To be frank traducir turco
721 traducción paralela
To be frank, Jekyll, I'm not at all satisfied with your conduct.
Açık olmak gerekirse, Jekyll, davranış biçiminden memnun değilim.
To be frank, it needs a new stem
Açıkçası, yeni bir sap lazımdı.
- To be frank
- Açık söyleyeyim ki...
It always pays to be frank with the police.
Polise açık davranmak hep işe yarar Oysa...
I was always taught to be frank and honest.
Açık sözlü ve dürüst olmayı düşünmüştüm.
If you expect the protection of my office, you'll have to be frank.
Sizi korumamı istiyorsanız bana dürüst olmanız gerekiyor.
To be frank, it's such a beautiful rose it might easily win, and, well...
Açık söylemek gerekirse, gül çok güzel ve yarışmayı kazanır ve...
And I want to be frank with you.
Ve dürüst olacağım.
It's a horrible discovery, but I wish to be frank.
Bunun farkına varmak çok üzücü, keşke sana karşı açıksözlü olabilseydim.
She says, "I'm going to be frank, Ben."
"Açık konuşacağım Ben" der.
To be frank, when you took command here, I was hoping you'd fail.
Doğrusu, sen burada komutayı alınca başarmanı istemedim.
I want to be frank with you, Mr...
Sizinle açık konuşmak istiyorum, Bay...
Again, to be frank, it's a difficult safari, and it doesn't fit with my schedule.
Tekrar dürüst olmama gerekirse, bu zor bir safaridir ve benim programıma da uygun değildir.
- To be frank, I was.
- Dürüst olmak gerekirse, öyleydi.
I'm going to be frank.
Dürüst olacağım.
Well, to be frank, I was speaking of Anne.
Şey, açık konuşmak gerekirse, Anne'den bahsediyordum.
- Are you prepared to be frank?
- Dürüst olmaya hazır mısın?
You've got to be frank with me.
Bana karşı açık olmalısın.
Ms. Marquise, I could not collect all the money which you asked, but tomorrow the 500,000 francs will be avaible for your disposition and I take them to you as soon as possible.
Sevgili markiz, daha henüz istediğin miktarı toparlayamadım ama yarın 500 bin frank hazır olacak ve ben getireceğim. Sevgilerimle, L. Deslange
If he knows I got 1,000 francs, he'll put the bite on me to pay all his debts, and I'll be broke again.
Eğer 1000 frankım olduğunu öğrenirse, tüm o borçlarını ödemek için benden para sızdırmaya kalkar ve ben de yeniden çulsuz kalırım.
To be perfectly frank, I dislike you... intensely.
Dürüst olmak gerekirse, ben de senden hiç hoşlanmıyorum.
That night I decided to run away from them... to flee forever... without demanding my 18,000 francs... so that I wouldn't be the only thief in the family!
O gece ailedeki tek hırsız olarak kalmamak için 18bin frankımı da talep etmeden sonsuza dek yanlarından kaçmaya karar vermiştim.
For 5 francs to be worth 100 sous... spend them!
100 metelik değerinde 5 frankın varsa harca gitsin!
I decided that these bills ought to be paid. I owe 40,000 francs.
Bu borçların ödenmesi gerektiğine karar verdim. 40 bin frank borcum var.
To be perfectly frank, I was trying to find out what you know about the possibility of a general war.
Bu genel harbin çıkma ihtimali hakkında neler bildiğinizi anlamaya çalışıyorum.
To be perfectly frank with you, I expected a little more argument.
Açık sözlü olmak gerekirse, biraz daha atışmayı bekliyordum.
There's not going to be any "worst." Frank won't let us down.
Artık kötü bir durumda değiliz. Frank bizi yarı yolda bırakmayacak.
To be perfectly frank with you, my dear, I can't see you doing it.
Doğruyu söylemem gerekirse, canım, seni o şekilde hayal edemiyorum.
You see, Frank had two very good reasons for wanting to be dead :
Frank'ın ölü olmayı istemesinin çok iyi iki nedeni var :
But that there be no doubt in the minds of the jury... I am about to produce five witnesses — none of whom is connected even remotely with the Midland — who were present when Frank James confessed.
Jürinin aklında hiç şüphe olmaması için Midland ile uzaktan yakından hiç bir bağlantısı olmayan ve Frank James itiraf ettiğinde hazır bulunmayan beş tanık getirmek üzereyim.
"In granting a full pardon to Frank James... " he has shown himself to be a man... " who acts in full accord...
" Frank James'in genel afla bağışlanması onun, halkın istekleriyle tam bir uyum içinde hareket eden bir adam olduğunu ortaya çıkardı.
Half a million francs... would be useful to you?
- Hayır, değilim. Yarım milyon Frank işinize yaramaz mı?
Dimitrios would pay, believing we would come back for more, but we shall not be as foolish as to endanger our lives in that way.
Bir milyon Frank isteriz. Dimitrios, tekrar geleceğimizi sanarak ödeyecektir. Ama biz hayatımızı tehlikeye atacak kadar aptal değiliz.
If you happen to find a few hundred francs, I'll be at the Brass Monkey.
Birkaç yüz frank bulursan, ben Brass Monkey'deyim.
Frank. Please, there's one thing I have to be sure of.
Lütfen, emin olmam gereken bir şey var.
Frank what I wanted to be sure of was whether you trust me.
Frank emin olmak istediğim şey bana güvenip güvenmediğindi.
Furthermore, your stories may be holding out false hope of a pardon... to both Frank Wiecek and his mother.
Ayrıca, senin haberlerin hem Frank Wiecek hem de annesinde sahte bir bağışlanma umudu yaratıyor.
Gentlemen, I feel somewhat at a loss... because I came here to ask that the petition of Frank Wiecek be withdrawn.
Beyler, biraz şaşırmış durumdayım çünkü buraya Frank Wiecek'in başvurusunun iptalini talep etmek üzere gelmiştim.
To be perfectly frank with you...
Dürüst olmak gerekirse liseyi bile bitirmedim.
Mr. Chairman, I want to be quite frank.
Bay Başkan, açık sözlü olacağım.
If we're going to be that frank about it, I do.
Eğer bu kadar açık olacaksak, evet, istiyorum.
I'm going to be perfectly frank with you.
Beni dinle, seninle açık konuşacağım.
I'll be frank and say that you're a big surprise to me too.
Ben de dürüst davranıp, sizin de bana büyük bir sürpriz olduğunu söyleyeyim.
To be perfectly frank, I was afraid.
Dürüst olmak gerekirse, korktum.
I don't like to be obtrusive when Frank's working, unless he needs my help.
Frank çalışırken rahatsız etmeyi sevmiyorum, tabii yardımıma ihtiyacı olmazsa.
Is that supposed to be a picture of Frank?
Frank'i mi anlatıyorsun bunlarla?
Why, Frank Thurlowe Pulver you mean to say you'd be willing to unglue yourself from that sack to do a favor for someone else?
Yani sen, Frank Thurlowe Pulver... birine iyilik yapmak... için o yataktan kalkacak mısın?
To be perfectly frank... I think there's very little chance of our being interested in the project... unless this new angle you mentioned... drastically alters the picture.
Açık olmak gerekirse bence, düşündüğünüz bu yaklaşım durumu değiştirmedikçe projeyle fazla ilgilenme şansımız olmayacak.
Look, soldier, to be perfectly frank, I don't give a damn what you gave him.
Bak, asker, ona ne söz verdiğin benim umurumda bile değil.
To be perfectly frank,
Tamamıyla dürüst olmak gerekirse,
I mean, as one businessman to another with the franc the way it is, up and down I would prefer to be paid in dollars.
Ama bir iş adamı olarak bunu konuşmalıyım. Frankın durumu biliniyor. İniyor çıkıyor.
to be continued 170
to be on the safe side 18
to be honest 1950
to better days 18
to be loved 19
to bed 99
to be more precise 22
to be blunt 18
to be quite honest 33
to be or not to be 51
to be on the safe side 18
to be honest 1950
to better days 18
to be loved 19
to bed 99
to be more precise 22
to be blunt 18
to be quite honest 33
to be or not to be 51
to be happy 39
to be with you 30
to begin with 126
to be fair 354
to be honest with you 224
to be free 36
to be completely honest 27
to begin 33
to be perfectly honest 76
to be clear 133
to be with you 30
to begin with 126
to be fair 354
to be honest with you 224
to be free 36
to be completely honest 27
to begin 33
to be perfectly honest 76
to be clear 133
to be precise 156
to be 126
to be specific 31
to be sure 151
to be alone 26
to be safe 60
to be married 16
to be exact 289
to be truthful 21
to be 126
to be specific 31
to be sure 151
to be alone 26
to be safe 60
to be married 16
to be exact 289
to be truthful 21