Out of there traducir turco
22,160 traducción paralela
Now, you guys have to talk your way out of there before he looks in your bag.
Şimdi adam çantanızın içine bakmadan bir sebep uydurup dışarı yönelmeniz lazım.
Wouldn't you want to have some say of whether or not you can get it out of there?
Onu isteyip istememe hakkına sahip olmak istemez misin?
I'll go get her out of there.
Ben onu oradan çıkartacağım.
Aah! Get him out of there!
Çıkar onu oradan!
Chase, get out of there. Get out of there now.
Chase, çabuk çık oradan.
Well, get them out of there. Then lock down the firewall.
Onları oradan çıkartın ve güvenlik duvarını kilitleyin.
You can't get so much as a Wi-Fi signal in or out of there unless you have a key.
Yeterince Wi-Fi sinyalini elde edemiyordun ama artık anahtarın var.
I'm gonna get you out of there, I promise.
Söz veriyorum seni oradan çıkartacağım.
I needed to get out of there and walk around, you know, do something.
Oradan çıkıp, biraz yürümek istedim. Başka bir şeyle meşgul olmalıydım.
Get out of there, okay? Just...
Çık oradan, tamam mı?
I'd have followed her out of there, too, but cushing sometimes sees two birds in a row.
Kızı oradan çıktıktan sonra da takip ederdim, ama Cushing bazen arka arkaya iki piliçle görüşüyor.
And if you believe the word of the Five-O Task Force that the true killer's still out there, well... then you cannot in good conscience convict an innocent man.
Five O'nun dediklerine inanacak olursanız katil hâlâ dışarıda. O halde... Suçsuz birini mahkum ettirmek vicdanınızı rahatsız edecektir.
Reflecting the Supreme Court's precedent, it is hard to see that the defendant showed a willingness to swindle the victim out of money so there is no case for fraud.
Yüksek Mahkeme'nin teamülleri ışığında tanığın, mağduru para haricinde dolandırma niyetinde olduğunu söylemek zordur. Bu yüzden ortada bir sahtekarlık durumu yoktur.
The woman carries a book with photographs of this house, but they are moving as if the photographs have come to life and then there is a voice in the photograph, a woman's voice, and she is calling out Charlie's name and Peter Hare
Kadın içinde bu evin fotoğrafları olan bir kitap taşıyor. Ancak fotoğraflar sanki canlanacakmış gibi hareket ediyor. Fotoğrafta kadın sesi de var.
Now, let's go get him out of the water before they get there.
Alınmadan onu sudan çıkaralım.
There's only one way out of a sleeping curse...
Uyku lanetini kırmanın tek bir yolu var...
Yes, but there's hundreds of hours of data to analyze, so we haven't been able to figure out what's causing it.
Evet ama analiz etmesi yüzlerce saat sürecek veriler olduğundan sorunun kaynağını bulamadık hâlâ.
That's appealing when you're at the top of the heap, but there are people out there going hungry while we are producing more than enough food to feed everyone.
En tepedeyken çekici geliyor olabilir ama herkesi doyurabilecek kadardan fazlasını üretiyorken dışarıda aç insanlar var.
And at that time, there were actually multiple explosions of gas pipelines going in and out of Iran.
İran'a giriş ve çıkış yapan boru hatlarında çok sayıda patlama olduğunu gördük.
You know, there was an eight-year war between Iraq and Iran, we had wiped out Saddam's forces in a matter of weeks.
İran ile Irak arasında 8 yıl süren bir savaş olmuştu. Biz ise birkaç hafta içinde Saddam'ın tüm güçlerini yok etmiştik.
The publication of this story coming at a time that turned out that there were a number of other unrelated national security stories being published, lead to the announcement of investigations by the Attorney General.
Hikayenin halka ulaşması,... öylesi bir zamana denk gelmişti ki anlaşılan,... ulusal güvenlikle alakalı birkaç olay daha,... dışarıya sızdırılmıştı. Ve bunun sonucunda,... Ordu Avukatları tarafından soruşturma açıldı.
Look, there's you and baby Rory made out of frosting.
Bak, burada şekerden yapılmış bebek Rory ve sen varsınız.
Well, you got her in there, so you better get her out, for your sake and the sake of that dumb piece of ass you got...
Eh, Onu araya sen soktun, sen cikarirsan iyi edersin. Kendi iyiligin ve oradaki aptal got....
The Temple of the Owl is somewhere out there.
Baykuş Tapınağı dışarıda bir yerlerde.
And we would not have gotten out of there alive.
Oradan canlı çıkamazdık.
If you think there aren't enough militia to defend this town, try using them to force out nearly a third of the population.
Eğer bu kasabayı korumaya yetecek güçte bir ordu olmadığını düşünüyorsanız bir de onları kullanarak nüfusun üçte birini dışarı atmayı deneyin.
I have to go out there and tell five people they have a shot at a few more weeks of life.
Dışarı çıkıp beş kişiye hayatlarını birkaç hafta daha uzatma şansları olduğunu söyleyeceğim.
Most of it washed out in the water, but there are still trace elements on her scalp.
Çoğu suyla çıkmış, ama kafatasında hala biraz iz var.
- People here deserve to know what they're up against, even if most of these people - If the public know that demons are out there... widespread panic. - are dicks who hate me.
İnsanların neyle karşı karşıya olduğunu bilmeye hakkı var, bu insanların çoğu benden nefret eden şerefsizler olsa bile.
And now there's a baby to think about, and... maybe we can come together, out of our love for Helen and out of our love for that little baby.
Şimdi ortada düşünülmesi gereken bir bebek var ve belki Helen'ı sevdiğimiz için, bu küçücük bebeği sevdiğimiz için bir araya gelebiliriz.
There are hundreds, if not thousands, of suffering patients out there seeking treatment.
Yüzlerce kişi, binlerce kişi değilse tabii bu tedavi arayışlarından acı çekiyor.
- Yeah, the guy who's in there now, I think his name is Abel, he had a heart attack, and I think one of those Hasids from Williamsburg bought the building he's in and he's missing this month's rent, so he's out.
Oranın yeni sahibi sanırım adı Abel, kalp krizi geçirdi. Sanırım Williamsburg'daki Hasidistlerden biri binayı aldı. Bu ayın kirasını ödememişler bu yüzden kapanıyor.
'Cause if you have some leaks in it, then the air will sort of burble around in there before it gets out.
Çünkü eğer sızıntı varsa... GAZETECİ, AMATÖR MANGAL USTASI... hava dışarıya kaçmadan önce etrafında fokurdar.
But thankfully, somebody checked out the target area and found that there was a group of native Australians living on it, who'd been living entirely off the land for tens of thousands of years.
Ama birisi hedef bölgeyi kontrol etti ve onbinlerce yıldır orada, doğa ile iç içe yaşayan bir grup yerli Avustralyalıyı buldu.
We developed a kind of... bond out there.
Dışarıda aramızda bir çeşit bir bağ oluştu.
We've seen some of them out there, yes.
- Birkaç tanesini dışarıda gördük, evet.
I'm sure it was very confusing out there, Mario, in the dark and the heat of the battle...
Dışarıda gördüklerinin kafa karıştırıcı olduğuna eminim Mario. Karanlıkta, savaş heyecanıyla...
What do you think the rest of them are out there for?
Dışarıdakiler neden burada sanıyorsun?
Kerry, there are thousands of Abbies out there.
- Kerry, dışarıda binlerce Abby var.
There's a million of'em out there, at least that's what everyone thinks.
Dışarıda bir milyon tane onlardan var, yani en azından herkes öyle düşünüyor.
She's completed the inventory of the building supplies and has some rough projections about what might be out there - when we wake up.
İnşaat malzemelerinin envanterini tamamladı ve uyandığımızda dışarıda neler olabileceğine dair bazı tahminleri var.
An effort he had no right to undertake, but we are now, nevertheless, in a place where we've run out of food and there's an enemy soon... to overtake the town and kill everyone here.
Bu üstlenme hakkının olmadığı bir çabaydı ama şu an erzakımızın tükendiği bir yerdeyiz ve yakında düşmanımız kasabayı ele geçirip buradaki herkesi öldürecek.
There's a footbridge on the way out of town, it crosses the river...
Kasabanın çıkışına doğru bir yaya köprüsü var. Nehirin üstünde.
Turns out, there's some kind of vault in the basement of that pretentious building.
Bodrum tonoz çeşit var, çıkıyor. Bu iddialı binanın.
And on behalf of Sizz and all the other football players out there, you're fucking fired.
Ve Sizz'in ve diğer tüm futbolcuların adına kovuldun. Çeviri : meertoo ( Mert Erol )
I'm sure there'll be plenty of opportunity for glory before the war is out.
Oh, Eminim ki savaş bitmeden önce kahraman olma fırsatın olacaktır.
We place them at the back behind the tents, there out of sight.
Arkada çadırların oraya yerleştiririz. - Oraya, diğer tarafa.
Get out there, both of you.
İkiniz de gidin.
So there better be blood coming out of something, besides your vagina.
O yüzden kanlı bir şey olsun. Vajinan hariç.
Out of the 75-plus grand, there's $ 230, plus whatever you have left.
75 binden fazla paradan 230 dolar artı sendekiler kaldı.
I need to check out the damage, and there's gonna be a line of people wanting their cars back.
Zarar tespiti yapmam lazım. Arabasını geri isteyen insanlar kapıda kuyruk olacak.
out of context 16
out of curiosity 82
out of order 40
out of my mind 17
out of the blue 171
out of interest 20
out of sight 112
out of town 49
out of nowhere 149
out of 299
out of curiosity 82
out of order 40
out of my mind 17
out of the blue 171
out of interest 20
out of sight 112
out of town 49
out of nowhere 149
out of 299