English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ T ] / They don't believe me

They don't believe me traducir turco

174 traducción paralela
If you ask me, I don't believe they're married.
Açıkçası ben evli olduklarına inanmıyorum.
- Suppose they don't believe me?
- Ya bana inanmazlarsa?
I know you don't follow Arsenal but they're a good bet, believe me.
Arsenal'i takip etmediğinizi biliyorum, ama inanın onlara oynamak iyi kazandırıyor.
Frenchy, they don't believe me.
Frenchy! Bana inanmıyorlar.
Now, I don't care if they believe me or not.
Ama bana inanıp inanmadıkları umurumda değil ki.
I don't expect you to believe me but these few last months have been getting me down almost as much as they have you.
Bana inanmanı beklemiyorum ama bu son birkaç aydır seni bulmak için beni olabildiğince bunaltıyorlar.
I still have a feeling they don't believe me.
Hala bana inanmadıklarını hissediyorum.
Downtown they just don't believe me.
Merkezde kimse buna inanmıyor.
They believe in my miracles from 2000 years ago, but they don't believe in me now.
2000 yıl önceki mucizelerime inanıyorlar ama, şimdi bana inanmıyorlar.
Just as they don't believe me.
Bana inanmadıkları gibi.
They don't believe me.
Çünkü bana inanmazlar.
But it's so funny, though, sometimes you'd never believe it, they call me Katharine, I don't even know it's my own name, I forget to answer.
Bazen bana Katharine derler, üzerime alınmam!
THEY DON'T BELIEVE ME.
Bana inanmıyorlar.
They've all asked me, every single one of them. And they look at me as if they don't believe me.
Hepsi sordu, tek tek sordular bana inanmıyormuş gibi bir halleri vardı.
But don't forget that they're books you give me! And I believe them.
Ama bunu unutma, bunlar sadece bana verdiğin kitaplar ve ben onlara inanıyorum.
They don't believe me.
İşin ilginci inanmadılar.
They don't believe me.
Bana inanmadılar ki.
Since my nervous system is already affected, as you pointed out, doctor, I don't believe they could do much more to me.
Sizin de söylediğiniz gibi, Doktor, sinir sistemim zaten etkilendiğine göre bana daha fazlasını yapabileceklerine inanmıyorum.
I don't know how much they're paying you but you gotta believe me, it ain't enough.
Seni nasıl ikna ettiler. Bu iş karşılığında sana ne verecekller bilmiyorum ama, inan bana, ne verseler az.
They've been telling me so many lies, I don't know who to believe anymore.
Bana o kadar çok yalan söylüyorlar ki kime inanacağımı bilmiyorum.
To me they seem to be a part of a rotten scheme. I don't believe them, the people of this country.
Bana iğrenç bir komplonun parçasıymışlar gibi göründü onlara inanmıyorum, bu ülkenin insanları
So they tell me he did it. But I don't believe it.
Sonra bana onun yaptığını söylediler.
I'm okay now. But they don't believe me, and they won't let me see my family.
- Evet, Arroyo?
They warned me tonight they'd hurt my wife and daughter... if I went to Chief Metcalf with this, but I don " t have any proof and the chief would never believe me.
Bu gece beni karıma ve kızıma zarar vermekle tehdit ettiler. Amir Metcalf'a anlatmak istiyorum ama kanıtım olmadan bana asla inanmaz.
I didn't know they were doing a story, or why you don't believe me.
Haber yazdıkIarını biImiyordum, inanmaIısın. - Boş ver!
Was I imprisoned just because they made me believe in the system and you're free because you don't believe in the system?
Sırf sisteme inandırılmış olduğum için mi hapse girdim? Ve sen de inanmadığın için mi serbestsin?
I don't really know if they're from the past or the future, but they can think and have real feelings. I can't believe this is happening to me.
Geçmişten mi, yoksa gelecekten mi geldiler bilmiyorum ama düşünebiliyorlar ve hissedebiliyorlar.
They don't believe me.
Bana inanmıyorlar.
- Why? They don't believe me.
- İnanmıyorlar.
They don't believe me.
Kimse bana inanmıyor.
I don't care if they believe me or not.
Bana inanıp inanmamaları umrumda değil.
They still don't believe me, but I think we can change their minds.
Bana inanmıyorlar, ama onları ikna etmeyi başaracağız.
Drugs have done good things for us, if you don't believe they have, do me a favour take all your albums, tapes and CDs and burn'em'cause you know what...?
Uyuşturucular bize iyi şeyler yapar. Eğer buna inanmıyorsanız, bana bir iyilik yapın : Tüm albüm, kaset ve CD'lerinizi yakın.
I don't know why he kept this hidden back here except maybe... because it had a picture of his wife naked, which leads me to believe that... the relationship wasn't as dead as they were pretending.
Bunu bu gizli yerde neden sakladığını bilmiyorum, belki... belki karısının çıplak resimleri vardı, bu da beni... ilişkilerinin öldüğüne inanmamı sağlamıyor.
What if they don't believe me?
Ya bana inanmazlarsa?
But believe me... here, my heart in my hand I'm telling you... the worst that can happen is that they don't kill you.
Ama bana inanın. Kalbim elimde ve size şunu söylüyorum : Olabilecek en kötü şey sizi öldürmemeleridir.
People don't believe. That's why they lock me up.
İnsanlar inanmıyor ve bu yüzden beni kilit altında tutuyorlar.
- I told but they don't believe me
- Onlara söyledim, ama onlar bana inanmadı.
They don't believe me.
Bana inanmazlar.
They don't believe me.
İnanmıyorlar.
If they find me chopped up in a freezer, don't believe the suicide note.
Yine küplere bindi. Beni buzdolabında kuşbaşı doğranmış bulursanız, intihar notuna inanmayın.
You know, no one has ever gotten wise to me and now for the first time an immunity cell has figured out everything and they don't believe him.
Daha önce kimse beni altedememişti. ... ve şimdi ilk defa bir bağışıklık hücresi herşeyi anladı ve ona inanmıyorlar.
I don't think they'll believe me.
Bana inanacaklarını sanmam.
When I tell this story to people, they say it's nonsense, and don't believe me.
İnsanlar, bu hikayeyi anlattığımda saçma olduğunu söylerler ve bana inanmazlar.
Believe it or not, I myself don't find playing monster for four hours all that stimulating either. But it's not about me. I do it because they like it.
İster inan ister inanma, ben de dört saat boyunca canavarı oynamaktan hoşlanmıyorum ama bunu onlar için yapıyorum.
You don't really believe they asked you to leave so they could rehearse "Jesus Loves Me" in private?
İsa Beni Seviyor'u özel olarak çalışabilmek için senden onları yalnız bırakmanı istediklerine inanmıyorsun değil mi?
THEY'RE SURE TO BELIEVE ME. BUT IF THEY DON'T, TRY FOR A CELL WITH SOUTHERN EXPOSURE.
İşe yaramazsa Southern Exposure'u aramayı dene.
- Because they don't believe me.
- Çünkü bana inanmıyorlar.
You know what, even if they don't believe me they'll never look for you here.
Bana inanmamış olabilirler, ama seni asla burada aramayacaklar
If they don't believe me, or they're determined to change my mind, I have a right to avoid that conversation.
Bana inanmıyorlarsa ceya fikrimi değiştirmeye kararlıysalar benim de onların sohbetlerinden kaçma hakkım var.
The police are coming back to arrest me, Wayne, for murdering Alan, because they don't believe that Sherry was here.
Polis, Alan'ın cinayeti yüzünden beni tutuklamaya geliyor, çünkü Sherry'nin burada olduğuna inanmıyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]