Do the thing traducir turco
17,255 traducción paralela
So, uh, the next thing to do is file this paperwork with the city.
Sonra bu dosyalarla şehri dava edeceğiz.
Telling her is the right thing to do. Even if it means ending the relationship.
İlişkimizi bitirecek de olsa, ona anlatmak yapılacak en doğru şey.
It's just the right thing to do.
- Yapılacak doğru şey bu.
It's the right thing to do.
Doğru olan bu.
The only thing a man can do when a girl looks at him like that.
Kızın biri erkeğe senin gibi bakarsa başka çaresi kalmaz.
Well, I guess the first thing we do is walk it over there.
Sanırım yürüterek oraya götüreceğiz.
It seemed like the right thing to do.
Doğru olan oymuş gibi geldi.
Do the wrong thing once, it's easier to do it again.
Bir kere yanlış yaptığınızda tekrarlamak daha kolay olur.
Do the individualistic thing once, it is easy to do it again.
Bir bireysel karar aldığınızda, bunu bir dahakine daha kolay yaparsınız.
I think the best thing any one can do now is to just keep her comfortable.
Bence onun için şu an en iyisi rahatının yerinde olması.
But that's how I know it's the right thing to do because your mom and I are so proud of you.
Ama doğru şeyi yaptığımı biliyorum çünkü annen de ben de seninle gurur duyuyoruz.
I believe that this is the right thing for us to do.
Yapmamız gereken doğru şeyin bu olduğuna inanıyorum.
You know it's the right thing to do.
Yapılması gerekenin bu olduğunun farkındasın.
It's the right thing to do.
Yapılacak en doğru şey bu olur.
I'm trying to do the right thing.
- Doğru şeyi yapmaya çalışıyorum.
What is the first thing to do when you get caught by the enemy?
Düşman tarafından yakalandığında yapılacak ilk iş nedir?
Responding to symptoms that pop up is the only thing we can only do.
Şu an yapabileceğimiz tek şey ortaya çıkan etkilere yanıt vermek.
What's the first thing you want to do when we go back?
Döndüğümüzde yapmak istediğin ilk şey ne?
I also think... that's the right thing to do.
Benim düşünceme göre de doğru olan bu.
I do the Jack LaLanne thing every morning.
Her sabah Jack LaLanne gibi spor yapıyorum.
The firm was trying to do this thing to hide some cash, and I played along, hoping they would cut me in... uh, cut... us in.
Şirket birazcık kendine para saklamaya çalışıyordu ve beni, yani bizi de olaya dahil edebilmeleri için olayı ona göre oynadım.
And turns out, I could do any boring move or anything mundane and turn that into the utmost sexier thing ever, OK?
Sakın, sakın ha. Hiç o konulara girmeyelim.
'Cause I'm gonna keep trying, actually the next thing I was thinking I was gonna do is this sexy lip bite, like... Charlotte, come here.
Charlotte gel bir saniye.
You know that this is exactly the kind of thing you promised Clive you wouldn't do.
Bu tam olarak Clive'a yapmayacağım diye söz verdiğin türden bir şey.
He killed himself. What does one thing have to do with the other?
Kendini öldürdü, bununla ne ilgisi var?
One is that continuing to do the same thing and expecting a different result is the definition of insanity.
Biri, aynı şeyi yapmaya devam edip farklı sonuç beklemek, deliliğin tanımıdır der.
People want to make a contribution and it's harder and harder to make a contribution today and it'll be even harder in the future so we've really got to go and do something for ourselves and the best thing we can do I think is education.
Katkı yapmak istiyorlar. Bugün katkı yapmak zor gelecekte daha da zor olacak. Dolayısıyla kendimiz için bir şey yapmalıyız.
The hardest thing to do is to humanize a corporate client, and Lucy does that. Look at her.
Şirket vekiliysen en zor işin davaya insani bir hava katmaktır Lucy'ye baksana, bu konuda çok iyi.
It's liberating to do the wrong thing sometimes.
Kötü şeyler yapmanın özgürleştirici bir etkisi vardır.
It is the right thing to do, because it's protocol.
Yapılacak doğru şey bu çünkü protokol bu.
Ooh, hey, oh, ask her to do the tissue thing.
Mendil numarasını yapmasını söylesene.
I'm gonna do the right thing, call this girl, and let her know that I'm in a relationship.
Doğru olanı yapıp kızı arayacak ve ilişkim olduğunu söyleyeceğim.
Maybe with Milan, doing nothing is the right thing to do, keep us all safe.
Belki de Milan'layken bizi güvende tutmak için hiçbir şey yapmamamız gerekiyordur.
Will he do the same thing to you?
Aynı şeyi sana da yapar mı dersin?
Can we just for once - - just for fucking once - - do the right thing?
! Sadece bir kez olsun, hayatımızda bir kez,... doğru olanı yapabilir miyiz?
You want to do the right thing?
Doğru olanı mı yapmak istiyorsun?
Didn't I do the exact same thing?
Ben de aynısını yapmıyor muyum?
Your husband's in trouble, and we have to find him, so the best thing you can do is help us bring him in.
Kocanızın başı belada ve onu bulmak zorundayız bu yüzden yapacağınız en iyi şey onu yakalamamıza yardım etmek olacaktır.
But what if the only thing you expect me to do is...
Ama ya benden umdukları tek şey buysa?
We'll do the right thing.
Biz doğru şeyi yapacağız.
Keep it simple. Do the next right thing. Let go, let God.
- "Zorlaştırma." - "Sonraki doğru şeyi yap." - "Her şeyi Tanrı'ya bırak."
I think you want to do the right thing.
Bence doğru şeyi yapmak istiyorsun.
I'm telling him the truth this weekend, if it's the last thing I do.
Tamam, evet. - Debbie. - Merhaba.
It just seemed like the right thing to do.
Sadece bana yapılacak en mantıklı şeymiş gibi geldi.
Following them is the last thing we should do.
En son yapmamız gereken şey onları takip etmek.
Look, I know you both feel bad about being alone, but sometimes the best thing you can do is take a little time for yourself, especially when you just got out of a relationship.
İkiniz de yalnızlığı sevmiyorsunuz ama bazı zamanlar en iyi çözüm kendine vakit ayırmak olur. Özellikle de ilişkiden henüz çıkmışsan.
How the hell do you start this thing?
Bu şey nasıl çalışıyor?
You're probably a little confused, so now I'm gonna do that thing I kinda hate where the book rewinds to fill in all the blanks.
Muhtemelen kafanız biraz karıştı, o zaman şimdi nefret ettiğim şeyi yapıcam, kopuk kısımları doldurmak için kitaba geri dönücem.
Man, the fucking thing, I wasn't even gonna do much.
Dostum, işin aslı ona pek de bir şey yapmayacaktım.
Eh. Thought it was the right thing to do.
Doğru şeyin bu olduğunu düşündüm.
I'd do the same thing for you.
Ben olsam senin için yapardım.
do the math 89
do they 819
do the best you can 18
do the right thing 102
do the words 17
do the job 17
do the honors 24
do they know 51
do the 22
do they not 38
do they 819
do the best you can 18
do the right thing 102
do the words 17
do the job 17
do the honors 24
do they know 51
do the 22
do they not 38
the thing is 2099
the thing is that 20
the thing 152
the things 18
the thing was 19
things 422
thing 1205
thingy 49
things happen 87
things will get better 22
the thing is that 20
the thing 152
the things 18
the thing was 19
things 422
thing 1205
thingy 49
things happen 87
things will get better 22
things change 215
things fall apart 17
things will change 18
things have changed 201
things like 24
things could be worse 16
things to do 42
things are looking up 44
things are going well 18
things are great 27
things fall apart 17
things will change 18
things have changed 201
things like 24
things could be worse 16
things to do 42
things are looking up 44
things are going well 18
things are great 27