Not on your own traducir turco
459 traducción paralela
- Not on your own!
- Bu senin üstüne vazife değil!
- You're not on your own now.
- Artık tek başına değilsin.
But at least you're not on your own, are you?
Ama en azından, tek başına değilsin, öyle değil mi?
Can you tell me that your advice to Marco was based on his best interests, and not on your own?
Bana dürüst bir şekilde Marco'ya verdiğin tavsiyenin senin değil de Marco'nun iyiliği için olduğunu söyleyebilir misin? Bu ilginç bir soru Niles.
Not on your own, non.
Kendiniz değil, non hayır.
Not on your own.
Senin tekelinde değil.
And I said the way to get in was for you to be important to stand on your own feet not depend on your father for everything you want.
Ayrıca kulübe girmek için önemli olanın... kendine yetmek olduğunu... her şey için babana bel bağlamamanı söylemiştim.
If you insist on being your own doctor, remember, it's ice packs for a sprain, not a hot water bottle.
Kendi kendinin doktoru olmakta ısrarcıysan şu aklında olsun : Burkulmaya sıcak su torbası değil, buz torbası konulur. - Biliyorum.
Are you sure you're not just doing this on your own?
Emiri siz değiştirmediniz değil mi efendim?
Major, you're riding on the Hannasseys for reasons of your own, not because of anything that happened to me.
Başkan, Hannassey'lerin üzerine kendi nedenleriniz için gidiyorsunuz. Benim başıma gelen bir şey için değil.
- Why not pick on somebody your own size? - Andre!
- Neden kendi boyunda birini seçmiyorsun?
Are you quite sure you did not break free on your own authority so you could try to fuse the personalities that trouble you by splitting into two?
İkiye bölünmek suretiyle, size sorun olan kişilikleri kaynaştırmaya çalışmak için kendi otoritenizle birşeylere kalkışmadığınızdan emin misiniz?
What I asked, Mrs. Grubach, was whether or not you were casting aspersions on the moral character of one of your own lodgers.
Size soran oldu mu Bn. Bürstner.. müşterilerin özel hayatı sizi neden ilgilendiriyor?
If our father does not return within two hours... you must be on your way, for your own good.
Eğer iki saat içerisinde babam geri dönmezse kendi iyiliğiniz için yola koyulmalısınız.
You're not free to do anything on your own.
Kendi başına bir şey yapmak için özgür değilsin.
It's not a decision you can make on your own.
Bu, kendi başına verebileceğin bir karar değil.
You have just heard the testimony of your own personnel officer that it was an action of the then Ensign Kirk which placed an un-erasable blot on the record of the then Lieutenant Finney.
Personel subayının ifadesini duydunuz o dönemde teğmenlik yapan Kirk, o dönemde teğmen olan Finney'in sicilinde iz bırakan bir not düşmüş.
I tell you not to go running around on your own and what happens?
Sana kendi başına dolanma demiştim, şu olana bak.
Have we not created in this place on our planet a stage identical to your own world?
Dünyanızınkiyle aynı olan bu yeri yaratmadık mı?
If we're not back in an hour,'you re on your own.
Bir saate kadar dönmezsek, kendi başınızın çaresine bakın.
I could not sleep, so I went out for a ride. - On your own? - Of course.
Peki Kontes Ferenczy'yi dinleyecek misin?
Only it's not so much fun on your own.
Ama yalnız olunca eğlenceli olmuyor.
You need not, of course, include your own name on that list... for the moment.
O listeye kendi adını yazman gerekmez tabii şimdilik.
If you're not back in four you're on your own.
Dört dakikada geri dönmezsen tek başınasın.
Do not do anything on your own initiative, and wait for our call.
Ve haberimiz olmadan bir iş yapmaya kalkışmayacaksın.
In a little world of your own half the time. Not saying what's on your mind, moody.
Konuştuğun hiçbir şey bir sonrakini tutmuyor, çok değişkensin.
Manage on your own, I'm not getting up.
Yap bir şeyler, ben kalkmayacağım.
You have some nerve, trying to kill the cop on your own and not succeeding!
Şu polisi öldürmeye tek başına öldürmeye teşebbüs ettin ama başaramadın!
You've beaten my giant, which means you're exceptionally strong, so you could've put the poison in your own goblet, trusting on your strength to save you, so I can clearly not choose the wine in front of you.
Devimi yenmen, fevkalade güçlü olduğun anlamına gelir bu yüzden de zehri kendi kadehine koydun ki gücünün seni kurtaracağını düşünüyordun. Bu yüzden de şüphesiz senin önündeki kadehi seçmeyeceğim.
Not for you to build it on your own.
Yaşamı kurmak sana göre değil.
You're not supposed to fink on your own brother!
Kardeşini ele vermeyi düşünmüyorsun, ya!
- You're not going on your own?
- Tek başına gezmiyorsun ya?
Do not attempt to reply on your own frequencies to this broadcast.
Kendi frekansınıza yanıt vermeye kalkışmayın.
You're not doing so bad on your own.
Kendinin ki de hiç fena işler yapmıyor, Jay.
Not only does it let your partner know they should stop what they are doing, to avoid touching over-sensitised areas, it can also act as an incredible turn-on for them, spurring them towards their own climax.
Sadece eşinize nerde durması gerektiğini bildirin, bildirin ki hassas noktalara temas etmesin, bu duruma şahit olmak onu inanılmaz derecede azdıracak, kendi orgazmını tetikleyecektir.
You sink or swim on your own today...'cause I'm not always gonna be there to hold your hand for you.
Bugün kendi çabanla ya batıp ya çıkacaksın çünkü senin elinden tutmak için her zaman yanında olamam.
At least they want to talk to both of us, it's not just you on your own.
En azından ikimizle konuşmak istiyorlar, tek başına olmayacaksın.
Why can you not look with indifference on a woman who's not your own?
Size ait değilse, neden bir kadına kayıtsız kalamıyorsunuz?
But I'm not gonna let you turn on your own people.
Kendi halkına sırt çevirmene izin vermeyeceğim.
Helmer, keep your shirt on. He may not be the best doctor but in his own way he ´ s rather an asset.
O en iyi doktorumuz olmayabilir ama bizim için çok değerlidir.
You are not gonna be able to continue breathing on your own for very much longer.
Kendi başınıza solunum yapmaya pek uzun bir süre devam edemeyeceksiniz.
Not interesting, either. It's not my fault, the real problem is on your own body.
Bu benim suçum değil, problem senin kendi bedeninde.
But I would like to say this : Tardiness is not something you can do all on your own.
Geç kalmak, insanın tek başına yapabileceği bir şey değildir.
I love you, baby, but you're just not pretty enough to be on your own.
Seni seviyorum, ama kendi ayaklarının üzerinde duracak kadar güzel değilsin.
You're not safe on your own.
Kendi başına güvende değilsin.
You promised his mother on her death-bed that you'd care for him as your own, did you not?
Annesi ölüm döşeğindeyken ona kendi çocuğunmuş gibi bakacağına söz verdin, değil mi?
Even I'm not worth taking on a dozen men all on your own.
Ben bile bir düzine adamla tek başına dövüşmene değmem.
It's not like you could afford it on your own :
Yani senin tek başına alacak paran yoktu.
The truth is a lot easier to tell when it's not your own career on the line.
Söz konusu kendi kariyerin olmayınca gerçeği söylemek daha kolaydır.
Not so much on your behalf as my own.
Sadece senin için değil kendi iyiliğim için de.
And now you've come here not to help us, but to ask our help so you can impose your justice... on the only man who's taken justice into his own hands.
Ve şimdi de buraya bize yardım etmeye değil, adaleti kendi elleriyle veren bu adamla ilgili kararı etkilemek için, gelmiş, yardımımızı istiyorsunuz.
not on my watch 160
not only that 217
not one bit 68
not once 292
not one 244
not on your life 98
not one of them 22
not on purpose 75
not only 29
not on my account 16
not only that 217
not one bit 68
not once 292
not one 244
not on your life 98
not one of them 22
not on purpose 75
not only 29
not on my account 16
not on 18
not on the phone 38
not on me 58
not one word 69
not on you 17
on your own 129
your own 34
your own mother 17
not okay 100
not often 56
not on the phone 38
not on me 58
not one word 69
not on you 17
on your own 129
your own 34
your own mother 17
not okay 100
not often 56