English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ T ] / The store

The store traducir turco

13,031 traducción paralela
This kid came into the store, and apparently he tried to steal some stuff, but Rosalee catches him, right?
Bu çocuk dükkana geldi birşeyler çalmaya çalışıyordu sanki, Roselee'de onu yakaladı.
What would you say if I gave you $ 50 to go back to the store and pay for it?
Benim 50 dolarımı alıp parasını ödemeye ne dersin?
So, you go back to the store, pay for the steak, and whatever else 50 bucks buys you.
Şimdi markete geri gidip bifteğin parasını ödeyip 50 doların üstüne her ne alıyorsan alıyorsun.
Go to the store.
Markete gitmeliyiz.
Look, I know it's a lot of money, but the guy at the store said in five to seven years, it'll pay for itself.
Çok pahalı olduğunu farkındayım ama mağazadaki adam beş ila yedi yıl içerisinde fiyatını kapatacağını söyledi.
After a while, I stopped hanging out with my dad at the store.
Bir süre sonra babamla markete gitmeyi bıraktım.
Have you ever shopped at the store?
Hiç o dükkandan alışveriş yaptınız mı?
She's asking for both the SKU from the sweater and the store's surveillance video.
Kazağın SBB'sini ve mağazanın güvenlik kayıtlarını istiyor.
After this date, you won't be able to get the store in Yeonam-dong. You know that, right?
O tarihten sonra Yeonam-dong'daki dükkanı alamayabilirsin, biliyorsun değil mi?
Hi. Welcome to the store.
- Mağazaya hoş geldiniz.
Okay, so I know what's in the store'cause they're... pretty much all identical, so can you tell me just something...
Mağazada ne olduğunu biliyorum, çünkü mağazalar hemen hemen aynı. Bana ilginç bir şeyler söyleyebilir misiniz?
Your idea to revamp the store.
Mağazayı modernize etme fikrin.
This guy, he doesn't want to just organize the store by product type.
Bu adam, mağazayı sadece ürün tipine göre organize etmek istemiyor.
He wants to organize the store by lifestyle.
Mağazayı yaşam stillerine göre organize etmek istiyor.
Okay, so the article that I'm writing is about the store in general and not any one individual.
- Bak, yazdığım makale... -... genel olarak mağaza üzerine, kişiler üzerine değil.
Let go! He's washing up at the store right now.
- Şimdi bizim dükkânda temizleniyor.
He gave Cousin Roy the gift before your run-in at the store, but...
Siz dükkanına uğramadan önce, hediyesini Roy'a vermişti.
Ducky and I went through everything from the store.
Ducky ile dükkandan alınan her şeyin üzerinde geçtik.
Well, because this is the store brand, but it's delicious.
Çünkü bu marketin markası ama çok lezzetli.
The store's closed.
Dükkan kapalı.
The farm closest to the store.
Dükkana en yakın çiftlikte.
Well, that would have been preferable to what the Omec have in store for our planet.
Bunu, Omec'lerin gezegenimize yapacaklarını görmeye yeğlerdim.
I ran into an old colleague at the grocery store.
Marketten çıkarken eski bir meslektaşımla karşılaştım.
Well... it can't be very comfortable. With that steak stuffed down your back, the one you just boosted from the grocery store.
Az önce marketten çaldığın ve sırtına doldurduğun şu biftekle pek rahat olmuyor.
You know, when I saw Jay at the grocery store and asked him if they were coming, he took a sample meatball and chewed it for a full minute before he said yes, so...
Bugün Jay'i markette görünce "gelecek misiniz" diye sordum. Tadımlık bir köfteyi ağzına atıp bir dakika çiğnedi ve ondan sonra "evet" dedi.
It looks like a grocery store in here, all the labels facing out.
Hepsinin etiketi marketteki ürünler gibi, ön tarafa bakıyor.
Okay, cool, we'll just run down to the corner store, pick up some peanut brittle and nitric acid.
- Tamam, güzel şu köşedeki dükkana gidip, biraz fıstık şekerlemesi biraz da nitrik asit alalım.
I looked at the arrest records out of the department store.
Mağazanın tutuklanma kayıtlarına baktım.
Salvatori's, the department store, it's targeting African-Americans.
Salvatori mağazası, Afrika-Amerikalıları hedefliyor.
This is a list of the clients I'm representing, all of whom were arrested for theft at your store.
Bu liste, temsil ettiğim müvekkillerin listesi,... mağazanızda hırsızlıktan ötürü tutuklananların hepsi.
In Germany, when we went to the grocery store with Min Soo you wouldn't even hold Min Soo's diaper bag while I went to the restroom.
Almanya'da Min Soo'yla markete gittiğimizde bile lavaboya gittiğimde Min Soo'nun bez çantasını bile tutmazdın sen.
If Ha No Ra comes buy while I'm at lecture and asks you about the spicy rice cakes don't tell her about Dong Chul's store.
Ben dersteyken Ha No Ra gelip ddukbokki hakkında bir şey sorarsa Dong Chul'un dükkanından bahsetme.
Oh, we're glad you had fun. Blue Icees and a trip to The Container Store? It's like I died and went to the post-mortem, neuron-induced hallucination commonly mistaken as heaven.
Container Store'a yaptığımız gezide buzlu şeker alınca ölmüşüm de genelde cennet olarak karıştırılan ölüm sonrası nöron halisünasyonuna gitmiş gibi oldum.
You know what they don't sell at The Container Store?
Container Store'da ne satmıyorlar biliyor musunuz?
I'm calling the hardware store.
Hırdavatçıyı arar geçerim.
Sorry, I use the names part of my brain to store body envy.
Üzgünüm. Kıskançlığım yüzünden ismine odaklanamadım.
I'll hit every liquor store in the area, try and find another bottle of that Japanese whale whiskey.
Bölgedeki bütün içki, dükkanlarına bakacağım başka bir Japon balina viski şişesi, bulmaya çalışacağım.
You are smart, you are funny, - ( sighs ) you are tough, and those are gonna be the things that she gets from you, and those cannot be bought at a store.
Akıllısın, komiksin sağlamsın ve bu özellikleri senden alacak. Bunlar marketten alınabilecek şeyler değil.
HPD paid him a visit at the hardware store where he works, but he didn't show up this morning.
Polis, çalıştığı hırdavat dükkanına ziyarette bulunmuş ama bu sabah gelmemiş.
Consult with the steward and find a place to store the king's clothes.
Kahyaya danış ve kralın elbiselerini saklamak için bir yer bulun.
Lots of convenience store clerks get shot. But the shmancy ones in Queen Anne get a manhunt?
- Bir sürü tezgahtar vurulurken yalnızca Queen Anne'deki tezgahtarın mı katilini arıyorlar?
We got the convenience store shooter.
Tezgahtarı bulan adamı bulduk.
No, that lady who came in last night? Brought in the gun from that convenience store job in Queen Anne.
- Hayır, dün gelen bayan vardı ya Queen Anne'deki bakkalı soyan adamın silahını getirmişti.
It's a-a data server with the capacity to store the contents of the human brain.
İnsan beynindekileri saklayabilecek sığası olan bir veri sunucusu.
Uh, these are all items that will be sold in the museum store, Your Honor, most of them commercial, with no artistic value.
Bütün bu eşyalar müze dükkanında satılacak Sayın Yargıç. Çoğu da ticari, hiçbir sanatsal değeri yok.
Well, we're seizing all the rugs, and Bishop brought back a bunch of store records.
Bütün kilimlere el koyduk ve Bishop da satış listesini kontrol ediyor.
I had Carol go out to the pet store and get this new collar for me.
Carol'dan evcil hayvan dükkanına gidip yeni bir tasma almasını istedim.
Not one from the convenience store.
Ucuzlarından değil ama.
Hey, mama, listen, I need you to find the owner of the Diablo General Store in Esperanza Valley.
Dinle yavrum, Esperanza Vadisi'ndeki Diablo Marketi'nin sahibini bulmanı istiyorum.
Uh, looks like that store has been owned by the Dufour family for 60 years, currently managed by Jacob Dufour.
Görünüşe göre dükkanı 60 yıldır Dufour ailesi işletiyor, şu anda da başında Jacob Dufour var.
The rice store owner wants me to marry his son.
Pirinç dükkânının sahibi oğluyla evlenmemi istiyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]