Such a pleasure traducir turco
301 traducción paralela
Captain Butler, such a pleasure to see you again.
Yüzbaşı Butler, sizi tekrar görmek büyük bir zevk.
This is such a pleasure.
Bu çok sevindirici.
Ah, such a pleasure to make your acquaintance!
Ah, sizinle tanışmak ne büyük bir şeref!
It was such a pleasure running into you.
Size rastlamam büyük bir keyifti.
Oh, madame, such a pleasure.
Aklıma sık sık geliyor ama zaman bulamıyorum.
This is such a pleasure to meet you, Mr. Emery.
Sizinle tanıştığıma sevindim Bay Emery.
Well... It's such a pleasure to be able to cook with enthusiasm again.
Yeniden hevesle yapmak benim için büyük bir zevk olur.
Such a pleasure to have you here.
Otelin müdürüyüm. Burada olmanız büyük şeref.
Mr. Harlan, it's such a pleasure to have you and your friends.
Bay Harlan, sizin burada olmanız, sevindirici. Ve arkadaşlarınızın.
It's such a pleasure to talking to a paisano.
Bir hemşeri ile konuşmak büyük bir zevktir.
Such a pleasure to see you, Herr Lieberman.
Sizi görmek ne kadar güzel Bay Lieberman.
It's such a pleasure and fun.
İnan çok eğlenceli.
A glass of sherry for Mr. Havisham. My fool doctor is denying me such a pleasure.
Mr. Hobişon'a bir şeri Aptal doktorum beni bu zevklerden mahrum ediyor
- Such a pleasure to see you.
Sizi görmek büyük lütuf.
- This is such a pleasure.
- Sizinle alışveriş yapmak çok zevkli.
It's such a pleasure to do business with Americans.
Amerikalılarla iş yapmaktan çok memnunuz.
She's such a pleasure to follow.
- Onu takip etmek büyük bir zevk.
I couldn't imagine that a food can be such a pleasure!
Yemek yemenin böyle bir zevk olabileceği aklıma gelmezdi!
- It's been such a pleasure to meet you.
- Sizinle tanışmak büyük bir zevkti.
It was such a pleasure watching her gain strength and begin to enjoy things more.
Onun gücünü tekrar kazanıp hayattan zevk almaya başladığını görmek çok güzeldi.
One of them peepers that makes the neighbourhood such a pleasure.
Burada yaşamayı zevkli kılan şu röntgencilerden biridir.
And, you know, it's such a pleasure when the bonds are lifted... for the feast of the shrine.
Heykel bayramı için yasakların kalkması... büyük bir mutluluk.
Such a pleasure to see a bad movie and come back to this.
Kötü bir film izlemek ve buna geri dönmek bir zevk.
Benjamin, it's such a pleasure to have new blood moving into our town.
Benjamin, kasabamıza yenilik getirdiğine çok sevindim.
Collecting is such a pleasure, such a delight, it is a passion with me just as you are, my precious.
Koleksiyon yapmak bir zevktir, Öyle bir zevk ki Tıpkı sana olan tutkum gibi, canım.
It's such a pleasure to cut sometimes I get carried away.
Onu kesmek büyük bir zevk. Bazen, kendimden geçiyorum.
Must be a pleasure to lose money in such a charming place.
Böyle hoş bir yerde para kaybetmek zevkli olmalı.
You know, I used to think you were such a gay fellow with no other thought but for pleasure.
Seni eskiden, keyfinden başka bir şey düşünmeyen sefa pezevenginin teki sanırdım.
Son of a gun, it's a pleasure to see such fine gentlemen in Mexico.
Sizin gibi beyefendileri burada görmek güzel.
Mr. Shields, I don't like producers but for a man with such a script it'll be a pleasure to break my rule.
- Bay Shields, yönetmenleri sevmem fakat elinde iyi bir senaryo olan adam bu kuralımı çiğnetebilir
It's a pleasure to do business with a lady of such decision.
Bu kadar kararlı bir bayanla iş yapmak bir zevktir.
It's a pleasure to see the Emperor of the Romans drinking with such relish.
Roma İmparatoru'nu böyle bir keyifle içiyor görmek bir zevk.
- The Dr. Hiller? It's a pleasure to welcome such a distinguished psychiatrist aboard.
Sizin gibi ünlü bir psikiyatrı ağırlamak büyük zevk.
It was a pleasure to win such a tidy sum the other day.
Önceki gün o miktarda para kazanmak benim için bir zevkti.
It's been such a long time : since I had the pleasure :
Bu şerefe nail olmayalı... epey çok olmuş.
He clearly got a great deal of pleasure out of holding the fates of such formerly important men in his hands.
Böylesine önemli insanların kaderlerini elinde tutmaktan açıkçası muazzam bir zevk alıyordu.
Avoid such involvement by remembering that it is impossible for a decerebrated individual to experience pain, pleasure, memory, dreams, or thought of any kind.
"Bu nedenle duygusal bağlantı kurmaktan kaçının ve baktığınız kişinin... " içinde bulunduğu durumda " acı ya da haz duymasının imkansız olduğunu, hayal kurmadığını...
Is it not a pleasure for me, as I am drawing near the goal to find my home such a happy one my wife so fond of me, that she is even now thinking of appointing a successor?
Bir ayağım çukurda olduğuna göre, evde herkesin mutlu olması... karımın bana çok düşkün olması... öyle ki daha şimdiden yerime birini bulmuş olması benim için hoş şeyler değil mi?
I s a pleasure meeting such a dainty lady.
Böyle zarif bir bayanla tanışmak bir zevk.
You don't know how much pleasure it gives me to see you in such a picturesque palace for this, the final act of our drama.
bu beni ne kadar memnun eder bilemezsin, bunun için seni böyle resimlerdeki gibi bir sarayda görmek, dramımızın son sahnesi.
Oh, such a tremendous pleasure.
Anlatılamayacak bir zevk.
If it brings such pleasure to a lady so lovely,
Bir han'fendiyi bu kadar mutlu edecekse -
A pleasure to work on such a computer.
Böyle bir bilgisayarla çalışmak da bir zevktir.
What a pleasure after such a long time!
Bunca zaman sonra görüştüğümüze sevindim!
It is a pleasure to meet such a... unique individual.
Bu kadar... eşsiz bir bireyle tanışmak bir şereftir.
It is a great pleasure to be in a class with such beautiful women.
Böylesine güzel hanımlarla aynı sınıfta olmak büyük bir zevk.
Upon entering my vein the drug would start a warm itch that would surge along until the brain consumed it in a gentle explosion that began in the back of the neck and rose rapidly until I felt such pleasure that the world sympathised
Uyuşturucu damarıma girdikten sonra ılık bir kaşıntı başlıyor ve beynim onu tüketiyor, sonra ensemde usulca bir patlama oluyor ve büyük bir zevkle bütün dünyanın yumuşadığını,..
I gave myself with such feelings against Henry... that I experienced a great physical pleasure.
Kendimi aynı hislerle Henry e verdim... Müthiş fiziksel zevkler tatmıştım.
I gave myself with such feelings against Henry... that I experienced a great physical pleasure.
Kendimi, Henry'ye karşı duygularla öylesine verdim ki büyük bir bedensel haz duydum.
Surfers at Point A are the most impressive to watch. It's a real pleasure to have a surfing contest in such fine weather.
A noktasında yarışacak yarışmacıların nefes kesici bir gösteri sunacaklarını tahmin ediyoruz.
But, you guys, it was a pleasure working with such professionals.
Ama sizin gibi profesyonellerle çalışmak bir zevkti.
such a shame 83
such a waste 37
such a gentleman 23
such a pity 30
such as it is 39
such a good boy 21
such as 496
such a 33
such as what 21
such as yourself 24
such a waste 37
such a gentleman 23
such a pity 30
such as it is 39
such a good boy 21
such as 496
such a 33
such as what 21
such as yourself 24