Not that traducir turco
258,340 traducción paralela
Not that I'd want to join something you know about or I'd need a dating website,'cause I don't.
Senin bildiğin bir şeye katılmak istediğimden ya da ihtiyacım olduğundan değil çünkü yok.
It's not that serious.
Bu ciddi değil.
Not that serious?
Bu kadar ciddi değil mi?
You're not that person anymore.
Artık o kişi değilsin.
She's not that hot.
O kadar da seksi değil.
It's not that cool.
O kadar da havalı değil.
Not that!
O değil!
I told you, not that. Wh...
Onun olmadığını söylemiştim.
If this is about voyeurism, that might make it sexual, and if so, he's not likely to stop.
Eğer röntgencilikle ilgiliyse konu cinsel olabilir, öyleyse de duracağını sanmam.
You did not cause that accident.
Bu kaza senin suçun değil.
If the unsub can't watch, he will not select that car and driver.
Şüpheli izleyemeyeceği arabayı ve sürücüyü seçmeyecektir.
I'm not saying that, but those are my things.
Öyle demiyorum, ama onlar benim eşyalarım.
Yeah, that's not the way this is gonna go.
Öyle bir şey olmayacak.
Uh-tut-tut I-I accepted that reasonable people could disagree, so I apologized to him for my behavior, because saying sorry is not a sign of weakness, it is a sign of strength.
Makul insanların aynı fikirde olmayabileceğini kabullendim o yüzden davranışım için özür diledim çünkü özür dilemek zayıflık değil güçlü olma alametidir.
Because that is not seed dust, that's seed fungus!
Çünkü o tohum tozu değil, tohum mantarı.
That's not why you're still here.
- Hala burada olmanın sebebi bu değil.
That's because I'm worried about you, but I shouldn't be because getting old is not a detriment.
Çünkü senin için endişeliyim ama olmamalıyım çünkü yaşlanmak bir zarar değildir.
Not enough to go full nutbar, but if you start seeing pink elephants, know that they are not real.
Tam anlamıyla delirtecek kadar değil ama pembe filler görmeye başlarsanız... -... bilin ki gerçek değiller.
I told you not to have that last scotch.
Sana o son viski almamanızı söylemiştim.
I know where Shepherd's gonna be in 90 minutes, not after that.
Shepherd'ın nereden 90 dakika sonra geleceğini biliyorum, bundan sonra değil.
That's not possible.
- Bu... Bu mümkün değil.
That's not what...
Bu ne değil...
Do not take that shot, Reade.
Bu atışı yapma, Reade.
You know I'm not gonna do that.
Bunu yapmayacağımı biliyorsun.
The drinking, the drugs, that's not a regular thing for me.
İçki içmek, uyuşturucu kullanmak, Bu benim için normal bir şey değil.
Well, I'm not sure that's a good idea.
Bunun iyi bir fikir olduğuna emin değilim.
No, we're not gonna make that video.
Hayır, o videoyu yapmayacağız.
I... I don't have that kind of money, not anymore.
Ben... o kadar param yok, artık değil.
That has not changed.
Bu değişmedi.
Oh, that was not a pleasant meeting.
O da pek güzel bir toplantı olmamıştı.
That would support the idea that this is premeditated, not the result of an argument.
Bu da tartışma sonucu değil planlı olduğunu destekliyor.
Jack, I think that we have to consider the possibility that Kathy and Jane are not willing participants in this smuggling operation.
Jack, Kathy ve Jane'in bu operasyona gönüllü katılmadığı ihtimalini değerlendirmeliyiz.
Mm. That's not true.
Bu doğru değil.
And that is when I realized... you're not Tom Sawyer.
İşte o zaman Tom Sawyer olmadığını anladım.
Does that not mean anything to you?
Bunun senin için bir anlamı yok mu?
Look, I'm not gonna tell you that I'm a good man, Kathy, but I am an honorable one.
Sana iyi bir adam olduğumu söyleyemem Kathy, ama onurlu bir adamımdır.
I promised my mom that I would not be a rapist.
Anneme bir katil ve tecavüzcü olarak yaşamayacağıma dair söz vermiştim.
That's not right at all, we must help.
İhtiyacı olanlara yardım etmeliyiz.
I'm not sure, that was the order.
Aynı zamanda güvenli de değil. Emin olmamız için geri çekilmemiz emredildi.
Oh shit, that's not good.
Tüh!
How can you not get that from the context?
Konunun gidişatından bunu nasıl anlayamazsın?
♪ That you will not stop ♪
♪ Çeneni kapatmıyorsun ♪
- They're not, and I can't submit a product that's not ready.
- Değiller. Ve ben henüz hazır olmayan ürün sunamam.
That's not even the nicest part of Central Florida.
Florida merkezinin en iyi yeri bile değil ora.
Evidently, Dylan, that's a girl's name, and she does not like that car you built.
Anlaşılan, Dylan bir kız ismiymiş ve o da yaptığın arabayı beğenmedi.
I did say no because that's not my job.
Hayır dedim çünkü benim işim bu değil.
Well, that's because you're not on the inside.
Bunun sebebi, senin gruba dahil olmaman.
I really don't need any of these human bedbugs knowing that, so as far as you're concerned, I am not an Uber driver.
Bu insansı tahtakurularının bilmesine gerek yok. Yani senin de anladığın üzere, ben taksici değilim.
That's not even what the shirt said.
Tişörtte yazan bu değildi bile.
Not sure that he would mind.
Umursayacağına emin değilim.
It's an old pirate's disease that comes from not eating
Yeterince meyve ve sebze yememeye bağlı olan eski bir
not that i know of 367
not that i'm aware of 114
not that much 88
not that way 143
not that guy 21
not that bad 52
not that i can think of 48
not that many 24
not that long ago 19
not that it matters 90
not that i'm aware of 114
not that much 88
not that way 143
not that guy 21
not that bad 52
not that i can think of 48
not that many 24
not that long ago 19
not that it matters 90