Each time traducir turco
4,030 traducción paralela
Five times during his incarceration, Mr. Holden has been scheduled to die, but each time, his execution was stayed due to appeal.
Hücre hapsi süresince 5 kez Bay Holden'ın ölmesi planlanmıştı, fakat her seferinde idamı temyiz yüzünden askıya alındı.
♪ each time I find myself ♪
* Buldum kendimi her seferinde *
♪ each time we find ourselves ♪
* Bulduk kendimizi her seferinde *
Each time that you feel the light Feel the light
Böylece bilirdin seni sevdiğimi, her hissettiğinde o ışığı.
Each time each person sees what he thinks.
Her zaman kişi ne düşünüyorsa onu görür.
Each time I say kiss me, she shows attitude.
Öp beni, öp beni dediğimde, yine aynı tavrı takınıyor.
Each time, a great Jewish hero has come to their aid.
Her seferinde, güçlü bir Yahudi kahraman yardımlarına koştu.
Each time, he rejected you. You got jealous and you went after those two women who were able to capture his attention for revenge.
Her seferinde seni reddetti, onu kıskandın ve intikam için adamın ilgisini çeken o iki kadının peşinden gittin.
So each time we buy, you're giving us 5 euros?
Yani her aldığımızda bize beş Euro veriyorsun öyle mi?
It was just that each time I looked into the child's eyes, I had this unsettling feeling of having been found out.
Sorun, çocuğun gözlerinin içine her baktığımda nasıl biri olduğumun anlaşıldığına dair rahatsız edici bir hisse kapılıyor olmamdı.
Each time a word becomes prohibited, you remove a stone from the democratic foundation.
Bir kelime ne zaman yasaklanırsa demokrasi o zaman geri saymış olur.
Each time I set eyes on that girl she becomes more beautiful.
O kıza her baktığımda gözüme daha güzel görünüyor.
Without knowing, privately, that my heart stopped a moment each time that he looked at me.
Bana her baktığında kalbimi bir anlığına durdurabilen bir erkek olmalıydı.
I fell into a despair many times but each time I was saved by Platoon Sergeant's voice.
Birçok kez umutsuzluğa kapıldım fakat her seferinde başçavuşun sözleri imdadıma yetişti.
It'll get easier each time.
Her seferde daha da kolaylaşır.
each time traveler bears the name of a precious stone.
Her zaman yolcusu değerli bir taşın adını alır.
You are the place where I want to return more and more each time.
# Sen her seferinde dönmek istediğim limansın
Each time unsuccessfully.
Her defasında kabul edilmemiş.
- I mean, we know each other, Fred, we have for a long time.
Sonuçta birbirimizi uzun süredir tanıyoruz Fred.
I thought a wife wasn't supposed to nag her husband until they'd had time to grow tired of each other?
Bir kadının ta ki kocasından sıkılana kadar onun başının etini yemeyeceğini düşünürdüm?
There may be a time and place for you to kill each other but it is not here and not now.
İleride birbirinizi istediğiniz yer ve zamanda öldürürsünüz. Ama bugün ve burada değil.
Maybe we can see each other again next time you're in town.
Belki şehre birdahaki gelişinde görüşebiliriz.
Since then they've been yearning for each other across time and space - across dimensions - this isn't a ghost story, it's a... love story!
O zamandan beri zaman ve uzay, hatta boyutlar arasında birbirlerine özlem duyuyorlardı, bu bir hayalet hikâyesi değil,... bu bir aşk hikâyesi.
Captain Steakley and Marquez have known each other a long time, right?
Steakley ve Marquez'in beraber bir geçmişleri var değil mi?
- Mrs. Fenton, if we both speak at the same time, neither of us will hear what each other is saying.
Eger ayni anda konusursak birbirimizi dinleyemeyiz.
- Especially at a time like this... you're supposed to support each other, not split up.
- Asıl böyle zamanlarda ayrılmayarak, birbirinize destek çıkmalısınız.
Maybe we just need to get Lela and Tanner to spend more time with each other without peer pressure.
Belki de Lela ve Tanner kimsenin baskısı olmadan biraz zaman geçirmelilerdir.
For the first time in all history, a garden of pure ideology, where each worker may bloom, secure from the pests.
Tarihte ilk defa her işçinin böceklerinden kurtulup çiçek açabileceği, saf ideolojiyle dolu bir bahçe.
We could use the articles I wrote at the time of each of the murders as book chapter headings.
Cinayetler olduğu zaman yazdığım makaleleri bölüm başlangıçları olarak kullanabiliriz.
At the time of each of your multiple donations, you signed a confidentiality agreement.
Yaptığınız her bir kaç bağış sonrasında, bir gizlilik anlaşması imzaladınız.
And now you will have time just for each other.
Ve artık birbirinize ayıracak vaktiniz var.
Well, you know, I have, at one time or another, wanted to kill each of my passengers. Right back at ya.
Açıkçası birkaç kez yolcularımın hepsini öldürmek istediğim olmuştu.
If you're going to be arresting me every time someone shows up dead... -... we might as well get to know each other.
Her defasında biri ölünce beni tutuklayacaksan birbirimizi tanımaya başlıyoruz demektir.
These fuckers... they're moving closer in time with each one of those blackouts.
Bu götlekler her elektrik kesintisinde bizim zamanımıza biraz daha yaklaşıyorlar.
With each one of those blackouts, they disappear and reappear closer in time.
Her elektrik kesildiğinde kaybolup, sonra daha yakın bir zamana geliyorlar.
You know, we decided that we're obviously gonna be professional, because we're gonna see each other all the time, and be in each other's lives because we go to the same school.
Biliyorsunuz, aynı okula gittiğimiz için sürekli birimizi göreceğimizden dolayı profesyonelce davranmaya karar verdik ama evet.
After all the time we've spent getting to know each other on Facebook and-and IM-ing and texting, I just...
Facebook'tan ve telefondan mesajlaşarak birbirimizi tanımak için geçirdiğimiz onca zamandan sonra
For the first time since we've known each other, we're both single.
Birbirimizi tanıdığımızdan bu yana, ilk defa ikimiz de bekarız.
each traveler time is different.
herkesinki farklıdır.
There is a prophecy for each The Time Traveler.
Her zaman yolcusu için bir kehanet vardır.
You swear each time.
Evet, hep böyle diyorsun.
You know that when the universal flood came, the lord ordered Noah to build a very large ark into which he put his whole family and two animals of each species that existed in the world at that time.
Biliyorsun büyük sel geldiğinde,... Tanrı Nuh peygambere büyük bir gemi inşa etmesini ve içine bütün ailesini ve o zamanlar dünyada var olan her türden iki hayvanı yerleştirmesini emretti.
You ought to spend some time with me in the field, watching insects devouring each other.
Benimle beraber tarlada biraz vakit geçirip birbirini yiyen böcekleri izlemeniz gerek.
But because we've known each other for such a long time, because we've got a history...
Ama birbirimizi çok uzun süredir tanıdığımız için, ve beraber bir geçmişimiz olduğu için...
We've known each other a long time.
Uzun süredir birbirimizi tanıyoruz.
We're cross-referencing them with the time and place of each rape.
Her tecavüzün yeri ve zamanını bu listeyle karşılaştırıyoruz.
Two innocent children discovering each other's bodies for the first time.
İki masum çocuk. Birbirlerinin organlarını ilk kez keşfeden iki masum çocuk.
We will get a break from work and also, get to spend time with each other.
Hem bir hafta işe ara vermiş olacağız. Ve birlikte zaman geçireceğiz.
And you guys can kill each other on your own time.
Kendi zamanınızda birbirinizi öldürebilirsiniz.
Now we're just five brothers, if you Iike because we spend more time with each other than we do our own families.
Şimdi aslında... beş... kardeş gibiyiz... çünkü ailelerimizden çok birbirimizle vakit geçiriyoruz.
Bunch of clans led by guys with beards, running around shooting at each other all the time.
Sakallı adamlar tarafından yönetilen bir sürü grup etrafta aşık atıp sürekli birbirlerini vuruyorlar.
time 2517
times 1964
timer 243
timers 88
times square 22
time to go home 94
time to die 52
time to wake up 54
time flies 78
time is running out 68
times 1964
timer 243
timers 88
times square 22
time to go home 94
time to die 52
time to wake up 54
time flies 78
time is running out 68
time is money 74
time is of the essence 71
time to go 627
time is up 41
time travel 83
time to sleep 29
times are tough 45
time's up 595
time to eat 55
time is 18
time is of the essence 71
time to go 627
time is up 41
time travel 83
time to sleep 29
times are tough 45
time's up 595
time to eat 55
time is 18
time will tell 62
times are changing 28
times before 18
times a week 28
times in a row 26
time for bed 134
times change 49
times over 33
times a day 121
times three 18
times are changing 28
times before 18
times a week 28
times in a row 26
time for bed 134
times change 49
times over 33
times a day 121
times three 18