It's only a traducir turco
9,081 traducción paralela
I only told Sol, and it's not like telling a real person.
Sadece Sol'e söyledim, bu gerçek birine söylemek sayılmaz.
If you don't take it out now, then it's only a matter of time before that thing kills Daddy and sweet little Mom and steals away that little boy's soul.
Şimdi onu çıkartmazsan Babamı ve annemi öldürebilir ve o küçük çocuğun ruhunu her an çalabilir.
Yes, it is a terrible plan and it is a complete long shot. But it's the only plan I've got.
Evet, berbat bir plan ve işe yarama ihtimali de düşük ama elimdeki tek plan bu.
I work at the Thrifty Town in Paulie, and it's the only one I ever knew existed before a month ago, so I don't know the, uh, store...
Paulie'deki Thrifty Town'da çalışıyorum ve... bir ay önce bir şubesinin olduğunu öğrendim. ... bilmiyorum... mağaza...
It's only a tenth of what is owed the Cardinal for over a decade.
On yıldır Kardinal'e borçlandığının sadece onda biri.
It's been really crazy. And double sorry, I only have a minute.
Gerçekten çok yoğunum.Çifte özür dilerim şu anda sadece bir dakikan var.
'Cause not only is that absurd, it's actually a little bit offensive.
Çünkü bu tuhaf olmakla kalmayıp aynı zamanda kırıcı oluyor.
It's only a dead dog.
Bir köpek ölüsü ya!
I only mean to say that it is in both our interests to avoid anything resembling a Ferguson, Missouri, situation here in L.A.
Sadece Ferguson, Missouri'de yaşananların bir benzerinin de Los Angeles'ta yaşanmasını önlemenin, ikimizin de yararına olacağını söylemeye çalışıyordum.
You wouldn't understand, But when you are the only people who share a secret, it is...
Sen anlamazsın ama bir sırrı paylaşan tek insan olsaydın, bunun...
It's like a virtual treasure trove of clues, if we only had a lab.
Laboratuvarımız olsa bildiğin sahipsiz ipucu hazinesi.
It's hard to believe it's only been a year since we've worked together.
Çalıştığımız son gün üzerinden sadece bir yıl geçtiğine inanamıyorum.
I'd have told you it's a brutal world out there, and my only comfort in it is that I am the master of my own fate.
Şunu söylemeliyim ki zalim bir dünyadayz ve tek rahatlığım.. .. kendi kaderimin efendisiyim.
Big Head and I... We call my laptop my girlfriend because it's the only warm thing that's touched my crotch in a little while.
Koca Kafa'yla laptopuma sevgilim diyoruz çünkü bir süre kasıklarıma dokunan tek sıcak şey bu.
I mean... Sometimes, at times, I guess I do babble, but it's only because I have a lot going on in my head and... oh.
Saçmalayanların mırıldandığı söylenir ama ben saçmalamıyorum.
But even if you meet a guy today and you only date him for one year before you get engaged, and it takes you... One year to plan the wedding, and it takes you at least one year to get pregnant, and you want to have at least two kids, and you want them to be at least two years apart,
Ama bugün bir adamla tanışıp randevuya çıksan bile nişanlanmadan önce bir yıl geçirsen ve bir yıl da düğünü planlasan ve en az bir yıl hamile kalsan, en az iki çocuk istiyorsundur ve aralarında en az iki yaş fark olsun istiyorsun.
It's only been a day.
Daha bir gün geçti.
For me, it's only been a short time that I've been away.
Bana göre ortalardan kaybolmamın üzerinden kısa bir zaman geçti.
It's a shame that the world only sees Germany through these people.
Dünyanın Almanya'yı sadece bu insanlara göre görmesi bir rezalet.
The problem is we need a lot, and it's only produced in Norway.
Sorun, bize çok miktarda gerekmesi ve sadece Norveç'te üretilmesi.
She said it was the only reason she got into a good college.
İyi bir üniversiteye girebilmesinin tek nedeni oraymış.
Only if it's a cyber intrusion.
Ancak siber saldirı bunu yapabilir.
Most assured way to break a lonely streak, and today it's only $ 80.
Yalnızlığı kırmanın bir yolu, ve bugün sadece 80 dolar.
It's only a matter of time before we connect you to one of their murders. I'm sorry.
Bir tanesinin cinayetiyle bağlantını bulmamız an meselesi.
It's only for a few years.
Altı üstü birkaç sene.
Don't you think it's only a matter of time?
- An meselesi olduğunu düşünmüyor musun?
It's only ever a matter of time before even they'll be dead.
Ölmeleri an meselesi.
Look, no prison is 100 % secure, and we feel it's only a matter of time before someone escapes.
Bak, hiçbir hapishane yüzde 100 güvenli değildir. Birinin kaçmasının an meselesi olduğunu düşünüyoruz.
It's in every cell, and it only needs 86 degrees before it ignites and burns like hell once it's exposed to oxygen, like... like a match.
Her hücrede vardır ve oksijene maruz kaldıktan sonra alev alıp yanması için 86 dereceye ulaşması yeterli. - Kibrit gibi.
It's only a matter of time.
Bu, an meselesi.
Or maybe it's like that other classic, where a guy chases a whale to the ends of the Earth, only to drown for his troubles.
Veya belki de, adamın dünyanın öbür ucuna kadar balinayı takip edip zahmeti karşılığında öldüğü diğer klasiktir.
... This young lady I'm about to introduce is not only pulchritudinous but for the first time... Punctual. It's a joke.
Bu bir şaka.
It's only a matter of time.
- Her an bulabilirim.
It's only a situation room, because she called it that.
O öyle dedi diye adı "durum odası".
We only got a half dozen people searching, and it's a massive search area.
Arama yapacak yarım düzüne adamımız var ve bölge çok büyük.
Yes. It's only a seven-foot drop.
Derinliği sadece iki metre.
It's a good thing because that screaming is your only justification for entering the home of my client without a warrant, isn't that right?
Bu iyi bir şey çünkü arama emriniz olmadan müvekkilimin evine girmenizin tek gerekçesi bu, değil mi?
It's only been a few hours since he left the airport.
- Havalimanından ayrılalı sadece birkaç saat oluyor.
Dunn's, Piccadilly, only a year ago, down on the coat it went and he jumped on it, he stamped on his hat, viciously stamped on his hat.
Dunn, Piccadily, yalnızca bir sene önce ceketi almıştı ve onun üzerine atladı, şapkasının üzerine şiddetle bastı.
One poor boy an airman, head bandaged, was weeping in the stalls bar, comforted by an older man - once blonde, now grey, parchment skin and dainty hands - who went on saying, "There, there, Evelyn, it's only a play."
Zavallı bir çocuk bir havacı, kafası sarılı standların orada ağlıyordu yaşlı bir adam onu teselli ediyordu bir zamanlar sarı saçlıydı, şimdi ise gri, parşömen derisi ve nazik elleri vardı... "Sakin ol, Evelyn, bu sadece bir oyun." diyordu.
It's only a matter of time before he finds us back here.
Bizi bulması an meselesi.
It's only been a month.
Daha bir ay oldu.
- And get your last week of being single, undocumented, not a chance! - Seriously, turn it off. - Yeah I understand, but I asked for three beds, and there's only two.
bekar olarak son haftanı kayda almadan, durayım yani hayatta olmaz ciddiyim kapat şunu evet anlıyorum ama 3 yatak istemiştim ve sadece 3 yatak var.
It's pretty convenient that the only person who can verify your story is lying unconscious in a hospital bed.
Hikayeni doğrulayabilecek tek kişi hastanede bilinçsiz yatıyor. - Duruma çok uygun.
Here, it's for only a thousand bucks.
Bin kağıt sadece.
It's only, like, an 11-hour flight. And then a four-hour drive to Wellington.
Sonra Wellington'a dört saatlik araba yolculugu.
And it's only fitting that you should have a token of... well, of- - of my appreciation... of you.
Bu sadece benim sana olan minnettarlığımın bir ispatı.
I only hope it's not for drinking... because if this is starting to be a pattern with you, having witnessed it firsthand...
Umarım içki içmekten dolayı değildir çünkü ilk elden tanık olduğunu örnek almaya başlarsan...
It's only our retrograde Western society that teaches us to believe the logic of love as scarcity, as a commodity that's to be stored up and hoarded.
Bu sadece retrograd Batı toplumunun bize aşkın mantığının az bulunur bir eşya gibi istiflenmesi saklanması gerektiğini öğretmesiyle ilgili bir şey.
Only, uh, it wasn't on bended knee with a ring in my pocket, if that's what you're imagining.
Sadece elimde bir yüzükle dizlerimin üzerine çökmüş bir vaziyette değil eğer düşündüğün buysa.
So it's only a misdemeanor.
Yani sadece zayıf bir suç oluyor.
it's only a dream 23
it's only a matter of time 121
it's only a game 35
it's only fair 72
it's only natural 75
it's only me 114
it's only money 39
it's only temporary 79
it's only you 17
it's only 370
it's only a matter of time 121
it's only a game 35
it's only fair 72
it's only natural 75
it's only me 114
it's only money 39
it's only temporary 79
it's only you 17
it's only 370
it's only gonna get worse 25
it's only been a few days 19
it's only been 58
it's only been a week 24
it's only for a few days 18
only a little 36
only about 26
adios 283
all right 154529
angela 1455
it's only been a few days 19
it's only been 58
it's only been a week 24
it's only for a few days 18
only a little 36
only about 26
adios 283
all right 154529
angela 1455
alla 16
angel 1665
actually 30667
are you okay 10556
andale 45
anyway 21649
agua 21
adele 237
andre 702
allo 105
angel 1665
actually 30667
are you okay 10556
andale 45
anyway 21649
agua 21
adele 237
andre 702
allo 105
agnes 524
apparently 5721
america 556
are you all right 6257
access 59
area 145
alex 6381
antonio 540
ancient 44
again 7789
apparently 5721
america 556
are you all right 6257
access 59
area 145
alex 6381
antonio 540
ancient 44
again 7789