Put it on me traducir turco
1,049 traducción paralela
Put it on me!
Bana yaz!
Don't put it on me.
Beni suçlama.
- He's trying to put it on me. - Sit down.
- Benim üstüme atmaya çalışıyor.
You take the gun off my kid and put it on me or she ain't coming in.
Çocuğu bırak, beni rehin al, yoksa içeri girmeyecek.
It makes me want to sit down on my heels, like this, put my arms around my knees... and hug them tight, as tight as I can,
Bu bana oturup kollarımı dizlerimde kavuşturma ve onları sımsıkı sarma isteği uyandırıyor.
Sergeant, get me Berlin on the radio and put it through to the general's office.
Bana telsizden Berlin'i bağla, generalin bürosuna aktar.
It's like when you put your hands on me only it was double-triple.
Senin bana dokunman gibi. Ama katbekat fazlası.
On my way to school, I bumped into a teacher and it put me off going to school
Okula giderken bir öğretmene rastladım okula gidemeyecek kadar utanç içindeydim.
John, it's kind of hard for me to put my finger on.
John, bu durumda doğruyu söylemek benim için oldukça zor.
It was put on me at Dachau.
Dachau'ya konuldum.
"Whatever it is, that girl put a spell on me."
"Whatever it is, that girl put a spell on me."
But you'll have to help me put it back on.
Ama daha sonra giymeme yardım etmelisin.
Let me put it on the stand for you.
Bırak da onu yerine koyayım.
It was a crashing disadvantage to me in the 1942 campaign in that I hadn't got a wireless set which would contact my air support in Rangoon, and, therefore, believe it or not, the only thing I could do was to tap in onto the railway telephone line, get the babu in the post office in Rangoon, and try and persuade him that it was vitally important for me to be put on to air force headquarters.
1942 seferinde benim için en vurucu dezavantaj Yangon'daki hava desteğimizle irtibatı sağlayacak kablosuz bir setimiz olmayışıydı ve bu sebeple, inanın ya da inanmayın yapabildiğim tek şey demiryolunun telefon hattına girmek Yangon'daki Babu isimli adama bağlanmak ve onu, hava kuvvetleri karargahımıza bağlanmanın hayati derecede önemli olduğuna ikna etmekti.
Either put me on the stand, you let me do my act for that court, or I'm gonna sue your asses, and go in there and represent myself, and that's it!
Ya beni kürsüye çıkarıp mahkemede ifade vermemi sağlarsınız ya da sizi kovar ve gidip kendi savunmamı kendim yaparım.
My cellmate put me on to it.
Hücre arkadaşım ayarladı bu işi.
It's a great business that'll put me on my feet.
Öyle büyük bir iş ki, ayaklarımın üzerinde tutacak beni.
Put it on the table for me.
Onu masaya koy.
When I start to forget things, you may light my funeral pyre and put me on it - dead or alive.
İşleri unutmaya başladığım zaman, beni ölülerin yakıldığı odun yığınına koyup ateşe verebilirsin, ölü ya da diri.
Let me put some herbal oil on it.
Üzerine merhem sürelim.
Now suppose every horse I shoes me from this day on I put a little special mark on it.
Bu günden itibaren nalladığım her ata özel bir iz koyduğumu düşünün.
- Let me put some ice on it.
- Biraz buz getireyim.
It turns me on to put it inside of you!
Bunu sana sokmak beni de açıyor.
You put about eight and a half on me, blowin'my windows out. Bring it on.
Hey, bana bir 8.5 koymuşsun, pencereler havaya uçacak.
I'd heard his voice on the tape, and it really put the hook in me, but I couldn't connect up that voice with this man.
Sesini kayittan dinledim, ve gercekten beni tirstirdi, ama o sesi bu adamla bir turlu eslestiremiyorum.
If I took your stripes if I put you on a schlock account, you'd hate it, and me for doing it.
Unvanını alıp küçük bir müşteri verirsem, işinden ve benden nefret edersin.
If you ask me fora straight answer then I shall say that, as faras we can see, looking at it by an large, taking one time with another, in terms of the average of departments, then in the final analysis it is probably true to say that at the end of the day, in general terms, you would probablyfind that not to put too fine a point on it, there probably wasn't very much in it one way orthe other.
Pekala Bakanım, madem benden direkt bir cevap bekliyorsunuz o halde şöyle diyebilirim, gördüğümüz kadarıyla geniş perspektiften baktığımızda, birini alıp diğerinin üstüne koyduğumuzda bakanlıkların genel uygulamalarını düşündüğümüzde son bir analiz yaparak şöyle diyebilirim ki genel koşullarda, günün sonunda şuna ulaşmanız kuvvetle muhtemeldir ki o kadar açıkça üstüne gitmeden öyle ya da böyle içine dahil olmamalı.
Okay, let me put it on you here.
Peki, bunu buraya takmama izin ver.
And when you put it on, dear Traudl, you will think of me... and the times we shared in Bavaria, huh?
Ve bunu giydiğinde, sevgili Traudl, beni ve Bavaria'da geçirdiğimiz zamanları hatırla, olur mu?
It forced me to make some painful choices, so now I put the brakes on, before it's too late, before the road gets too steep, before my fears become reality!
Bu durum bazı üzücü seçimler yapmaya zorladı, bu yüzden çok geç olmadan işler fazlasıyla sarpa sarıp, korkularım gerçeğe dönüşmeden artık buna bir son veriyorum!
As soon as you write a note that says to execute me by beheading and put your seal on it
O da hemen bir kağıt çıkartıp... başımın kesilmesi için bir emir yazdı... ve belgeye basmak için mührü ortaya çıkardı!
Go put it on for me.
Benim için giysene.
- Let me put it on you.
- Ver, ben takayım.
Devon, it seems to me... the Department ofJustice is trying to put the squeeze on her.
Devon, bana öyle geliyor ki, Adliye Bölümü kızı köşeye sıkıştırmaya çalışmış gibi.
He said, "Oh, it looks to me like you didn't put the stem on the apple."
"Elmanın sapını koymayı unutmuşsun gibi duruyor," dedi bana.
I said, "Son, take your hand " and put it on top of your head and tell me what you feel. "
Oğlum elini saçında bir gezdir ve bana ne hissettiğini söyle.
It's rare that I put my cards on the table with young ladies, but I'm going to make you love me.
Genellikle genç hanımlarla karşı bu kadar açık değilimdir... ama sana kendimi sevdireceğim.
The time it takes me to drive there is the exact same time it takes him to scrub and put on his gloves.
Oraya ulaşmam tam olarak onun ellerini yıkayıp eldivenleri girme süresi kadar.
Mr. Rucastle informed me that a dress, an electric blue dress, had been laid out for me in my bedroom, and asked me to put it on.
Bay Rucastle, çelik mavisi elbiseyi,.. ... yatak odama koyduğunu haber verdi, ve benden giymemi istedi.
So she told me to pick it up and put it on my finger.
Bana, onu kaldırıp parmağıma asmamı söyledi.
But before they wheeled me in this nurse gave me this blindfold to put on and she told me never to take it off.
Ama içeri girmeden önce bir hemşire bana takmam için bir göz bağı verdi ve asla çıkarmamamı söyledi.
Put the knife in me... and look me in the eye and see what's going on in there... when you turn it.
Bana o bıçağı sokarken bakmak istersin. Bıçağı çevirirken yüzümü görmek istemiyor musun?
Then he put me on a camel, and he gave it this gigantic swat.
Çölün derinlerinde. Sonra beni bir deveye koydu ve bana o dev patpatı verdi.
Listen, Curry, if it weren't for the take on that bank job that put me on death row, you wouldn't have a business.
Dinle, Curry, beni idam sehpasına götüren banka işini almış olmasaydık bugün işin olmazdı.
Do you mean to tell me that a chap can go down there, and put up there as if it were a hotel and live on the fat of the land and then come away without paying a farthing?
Yani birisi oraya gidip, manastırı otel gibi kullanıp, yemeklerden yiyip içip sonra da tek kuruş ödemeden dönebilir mi?
Excuse me, sir. Seeing as how the VP is such a VI P, shouldn't we keep the PC on the q.t., because if it leaks to the VC, he could end up an MIA, and then we'd all be put on KP.
Başkan Yardımcısı V.l.P olduğu için, onun basın toplantısını gizli tutsak.
They send me the convicts, I put them on the show. You've seen it.
Suçluları bana gönderiyorlar, ben de onları programa çıkarıyorum ; sen de gördün.
Just a while ago... I put on my yukata hoping it'd make me feel better...
Biraz önce... yukatamı giydim kendimi daha iyi hissettireceğini umarak...
And so... thinking maybe it'd make me feel a little better... I put on my yukata...
Bu yüzden... değişiklik olsun diye yukatamı giydim...
Tell him you watched me sign the check on Tuesday, then you put it in the mail.
Çeki, salı günü imzaladığımı gördüğünü ve postaya ellerinle verdiğini söyle ona. Hadi, durma!
I had them in a tumbler, and I put it on my desk, and nobody was in there but me.
Bardağıma. Onu da masama koydum. İçeride kimse yoktu.
put it down 1121
put it up 74
put it out 105
put it back 246
put it in 97
put it away 268
put it in your mouth 17
put it through 44
put it this way 82
put it over there 46
put it up 74
put it out 105
put it back 246
put it in 97
put it away 268
put it in your mouth 17
put it through 44
put it this way 82
put it over there 46