English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ T ] / There were three

There were three traducir turco

911 traducción paralela
Well, let's just say there were three sacks because I happen to have three sacks here.
Pekala. Diyelim ki üç kesemiz var çünkü şu an burada üç kese var.
There were three boys.
Üç oğlum oldu.
A red herring swallowed one and then there were three.
# Ortalık karışınca biri yutulmuş ve üç kişi kalmışlar. #
There were three people in that car, Nick, you and Cora.
Arabada üç kişiydiniz, Nick, sen ve Cora.
The newspaper gave me answers but there were three things I had to find out :
Gazete, soruları cevaplamıştı ama öğrenmem gereken üç şey vardı. :
But there were three places laid.
Fakat üç kişilik yer hazırlanmıştı.
- There were three of them.
- Üç kardeşten biriydi.
There were three young directors who showed promise in those days...
O günlerde gelecek vaat eden üç yönetmen vardı.
There were three Judas-trees, and three men were shot at the same time.
Üç tane erguvan ağacı vardı, ve üç kişi aynı anda kurşuna dizildi.
There were three men workin'it.
Orada üç işçi vardı.
- There were three of them, one has run away.
- Üç tane vardı. Biri kaçtı.
In the end, there were three sea lions.
Sonunda 3 tane oldular.
You said there were three?
Üç sarhoş var demiştin.
There were three passes that led into the city.
Şehire girişi sağlayan 3 geçit vardı.
There were three a minute ago.
Daha önce üç taneydi.
Yesterday there were three convicts on the roof.
Dün çatıda üç mahkûm vardı.
If there were three, madame, you'd better tell the commandant.
Üç kişiyse, komutana söyleseniz iyi olur hanımefendi.
- There were three men, sir.
- Üç kişi vardı, efendim.
There were three.
Üç kişiydiler.
THERE WERE THREE OF US IN THAT AIRCRAFT- - YOU AND ME AND A COLONEL NAMED HARRINGTON.
Sen, ben ve Harrington adında bir albay.
AND THERE WERE THREE OF US WHEN THEY BROUGHT US TO THE HOSPITAL AFTER PICKING US UP IN THE DESERT- -
Bizi çölden aldıktan sonra hastaneye getirdiklerinde de üç kişiydik.
There were three gates.
Üç kapı vardı.
- You said there were three gates.
Üç kapı olduğunu söyledin.
At the height of Greek glory, there were three great men.
Bu Yunan haşmetinin tepesinde üç büyük adam vardı.
From the Hood's complement of 1,500 men, there were three survivors.
"Hood"'un 1500 kişilik mürettebatından... sadece üç kişi sağ kurtulabildi.
There were three men waiting for him.
Onu bekleyen üç adam vardı.
There were three men from the camp to and that guy from the east held me in the eye.
Kamptan gelen üç kişi vardı ve ve doğudan gelen adam beni tanıdı.
There were three of us in the Nagasaki group
Nagasaki grubundan bizden üç kişi vardı.
Did you try to tell them there were three possibilities?
Onlara üç olasılığın olduğunu söylemeyi denedin mi?
There were three hideous monsters sisters they were called Gorgons.
Gorgonlar olarak bilinen çok çirkin ve korkunç canavarlar olan üç kızkardeş varmış.
Earlier there were three gentlemen here, right?
Buradaki üç bayı hatırladın mı?
A red herring swallowed one And then there were three
" Bir ringa balığı yuttu birini Kaldı geriye üçü
And then there were three
"Griye kaldı üç."
Her name was Lee Eun Seol, and she was a student here who died a month ago. And those three girls over there... they were Lee Eun Seol's friends.
Dün gelen şuradaki üç kız ise onun arkadaşları.
He was hands up against the wall with coppers all around him and two seconds later three corpses were lying there but he wasn't among them!
Elleri havada, duvara dayanmış, çevresinde onca polis.. .. iki saniye sonra yerde iki ceset ve aralarında o yok!
Finally, after three months of this... I told her mother that I loved Concha... and that although there were certain ties I couldn't form... I wished to provide for her daughter, take charge of her education... in other words, make myself her protector.
Nihayet, o günden üç ay sonra annesine Concha'yı sevdiğimi ve aramızda hiçbir bağ olmamasına karşın kızının eğitim masraflarını üstlenmek istediğimi bir başka deyişle, onun hamisi olmak istediğimi söyledim.
There were just the three of us in the cabin.
Yanında bir hemşire vardı. Kulübede sadece üçümüzdük.
- There were only three.
- Orada sadece 3 kişi vardı.
You were there three days.
Üç gündür oradaydınız.
As there were but three cabin passengers, we all messed at the Captain's table.
Sadece üç yolcu kabini olduğundan hepimiz Kaptan'ın masasında yemek yiyorduk.
I love Windward because she lived there for three years... and those were my years.
Windward'ı, annem orada üç yıl yaşadığı için seviyorum ve o yıllar çocukluğumun yıllarıydı.
I thought there were only three.
3 kişisiniz sanıyordum.
There were at least three solutions that were better than the one I chose and I just couldn't think of them.
Benim kararımdan daha iyi, en az üç çözüm vardı ve ben hiçbirini düşünemedim.
There were only three games today,
Bugün sadece üç maç oynandı.
Three days ago, there were 70.
Üç gün önce 70 kişiydiler.
Once upon a time, there were... hm... three handsome hitchhikers.
Bir zamanlar üç yakışıklı otostopçu varmış.
THERE WERE THREE BEDS IN THIS ROOM- -
Bu odada 3 yatak vardı.
They were capable, they loved each other and there is very little to do on a three-month ocean cruise.
Bebek yapma yeterlilikleri vardı, birbirlerini seviyorlardı ve üç aylık deniz gezisinde yapacak fazla bir şey yoktu.
- There were only three of them.
- Onların yalnızca üç tanesi vardı.
There were so many ships More than three thousand in all
Genji ve müttefikleri böylece 3000 savaş gemisinden oluşan çok kudretli bir ordu kurdu.
Three - there were no fingerprints on the murder weapon other than hers, and four - all the members of the Ballon household staff have perfect alibis.
Üç : Cinayet silahının üzerinde onunkilerden başka parmak izi yoktu. Ve dört :

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]