To be truthful traducir turco
123 traducción paralela
If we're going to be truthful about it, it can't be as bad as my situation.
Benim kaybettiğimden daha değerli bir şey miydi sanki?
- And I want to be truthful.
- Dürüst olmak istedim -
To be truthful with the child, I must admit I haven't any other plans.
Çocuklarımıza karşı gerçekçi ve tamamıyle dürüst olmak için... itiraf etmeliyim ki, başka bir planım yok.
I had to be truthful and tell him, "No, they weren't."
Doğruyu söylemek zorundaydım, "Hayır, yapılmıyorlar" dedim.
Ah Young, to be truthful, for the past five years...
Aslında, 5 yıldır ben her zaman...
To be truthful, he's given us roads.
Yollar yaptırdı.
To be truthful with you, I can't sleep in a room with 20 strangers.
Tanımadığım yirmi kişiyle aynı odada yatamam.
I was probably just trying to be truthful.
Sadece dürüst olmaya çalışmışımdır.
She is the one who taught me it is better to be truthful and good than to not.
Dürüst ve güvenilir olmanın daha iyi olduğunu bana o öğretti.
To be truthful, I hope secretly to meet someone else.
Doğruyu söylemek gerekirse, Gizliden gizliye yeni birisiyle tanışmak istiyordum.
We're supposed to be truthful with each other?
Birbirimize karşı dürüst olmamız gerekir.
- We're trying to be truthful. - Well, okay, is...
- Samimi olmaya çalışıyoruz.
If someone asks me about your likes, I have to be truthful.
Biri bana senin neyden hoşlandığını sorarsa, doğruyu söylerim.
NICKY : To be truthful with you, I had to admire this fucking guy.
İşin doğrusu herife hayran kalmıştım.
Papa told me always to be truthful.
- Babam bana hep dürüst ol der.
And, to be truthful, I'm not feeling all that well myself.
Doğrusunu istersen ben de kendimi pek iyi hissetmiyorum.
But I want to be truthful with him
Ama ona karşı dürüst olmalıyım.
To be truthful... I really thought that it was a place where I could have served.
Doğrusu ben de orasının... gerçekten hizmet edebileceğim bir yer | olduğuna inanmıştım.
- You asked me to be truthful, Dawson.
- Dürüst olmamı istedinl, Dawson.
Madam Senator, you understand... that you have promised to be truthful to this committee?
Bayan senatör, bu komiteye doğru olacağınızdan dolayı söz verdiğinizi... anladınız mı?
You always need to be truthful with the party.
Partide her zaman ve her yerde gerçekleri söyemek zorundayiz.
To be truthful, I suspect we haven't given it a lot of thought until now.
Gerçekçi olmak gerekirse, bugüne kadar bu konu üzerinde fazla düşünmedik.
And to be truthful, I didn't want to know.
Açıkçası bilmek de istemiyorum.
Sometimes it's wiser to be truthful than lie, so you won't be believed.
Sana inanılmasını istemiyorsan, bazen doğruyu söylemek yalan söylemekten daha akıllıcadır.
Better to be truthful about this kind of thing.
Böyle durumlarda dürüst olmak daha iyidir.
I've tried to be truthful with you.
Sana karşı hep dürüst olmaya çalıştım.
When Burr Connor fired me, he just - the best thing that came out of that experience was, he was like, you gotta tell the truth about your life, and you have to be truthful about your work, and that's all I wanna do is just tell the fucking truth and I -
Burr Connor beni kovduğu zaman, o sadece bu deneyimden elimde kalan en iyi şey, yaşamınla ilgili gerçeği söylemen gerektiğini öğrenmekti, ve yaptığın işle ilgili dürüst olmayı, tüm istediğim sadece gerçeği söylemek ve...
Because I just want you to be truthful
Çünkü dürüst olmanı istiyorum
If you wish to be truthful, then that is the word you should write.
Açıksözlü olmak istiyorsan, yazman gereken kelime şu olur.
I just want to be truthful.
Ben sadece dürüst olmak istedim.
Always to be honest and truthful ; to be a faithful wife and a loyal subject of your new country.
Sadık bir eş ve yeni ülken için vefakar bir insan olmak için her zaman dürüst ve samimi ol.
Now you have to be completely truthful with me.
Şimdi bana karşı tamamen dürüst olmanı istiyorum.
Truth is very seldom understood by any but imaginative persons... and I want to be quite truthful.
Gerçek şu ki pek az insan, o da sadece hayalgücü kuvvetli olanlar anlıyor... ben de samimi olmak istiyorum.
To be perfectly truthful with you, I don't wanna play-act no more.
Artık rol yapmak istemiyorum.
I'LL BE TRUTHFUL TO YOU.
Ben sana karşı samimi olacağım.
No, only that I'm too truthful to be good.
Hayır, sadece iyi olamayacak kadar gerçekçiyim.
Author of, "I'm not too good to be true, only too truthful to be good."
Yazar dedi ki, "Ben gerçek olmayacak kadar iyi değilim, sadece iyi olamayacak kadar geçekçiyim."
To be absolutely truthful, I hope secretly to meet someone else.
Doğrusunu söylemek gerekirse yeni birini tanımak istiyorum.
The book is to be delightful as well as profound and truthful, is it not?
Kitabın hoşluk hislerinin yanı sıra aynı zamanda da derinlik ve doğruluk da hissettirmesi gerekmiyor mu?
That it's really possible to be happy... and truthful and do good.
Mutlu olmak gerçekten olası. Dürüst ve iyi biri olmak da.
When you took wedding vows to honor and be faithful to your husband... -... were you being truthful?
Kocanızla evlilik yemini ederken, onu onurlandıracağınızı ve onu sadakatle seveceğinizi söylerken, dürüst müydünüz?
Thanks for coming, folks, And don't be afraid, to be completely truthful when you fill out your opinion cards, Honesty is the foundation of the movie business,
Düşünce kartlarınızı doldururken tamamen dürüst olmaktan sakın korkmayın.
Of course, if I'm to be completely truthful,
Tabii açık konuşmak gerekirse,..
I want to be entirely truthful.
Dürüst olmak istiyorum.
Steven, it is not nice to be so... truthful.
Steven, bu çok dürütçe oldu.
She read all my letters to you, so I could not always be truthful.
O sana tüm yazdıklarımı okurdu, bu yüzden daima samimi olamadım.
- I, Lucy, promise to love you and respect for you and be truthful for you as long as I live.
Ben, Lucy, seni sevip sayacağıma ve yaşadığım süre boyunca... dürüst olacağıma söz veririm.
To be honest-to-God truthful with you, Jen I don't really remember that at all so- -
Ben o geceyi hiç hatırlayamıyorum.
My workers expect me to be hard, but truthful.
Bizi buraya getirdiği zaman anlayışlılığını da terk etti.
Only those with wealth of knowledge and truthful spirit, shall be given access to the underworld.
Sermayesi bilgi ve ruhu dürüst olanlar yer altı dünyasına girebilir.
Make me know you sweet, God-fearing and truthful like I wanted my boy to be.
Benim oğlumun olmasını istediğim gibi, içinde Tanrı korkusu olan dürüst biri olduğunu göster.
to be continued 170
to be on the safe side 18
to be honest 1950
to better days 18
to be loved 19
to bed 99
to be more precise 22
to be blunt 18
to be quite honest 33
to be or not to be 51
to be on the safe side 18
to be honest 1950
to better days 18
to be loved 19
to bed 99
to be more precise 22
to be blunt 18
to be quite honest 33
to be or not to be 51
to be happy 39
to be with you 30
to be fair 354
to begin with 126
to be honest with you 224
to be free 36
to be completely honest 27
to begin 33
to be perfectly honest 76
to be frank 90
to be with you 30
to be fair 354
to begin with 126
to be honest with you 224
to be free 36
to be completely honest 27
to begin 33
to be perfectly honest 76
to be frank 90
to be clear 133
to be precise 156
to be 126
to be specific 31
to be sure 151
to be alone 26
to be safe 60
to be married 16
to be exact 289
to be precise 156
to be 126
to be specific 31
to be sure 151
to be alone 26
to be safe 60
to be married 16
to be exact 289