On this one traducir turco
9,251 traducción paralela
- We worked a lot on this one.
- Bunun için çok uğraştık.
I'd stay on this one's good side.
Helal olsun ne diyeyim.
Interesting problem we got on this one :
Burada işin tuhaf tarafı :
Looks like our Kirsten outplayed both of us on this one.
Görünene göre, bizim Kirsten ikimizi de oyuna getirdi bu sefer.
Don't beat yourself up on this one.
Kendini harap etme.
Yeah, I'm with Agent Booth on this one.
Evet, bu defa Ajan Booth'a katılıyorum.
Well, Sam, you're gonna have to use old-fashioned investigative techniques on this one.
Pekala, Sam, bu soruşturmada biraz eski moda teknikler kullanmak zorundasın sanırım.
Charles, I have cheated on women in the past and on this one too.
Charles, zamanında da bir kadını aldatmıştım şu zamanlarda da.
We could use her on this one.
Bu işte işimize yarayabilir.
At least we can agree on this one.
En azından bu konuda hemfikiriz.
Okay, just trust me on this one :
Bu konuda bana güven.
Actually, sorry, Summer. I got to back the "M" bomb on this one.
Üzgünüm Summer ama burada M-bum'a hak veriyorum.
Now, on this one night, the night of the full moon, what they call the blood moon...
Bir gece, dolunay çıktığı bir gece ki onlar buna "kanlı ay" derlermiş...
I'm gonna need you to take a walk on this one.
Evet ama bugün değil. Bu işi bırakmanı istiyorum.
There is no justice on this one.
Bu sefer adalet olmayacak.
I think we go old school on this one... classic fluff and fold?
Bu sefer eski tarz yapalım diyorum klasik, kabart ve katla?
Is there a reason that you landed on this one? I don't know.
Bunu seçmenin sebebi var mı?
Paperwork on this one's giving me a pain in the ass already.
Bu olayın evrak işleri beni şimdiden yordu.
Maybe that's all you can ask for on this planet... one nonasshole.
Belki de bu gezegenden tek beklentiniz bu olmalı götün teki olmayan bir kişi.
'To prove him wrong, I decided to have a drag race'on one of the many World War II airfields that litter'this part of northern Australia.'
James'İn yanlış olduğunu kanıtlamak için bir drag * yarışı yapmaya karar verdik. Kuzey Avustralya'nın bu tarafına terkedilmiş... bir İkinci Dünya Savaşından kalma bir havaalanında.
Why-why wouldn't this one burn up on re-entry?
Neden bu atmosfere girince yanmasın ki?
This is your clever way of saying that I'll be the one heading him off on foot?
Bana "Ona yayan git" demenin zekice yolu mu bu?
We can turn this juggernaut into one massive, forward-thinking entity and you, you'll be on a first-name basis with Jacob Wheeler.
Bu şirketi büyük, ileriyi düşünen bir kuruluşa dönüştürebiliriz. Ve siz de Jacob Wheeler'la iyice yakınlaşırsınız.
Look, I gotta get this model off the floor, the new one on display, and these two knobs lost the keys.
Bak, bu modeli buradan kaldırıp yenisini koymam lazım ve bu iki gerizekalı anahtarları kaybetmiş.
You have on the one side this huge bank of photographers, and I remember looking at all these guys with their cameras trained on Steve, thinking,
Bir yanda fotoğrafçı ordusu vardı. Hatırlıyorum, herkes fotoğraf makinelerini...
No, this is a field where one does one's work, and in ten years, it's obsolete and really will not be useable within ten or 20 years.
Hayır. Burası insanların birinin işini yapacağı bir alan. Ve on yıl sonra modası geçecek.
We were thinking maybe there's a way to do this, like the Dead Faint, the same one we used on Monroe when they hired Angelina to kill him.
Bunu yapmanın bir yolu olabilir diye düşündük. Ölüm uykusu gibi. Angelina'yı onu öldürmesi için tuttukları zaman Monroe'da kullandığımız iksir.
Get out of the way, I've got to get on with this. In three, two, one...
Yoldan çekilin, Bunu yapmalıyım. 3,2,1...
But this morning, when one of your co-workers died on his shift, you... you didn't call OSHA.
Ama bu sabah iş arkadaşlarından birisi varsiyası sırasında öldü... sen... sen OSHA'yı aramadın.
- This one's on me.
- Bu sefer benden.
Moving to a foreign country on this show is not as disruptive as you might think because one of the two crews that you've already worked with here goes there.
Bu dizide farklı bir ülkeye gidip çekim yapmak sanıldığı kadar rahatsız edici bir şey değil. Çünkü birlikte çalıştığımız iki ekipten biri de aynı zamanda oraya gidiyor.
This the one you turned your back on your family for?
Uğruna ailene sırtını döndüğün işin mi?
Sheriff, I was the first one down there. This gentleman here was already on the ground, then a couple seconds later, my dad showed up.
Şerif oraya ilk ben indim ve bu çocuk zaten yerdeydi, babam sonra geldi.
And now, ladies and gentlemen one of the most exciting items of the night a mainstay on the FBI's most wanted list this gentleman has been on the list longer than any other criminal.
Ve şimdi, bayanlar baylar gecenin en heyecan verici nesnelerinden biri hala FBI'ın en çok arananlar listesinde bu adam, o listede diğer her suçludan daha uzun süre kaldı!
You're gonna make a killing on this one, aren't you?
Sağlam kazanacaksın, değil mi?
Is this the part where one of us faints? Oh, I am so on it, dude.
- Bu, bizden birinin bayılacağı kısım mı?
But if this story runs, if one of the most respected newspapers in the country calls him out on this... He'll be forced to push through some half-assed bill just to save face.
Fakat bu hikaye ilerleme sağlarsa ülkenin en saygın gazetelerinden biri bu konuda onunla röportaj yapmak isteyecektir... biri bu konuda onu ilerlemeye zorlanmalı bazı yarım yamalak uygulamalar bile onun politik yüzünü kurtarır
No offense, but just please, ask yourself what is more plausible here, that Kate is being offered in a hostage exchange for a prisoner on death row or that this is just another one of your - -
Alınma ama, kendine sor lütfen hangisi daha mantıklı, Kate'in idam mahkumu bir mahkuma karşılık rehine olarak önerilmesi mi, yoksa bunun senin tüm o diğer? ...
Now, this man- - the one you just pinned your crime on- - died in 1966.
Suçu işlediğini iddia ettiğin bu adam, 1966 yılında öldü.
And this... this is the one we saw on the way here.
Ve bu da... buraya gelirken gördüklerimiz.
There are sometimes on this ship - - well, no one who understands me and this... unsolvable puzzle.
Bazen bu gemide öyle anlar yaşıyorum ki kimsenin beni ve bu çözümsüz bulmacayı anlamadığını düşünüyorum.
This, uh, next one's on me.
Sonraki benden.
Yeah. And I'm the one who's been pulling on this thread.
evet ve bu tehditle uğraşan kişide benim.
Okay, wait, Marnie, on a scale of one to ten, how dumb are we gonna get with this?
Tamam, bekle, Marnie, birden ona kadar ne kadar aptallık yapacağız?
I remember this case because it's based on one of the great murder mysteries.
Bu davayı hatırlıyorum, çünkü Gelmiş geçmiş en büyük cinayet gizemlerinden biriydi.
- Flying is easy. Our ancestors, they connected the islands on a wa'a like this one.
Atalarımız adaları böyle bir kanoyla birleştirmişler.
- No! - Oh, go on, then. Can I have this one, then?
- O zaman bunu alabilir miyim?
One-on-one, yes... but in this case she was outnumbered.
- Teke tek belki ama bu durumda ondan kalabalıklar.
Survived 40 years in this house... keeping that thing on lockdown... and one visit from a putz like you...
O şeyi saklı tutuyordum ve siz salaklar bir kere geldiniz...
You got it on this one, you got it, you got it.
Bu sefer yapacaksın, yapacaksın, yapacaksın.
This is my mother's picture. The one on my family register.
Bu resmi kayıtlardaki annemin fotoğrafı.
on this side 28
on this occasion 24
on this day 60
on this island 25
on this planet 16
on this lonely road 19
on this 96
on this guy 23
on this ship 18
this one 1756
on this occasion 24
on this day 60
on this island 25
on this planet 16
on this lonely road 19
on this 96
on this guy 23
on this ship 18
this one 1756