Fall in traducir turco
8,133 traducción paralela
IF YOU GET TOO CLOSE TO ONE, YEAH, YOU CAN FALL IN, AND YOU'LL NEVER GET BACK OUT.
Bir tanesine çok yaklaşırsanız evet, içine düşebilirsiniz ve asla dışarı çıkamazsınız.
AND THEY FALL IN TOWARD THE SUPERMASSIVE BLACK HOLE.
Süper kütleli kara deliğin içine düşecekler.
How did I fall in love with you?
Sana nasıl aşık oldum? ~
Fall in love with a woman who deserves you.
Seni hak eden kadına âşık olmuşsun.
Fall in!
Yürüyün!
We fall in love, we move in, we get married, we have kids.
Aşık olduk, beraber yaşadık, evlendik, çocuklarımız oldu.
I'm supposed to fall in love with him.
Ona aşık olmalıyım.
We fall in love, you father John, and then, in less than 48 hours, you die protecting me.
Aşık oluyoruz, John'un babası oluyorsun sonra kırk sekiz saat geçmeden beni korurken ölüyorsun.
Well, John didn't manipulate me to fall in love with you.
John, beni sana aşık olmam için yönlendirmedi.
When she sees these muscles, she'll fall in love with me.
Kaslarımı gördüğü an vurulacak bana.
That distrust in others, in the world and even in yourself has made it difficult for you to fall in love.
Başkalarına, dünyaya ve hatta kendine güvenmemek aşık olmanı zorlaştırdı.
I really hope the PhotoArk isn't just some sort of an archive of the things we lost, but instead, it's a chance to get people interested, look these animals in the eye, and fall in love with them.
PhotoArk'ın kaybettiklerimiz için bir arşiv değil de, insanların ilgilendikleri ve bu hayvanların gözlerine bakıp âşık olabilecekleri bir yer olmasını ümit ediyorum.
Look, all we're saying is we don't get why you have to fall in love with every girl you fuck.
Tek dediğimiz neden siktiğin her kıza âşık olduğunu anlamadığımız.
We could make any woman fall in love with us!
Yanımızda aşık bir kadını sonbahar yapabilir!
Maybe if I make her fall in love with me a little bit?
Ben biraz bana aşık onu düşürmek belki olur?
- You'll fall in love.
- Ona aşık olursun.
- That will fall in place later.
- O konuyu sonra çözeceğiz.
My trouble is that I fall in love with every pretty thing.
Güzel olan her şeye aşık olmam benim sorunum bu.
Helps me to fall in love.
Aşık olmamı sağlar.
I fall in love 20 times a day.
Günde 20 kere aşık olurum.
So, I guess I never grow up, or fall in love or have kids.
Yani hiç büyümeyecek ya da âşık olup çocuk sahibi olamayacağım.
A man and a woman are supposed to fall in love.
Bir kadın ve bir adamdan beklenen şey aşık olmaları.
Make him a dish from this recipe book... and he'll fall in love with you.
Bu yemek kitabından ona bir tabak yap o zaman sana aşık olacak. Garanti!
"Make him a dish out of this recipe book... My son will fall in love with you. Guaranteed!"
Bu yemek kitabından bir tabak yap o zaman sana aşık olacak.
All men who fall in love with them die.
Ona aşık olan bütün erkekler ölüyor.
You're lucky you didn't fall in love with me, or you'd be dead by now.
Bana aşık olmadığın için çok şanslısın yoksa şimdiye ölmüş olurdun.
Let yourself fall in bed.
Bırakın kendinizi! Yatak böyledir, izin verirmisin kendine düş,
Tell me was it Charlotte Brontë, Jane Austen or Thomas Hardy, who made you fall in love with literature?
Söyleyin bana sizi edebiyata aşık eden Charlotte Brontë mı Jane Austen mı yoksa Thomas Hardy miydi?
Oh... I bet you fall in love with a new girl every day.
Eminim her gün yeni bir kıza aşık oluyorsundur.
I just mean.. two people who fall in love with each other.
Anlatmak istediğim... birbirine öylece aşık olan insanlar.
Let's see whose stars fall in a quandary this Friday.
Bakalım bu Cuma kimin yıldızı kayacak.
"Before the world ends, I have to fall in love."
"Dünyanın sonu gelmeden, aşık olmalıyım."
"... I have to fall in love. "
... Aşık olmalıyım. "
"... I have to fall in love. "
"... aşık olmalıyım. "
I meet nice ladies. Maybe we fall in love.
Hoş hanımlarla tanışırım, belki de aşık oluruz.
I have to fall in love or I'm not interested.
Aşık olmazsam yapamıyorum.
I swore an oath to protect Atlantis. The city is in flames and will soon fall.
Atlantis'i korumak için yemin ettim ve şehir alevler içinde, yakında da düşecek.
Perhaps she thought I died in the fall.
- Çöküşte öldüğümü sanmıştır.
'That is a step on which I must fall down, or else o'erleap,'for in my way it lies.'
Ya tökezleyip düşeceğim ya da atlayıp aşmam gereken bir basamak yolumu engelleyen.
If being a dog means be like Mr. Peabody that you do not ever turning back and is always there to in pick up when you fall And loves, many times they screw up if it means being a dog then yes. I am also dog!
Eğer köpek olmanın anlamı Bay Peabody gibi olmaksa sana hiç sırtını dönmüyorsa ve her düştüğünde, seni kaldırmak için orada olmaksa ve kaç kere işleri berbat etmeni umursamadan sevmekse eğer köpek olmanın anlamı buysa tamam o zaman, ben de bir köpeğim!
When there is a storm... And you stand in front of a tree... If you look at its branches, you swear it will fall.
Fırtına çıktığında bir ağacın önünde durup dallarına bakarsan kesin devrileceğini düşünürsün.
He's going to Ohio State in the fall.
Sonbaharda Ohio Eyaleti'ne gidecek.
When a famous musician starts getting fall-down drunk in a hotel bar and you're the manager of that hotel, is there a protocol on how to handle the situation?
Ünlü bir müzisyen otelin barında sarhoş olmuşsa ve siz de otelin müdürüyseniz bu durumu halletmek için bir protokol olur muydu?
Um, I-I was really looking forward to just showing up, walk in the ring, and then having him fall on the ground.
Ben sadece gidip, ringe çıkıp onu yere sermek için can atıyordum.
Molested dozens of kids in Fall River about 10 years ago...
10 yıl önce Fall River'da düzinelerce çocuğu taciz etmişti.
Okay, but I checked the clips... And Porter isn't even in the Boston archdiocese. He's from Fall River.
Tamam ama kupürleri kontrol ettim Porter, Boston bölgesinden bile değil, Fall River'danmış.
Was gonna start private school in the fall.
Sonbaharda özel okula başlayacaktım.
And you appreciate that we can't afford to fall on our asses in front of the whole country.
Hak vereceğin üzere ülkenin gözü önünde rezil olmak istemeyiz.
Earthquakes can rise and fall in intensity during their duration depending... - Hey, Em.
- Merhaba Em.
Chuck, just because you caught me... which is, granted, a pretty big feat... in a trust fall at the company retreat... which you make us all go to... and that I don't like, by the way, that nobody here really likes.
Chuck, bizi zorla götürdüğün... şirket gezisindeki güven düşüşü oyununda... beni yakalamış olabilirsin, ki hakkını vereyim... büyük bir marifetti... bu arada gezileri sevmiyorum, kimse sevmiyor.
I never fall asleep in the car, so that was actually amazing.
arabada asla uyuya kalmazdım, bu aslında inanılmaz.
fall in love 41
ines 33
in fact 10253
internet 115
india 252
invite 16
invasion 24
inter 39
instagram 35
interior 21
ines 33
in fact 10253
internet 115
india 252
invite 16
invasion 24
inter 39
instagram 35
interior 21
inside 950
indian 84
indiana 185
intelligent 217
indeed 4544
instant 24
international 47
intel 28
interpol 81
independence 32
indian 84
indiana 185
intelligent 217
indeed 4544
instant 24
international 47
intel 28
interpol 81
independence 32
incredible 769
indians 76
insight 19
instead 1488
intelligence 152
internal 17
interview 123
inch 105
inferno 25
insurance 186
indians 76
insight 19
instead 1488
intelligence 152
internal 17
interview 123
inch 105
inferno 25
insurance 186