the matter is, I just spent the whole day at Sutter's trying to flush out whoever's in on this with him, and I got nowhere.
Sabahtan beri kimlerin Sutter'la iş birliği yaptığını bulmaya çalışıyorum ve hiçbir şey bulamadım.
We got maybe a day's worth of air in here.
Burada bir günlük hava dolanı var.
Yeah, unless it's with someone who gets taken in the next day for treason.
Evet, sadece o kişi ertesi gün hainlikten içeri alınmadığı sürece.
The miners in Chile were rescued on the 69th day. = 23 days after collapse = The miners in Chile were rescued on the 69th day. = 23 days after collapse = But that involved 33 people.
Şili'deki madenciler 69. günde kurtarılmıştı ama onlar 33 kişiydi.
If we go forward 15 meters a day, we will reach him in 15 days.
Günde 15 metre gidersek 15 güne ona ulaşırız.
Well, I mean let's face it, in your hay-day you were pretty...
Yani kabul edelim, en iyi zamanlarında sen oldukça...
In my hay-day?
- En iyi zamanlarım?
It's Mary Tyrone in Long Day's Journey, and The Butcher.
Long Day's Journey'deki Mary Tyrone ve kasap rolü.
Even in an accident, we usually like to give the crew a day or so to recover from stuff like this.
Kaza bile olsa biz bu gibi durumlarda genelde ekibe şoku atlatması için birkaç gün izin veririz.
Yeah, well, we're in North Carolina.
Evet, hoş, Kuzey Carolina'dayız.
He ain't done a day's work in his life.
Hayatında bir gün bile çalışmadı.
So that one day when you come in to negotiate your contract the person sitting across the table from you wasn't Elizabeth Krauss, it was me, and I rip your eyeballs out in the deal.
Günün birinde sözleşme şartlarını görüşmek için geldiğinde masanın öbür tarafında oturan Bayan Krauss değil de, ben olup gözlerini oymak için.
Shame you can't be here. My one day not working, and you're in the thick of it.
Bir gün çalışmıyorum ve sen başka bir işle meşgulsün.
And yet every day, there are reports of disturbances in Hong Kong or blue-skinned killers in Wyoming.
Ama yine de her gün Hong Kong'daki karışıklık ve Wyoming'deki mavi tenli katillere dair raporlar geliyor.
Ayumu, I'm in Shinjuku.
Ayumu, ben Shinjuku'dayım.
- I was actually thinking, instead, what if we just hung out here all day, you know, just, like, laid in bed and watched movies?
- Dedim ki onun yerine bütün gün burada takılıp yatakta film mi izlesek?
He's the chairman of Earth Day 2000, Leonardo DiCaprio.
Karşınızda, Dünya Günü 2000'in kürsü başkanı Leonardo DiCaprio.
When I was 25 years old, I remember being asked to participate in this huge event in Washington for Earth Day.
25 yaşındayken, Dünya Günü için Washington'daki devasa bir etkinliğe katılmam istenmişti.
Every day I send you a thousand times more power than you use in a year.
Her gün sana bir yılda kullandığının bin katı elektrik gönderiyorum.
And you know there was the sun coming up over the Amazon, the whole forest waking up, and doing what it does every day, you know. Breathing in and breathing out.
Amazon'un üstünden güneş doğuyor, bütün orman uyanıp her gün yaptığı şeye devam ediyordu.
You tell your mother about my condition on the day of Gracie's funeral.
Grace'in cenazesi olduğu gün annene benim durumumu söyledin.
I sold you meth back in the day.
Meth sattığım günlerden.
You look your wife in the face every goddamn day and lie to her, and I'm supposed to trust you?
Her Allah'ın günü karının yüzüne bakıp ona yalan söylüyorsun, sana inanayım mı yani?
Hey, love in Washington doesn't happen every day, Emily.
Washington'da her gün aşk olmaz, Emily.
... that President Richmond fired you from his Cabinet on the day of the attack in the Capitol?
... Başkan Richmond, meclis saldırısının olduğu gün sizi kabineden kovmuş.
" Interior, Griffins'living room, day.
" İç mekan, Griffinler'in oturma odası, gündüz..
Thank you, Stewie, who I can understand, and if you guys can find it in your hearts to take me back, well, then I promise that every day I'll prove to you how much the show, and how much my family, means to me.
Teşekkür ederim, anlayabildiğim Stewie. ve eğer kalbinizde hala benim için yer varsa, size söz veriyorum, her gün bu dizinin ve bu ailenin benim için ne kadar büyük anlam ifade ettiğini her gün size kanıtlayacağım.
But at the end of the day, there was no interest in him.
Ama nihayetinde, ona ilgi duyan yoktu.
It's the only reason that you kept me around... so that one day you could cash in.
Beni yanında tutmanın tek nedeni buydu... sonra bir gün... bundan faydalan.
He's been in his room all day, with the door shut.
Bütün gün odasındaydı. Kapısı sürekli kapalı.
Jack used to work South America back in the day.
Jack, eskiden Güney Amerika'da çalışırdı.
Well, we're eight floors away from the mercs trying to kill us, and it looks like we're in some sort of tax haven law firm.
Tamam şu bizi öldürmeye çalışan elemanlardan,... 8 kat yukarıdayız ve galiba bir çeşit mali hukuk bürosundayız.
I've wanted to come since that day we met in the cafe by your office.
O kafede konuştuğumuzdan beri gelmek istiyordum.
I wanted to the day that we met in the book store.
Ben de kitapçıda karşılaştığımızdan beri.
300 text messages in one day once.
- Aramalar, mesajlaşmalar falan. Bir günde 300 mesaj atıyordu.
Congresswoman Hookstraten. Twice in a day.
Kongre Üyesi Hookstraten.
Sometimes I just like to come in here to tell her about my day.
Bazen buraya gelip ona günümü anlatmak hoşuma gidiyor.
You never eat sugar in the middle of the day.
Gün ortasında şeker tüketmezsin sen.
Twice in one day.
Aynı gün içinde ikinci görüşmemiz.
We've met twice in one day.
Bugün iki defa karşılaştık.
Guys, we're in Canada, right?
Nasıl? Biz Kanada'dayız değil mi?
day in and day out 25
ines 33
in fact 10253
india 252
internet 115
invite 16
invasion 24
inter 39
instagram 35
interior 21
ines 33
in fact 10253
india 252
internet 115
invite 16
invasion 24
inter 39
instagram 35
interior 21
inside 950
indian 84
intelligent 217
indiana 185
instant 24
indeed 4544
international 47
intel 28
independence 32
interpol 81
indian 84
intelligent 217
indiana 185
instant 24
indeed 4544
international 47
intel 28
independence 32
interpol 81
incredible 769
indians 76
insight 19
instead 1488
intelligence 152
internal 17
interview 123
inch 105
inferno 25
insurance 186
indians 76
insight 19
instead 1488
intelligence 152
internal 17
interview 123
inch 105
inferno 25
insurance 186