English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ W ] / Which one is that

Which one is that traducir turco

791 traducción paralela
Which one is that, which one is that?
Hangisi bu, hangisi?
Franz Kemmerick is dying! - Which one is that?
Franz Kemmerick ölüyor.
- Which one is that?
- Hangisi o?
Do you know the fourth Commandment? Which one is that?
- 4. emir ne der bilir misiniz?
Which one is that?
Hangisi?
So if we go to another one which is rather different in form, where does that one fit in?
Peki eğer biçim olarak oldukça farklı olan bir diğerine geçersek bu nereden geliyor?
Now, the one composition of Tchaikovsky's that he really detested was his Nutcracker Suite, which is probably the most popular thing he ever wrote.
Tchaikovsky'nin gerçekten nefret ettiği tek eseri... Fındıkkıran Suiti'dir. Bu da eserleri arasında muhtemelen en sevilenidir.
Which one of you is to be that lucky man?
Hanginiz bu şanslı adam olacaksınız?
However, it must be regretfully admitted that, in substance the story to which the Honourable Member refers, is a true one.
Ancak, üzüntüyle kabul etmek gerekir ki saygıdeğer üyemizin atıfta bulunduğu hikâye de gerçektir.
Which one is it? That one.
- Hangi çekmecede?
Don't you realise that her sister told me the truth, how you were a young fool, and I was an old one, which is worse.
Bayanın bana gerçeği söylediğini hala anlamadın mı? Aptalda olsan gençsin. Ama ben yaşlıyım.
Here, for instance, is one such specimen that got himself trapped in amber, which we know is at least that old.
Mesela burada kehribar içine sıkışmış bir birey var... en azından kehribar kadar eski olduğunu biliyoruz.
Which is too bad in a way... because Arthur's the one that really knows.
Bu çok kötü çünkü her şeyi gerçekten bilen kişi Arthur.
He's full of opinions, one of which is that he can write good music on a time schedule.
Bir sürü fikri var, bir tanesi taşıt tarifesi üzerine iyi bir nota yazabilmesi.
It's just that one look at your kindly face, which is so full of fun, good fellowship...
İnsan senin o muzip, arkadaş canlısı ve sevecen suratına bakınca...
The reason why he buys everything he can, is because of a crazy hope that one of the things he buys will be life everlasting which it never can be.
Alabildiği her şeyi almasının nedeni... aldıklarından birinin ona ebedi hayatı getirebileceğine dair içinde taşıdığı... o imkansız ve delice umuttur.
A very interesting story, Lieutenant, which I don't challenge. But I would like to call the court's attention to one all-important factor in this testimony, and that is Lieutenant Cantrell's personal interest in the accused.
Ama mahkemenin dikkatini, bu tanıklıktaki tek ve en önemli noktaya, çekmek isterimki bu Teğmen Cantrell'in sanığa olan kişisel ilgisidir.
Afilm permits one to give the appearance of reality to that which is unreal.
Film kişinin gerçek olmayana gerçek görüntüsü vermesine olanak tanır.
You are in one of those folds in time which you have researched in your work, research that does you credit but is frowned upon by our regime.
O zaman katlarından birindesiniz, çalışmanızda araştırdığınız,... size itibar kazandıran ama ama rejimimizi kızdıran çalışmanızda.
Don't you see that this is something which concerns all of us... that this is the one moment when it is your duty to break confidence.
Bu konunun hepimizi ilgilendirdiğini anlamıyor musun... Gizliliği elden bırakmanı gerektiren bir durum varsa o da şu an.
Now, one of the alternatives... just in the event that this last treatment is not successful, is simply to allow you to move into a special area in which people of your kind have been congregated.
Şimdi alternatiflerden biri, tabii eğer son tedavide başarı elde edemezsek, sizi özel bir yere nakletmek. Sizin gibilerin toplandığı bir yere.
I've collected precedents and arguments that have a bearing on the basis of the case, which is the conflict between allegiance to international law and to the laws of one's own country.
Bu davanın çok benzeri davalarla ilgili emsal temsil edebilecek bilgiler topladım. Bu ülkenin kanunları ile uluslar arası kanunlar....... birbirleriyle çakışıyorlar.
But the great astronomer shattered that conceit and we were forced to admit our planet. ... is but one of many which swing around the sun that there are other systems beyond our solar system. ... in myriad worlds.
Büyük astronom bu bencilliği tuz buz etti gezegenimizin güneşin etrafında dönen pek çok gezegenden biri olduğunu güneş sistemimizin ötesinde başka sistemler, sayısız dünyalar olduğunu kabul etmeye zorlandık.
An assumption that one associates with minds of their calibre... and which is, in itself, gentlemen, a lie.
Onların düzeyinden beklenen... ve, Baylar, aslında yalan olan bir varsayım.
I fear that I shall be known not as a pope that drove the invaders out of Italy... but one who forced an unwilling artist to complete his work... which is so much greater than both of us.
Korkum, işgalcileri İtalya'dan atan papa olarak değil ; ikimizin de çok ötesinde bir değeri olan eserini bitirmek istemeyen bir sanatçıyı buna zorlamış olan adam olarak hatırlanmak.
It is one, alas. Spectaculum means "that which draws the attention."
- O sadece gösteride en çok neyin dikkatinizi çektiğini merak diyor.
A lovely young couple of the same sex. No one knows which one that is.
İkisi de aynı cinsiyetten - kimse hangisi bilmiyor.
- Which one of us is best? - That's right.
- Hangimizin daha iyi olduğu mu?
Anyway, this mechanism emits the rays, the nature of which escapes me... but one thing is absolutely certain, that these rays... come into contact with every obstacle in the way and rebound off that obstacle... back into their little heads and warn them.
Doğası benim için gizemini koruyan bu düzenekler ışın yayarlar ama şurası kesin ki bu ışınlar bir engele çarpıp yansıyarak tekrar küçük kafalarına döner ve onları uyarır.
But am I to understand that if there is resistance during phase one, you would then go to phase two and even to phase three, which would mean the destruction of the entire city?
Birinci aşama sırasında direniş olursa, ikinci hatta üçüncü aşamaya geçip şehri yok edeceğiniz sonucunu çıkarabilir miyim?
The way in which this man buried his one and only mother is evidence that at heart he is a criminal.
Bu adamın en önemli varlığı annesini gömme şekli onun doğuştan bir katil olduğunun bir kanıtıdır.
But this Mr. Spock you mentioned, the one responsible for that unseemly, impudent act of taking you from me, which is he?
Ama bu Mr. Spock siz söylemiştiniz... Sizleri benden alıp götürme küstahlığını gösteren adam. - O hangisi?
For one thing, when you phone the base, all you get is a recording which repeats that the phone lines are temporarily out of order.
Bir kere, üsse telefon açtığınızda, karşınıza sürekli hatların geçici olarak hizmet dışı olduğunu söyleyen bir kayıt çıkıyor.
But one thing that is obvious is that I suffered a memory lapse, during which time I bruised my arm.
Bir hafıza kaybı yaşadım, ve kolumu incittim.
Because your knowledge is so true that it exposes the lies which every scheming one of them lives by.
Bildiklerin o kadar doğru ki hepsinin yaşamak zorunda olduğu yalanları açıkça ortaya seriyor.
We also maintain that irresponsible actions like those of this morning threaten our overall strategy, which is the only one capable of influencing management.
Bu sabahki gibi sorumsuz eylemler yönetimi etkileme yeteneğine sahip tek güç olan genel stratejimizi de tehdit etmektedir.
One more time he was ironic, therefore the debate was on the Norway, e the Norway is a series of disasters, of which, even so it could not to have had guilt, perhaps therefore they were inevitable, e I believe that it had been, it was directly responsible, while minister of the Navy.
Donanma kendi emrinde olduğu için yine de sorumlu sayılsa da, Norveç operasyonu ve neticesindeki hezimetten dolayı suçlanmaması görüşü hakimdi.
Why don't we see on this glorious sun filled day, the Italian sun, to which no one can apply sanctions, is a Divine sign that the heavens are on our side!
Böyle şanlı şerefli, İtalyan güneşiyle dolu bir günde hiç bir İtalyanın cezalandırılmaması Tanrının da bizim yanımızda olduğunun bir göstergesidir!
This converted cubbyhole that passes for your bedroom, this hovel two metres ninety-two long by one metre sixty-three wide, that is to say, a little over five square metres, this attic from which you have not stirred for several hours, for several days.
Yatak odana dönüşen bu hücre iki metre doksan santim uzunluğunda bir metre yetmiş üç santim genişliğindeki yani beş metrekareden biraz daha geniş olan bu mezbele saatlerdir, günlerdir kıpırdamadığın bu çatı katı.
It is only this blind prehistory, a new fatality which no one dominates, that the commodity economy has democratized.
Bu gizli tarihöncesi, kimsenin kontrol etmedigi bu yeni kader meta ekonomisinin demokratiklestirdigi tek seydir.
This painting which is called Night makes such demands on one's ability to guess that few people go to the trouble of studying it more closely.
Gece denilen bu resim onu daha yakından inceleme derdine düşen birkaç kişinin ressamın yeteneği hakkında bu tarz sorgulamalarına yol açar.
It is fitting that Frankenstein should be the one chosen by your president to lead you in this war against the French which I now decree.
Fransızlara karşı şimdi ilan edeceğim savaşta Başkanınız tarafından seçilen lider, Frankenstein olmalı.
As a matter of fact, it is likely that a chain also consists in arranging memories... chaining them in a certain order... which will get everybody to find one's place on the chain again... that is, to rediscover one's own image.
Bundan dolayı, zincire benzer ayrıca anıların düzenlenmesinden oluşur... belirli bir düzene göre birbirine bağlanır... bu zincir üzerinde herkes birbirinin yerini bulabilir... böylece kişi kendi imajını yeniden keşfedebilir.
What the master means is that there was no one left to work here, so he had to rent new machines which he paid grain for, as he does with you all.
Efendinin demek istediği, burada çalışmak için kimsenin kalmadığıdır, ve o da yeni makinalar kiralamak zorunda kaldı, tahıl için para ödedi, hepinizin yaptığı gibi.
That makes 12 rifles on the table... plus fiive hunting rifles, one of which is an automatic.
- Öyleyse 12 tane tüfeğimiz var. Ayrıca beş avcı tüfeği, bir tanesi otomatik.
Which is this god who accepts that one dies of hunger?
Hangi tanrı insanların açlıktan ölmesine göz yumar?
One do not have the faith, that if one wishes for his next what one wishes for oneself. That which falls asleep the full belly, whereas its neighbor is hungry, are not Muslim.
Kendi için istediğini,... yanındaki için istemeyen, komşusu açken kendi tok yatan, iman etmemiştir,... bizden değildir,... Müslüman değildir.
Is that it provides a mask behind which one's true squalor can rest in peace.
İnsanın gerçek sefaletinin huzur içinde dinlenmesi için maske görevi görür.
Of all the different kinds of pussy soft, hot, gravel, velvet, cold, wet, big, small there's one I can feel in my blood, and that's silk, which is yours.
Bu dünyadaki tüm farklı türde amcıkların içinde yumuşak, sıcak, kumlu, kadifemsi, soğuk, ıslak, büyük, küçük kanımda hissedebildiğim bir tanesi var ki o da seninki, ipeksi olan.
I'm sorry, but sometimes one is forced to consider the possibility that affairs are being conducted in a way which, all things being considered, and making all possible allowances, is, not to put too fine a point on it, perhaps not entirely straightforward.
Üzülerek söylemek durumundayım Bakanım bazen insan, meseleyi bir şekilde idare etmek ve her ihtimale hazırlıklı olmak için lafı dolandırarak söylemek zorunda kalabilir.
Another says that one night you were caught stealing your horses'oats and that your coachman, that is the man who was before me gave you, in the dark, a good sound drubbing, of which you said nothing.
Hatta, bir gece kendi atlarınızın yemini çalmaya gelirken arabacınıza yakalanmışsınız, o da karanlıkta kim olduğunuzu görmeden size sıkı bir dayak çekmiş ama siz bir şey diyememişsiniz. Peki, öbürlerini de anlatayım mı?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]