You know that one traducir turco
5,522 traducción paralela
Well, I'm glad that you said that, because you know that one that's made entirely of shrubs?
Öyle söylemene sevindim. Çalılardan oluşan gezegeni hatırlıyor musun?
You know that one with the buttons?
Düğmeli olan hani?
You know that one?
Bu şiiri bilir misin?
But, you know, that could just be one of those psychotic hillbillies taking target practice, you know?
Fakat, bilirsin, bu tutsakları psikolojik baskı altına almak için yaptıkları atış talimi, olabilir mi?
Too much time in one place is dangerous. You know that.
Bir yerde uzun süre kalmak tehlikelidir.
So you figured, if no one knew she was dead, no one would know that you owed her money?
Sonra dedin ki öldüğünü kimse bilmiyorsa, ona borçlu olduğunu da kimse bilmiyordur?
And I bought you some of that shampoo you like... you know, the one with all the fruity-smelling chemicals.
Ve o beğendiğin şampuandan aldım... hani şu meyve kokulu kimyasal olandan.
You know I've learned that one the hard way.
Ben bunu zor yoldan öğrendim.
I told you to clean yourself up, that if you were clean, no one would know what you are or what you'd done.
Kendini temizlemeni söyledim temiz olduğunda kimse ne olduğunu ya da ne yaptığını anlayamazdı.
I know that I can't make up for that. But you need to hear this. You're the one.
Bunu telafi edemeyeceğimi biliyorum ama bunu duymalısın.
You know that diamond, the one that i showed you?
Sana gösterdiğim elması hatırlıyor musun?
Okay, you know, Lina and I might be a lot alike, but one way that we are different...
Pekala, Lina ve ben çok benzer olabiliriz, ama farklı olduğumuz bir durum var.
I know that so many of you find it hard to accept, impossible to believe that John Alden, son of one of our founders and a brave soldier in our defense, is guilty of malefic witchcraft.
John Alden'ın, kasabamızın kurucularından birinin oğlunun, savunmamızda görevli cesur bir askerin kara büyüyle suçlanmasını, birçoğunuzun kabul edilmesi güç ve inanılması imkânsız bulduğunun farkındayım.
You know, the ones that you stare at to see which one you want to eat.
Hangisini yiyeceğini seçmek için baktıklarından bahsediyorum.
'Cause you know that even / ones got themselves penciled in for one of those seats.
Sen de farkındasın ki herkes kendini sağlama almaya çalışıyor.
When you find one that is, let me know.
Kolayını bulursan haber ver.
I know addicts, and I am not gonna be the one that you use and you lie to and then move along.
Bağımlıları bilirim. Kullandığın ve yalan söylediğin biri olmayacağım. Hadi ilerle.
You know, it's a real shame that Lourdes was the only one among us who might have been able to find a place in her heart to forgive you.
Aramızda seni kalpten affetmek için bir yer bulabilecek tek kişinin Lourdes olması gerçek bir utanç.
Did you know that in Minsk the Germans allot each Jew one-and-a-half square meters of living space?
Almanların Minsk'te her bir yahudiye sadece bir metre kare yaşam alanı ayırdığını biliyor muydun?
You know, I was the one who found that feather.
Aslında, bir tüy bulmuştum.
I know that the chosen one's here and that you're hiding him because you know that once the people have their Savior, your power means nothing.
Seçilmiş kişinin burada olduğunu ve onu sakladığını biliyorum. Çünkü insanlar Kurtarıcıya kavuşursa sizin gücünüzün bir anlamı kalmayacak.
You know, I just knew that you had a lot of things going on lately with Harvey and Malone, and sometimes the best way to deal with disappointment in one arena is to accomplish something else.
Başında Harvey ve Malone'la ilgili çok fazla şey olduğunu biliyordum... ve düşündüm ki, hayal kırıklığıyla baş etmenin en iyi yolu başka bir şeyi başarmaktır.
I understand that you and Mona have more than the usual amount of history, but you know what'll happen if either one of us tries to talk to Mike.
Mona'yla sıradışı bir geçmişiniz olduğunun farkındayım ama Mike'la konuşmaya çalışsak neler olur biliyorsun.
Just name one or, I don't know, you could name something about me that you do like.
Bir tane söylesene. Ya da ne bileyim hakkımda sevdiğin bir şey söyleyebilirsin.
Do you know what that's like for one of us?
Bu, bizim gibiler için nasıldır bilir misin?
You know that big ugly one with the sourpuss?
Şu büyük suratsız olanın adı neydi?
Do you really think that they could do something like this and no one would know?
Gerçekten kimse duymadan böyle bir şeyi yapabileceklerini mi sanıyorsun?
And since you know where it's hidden, I would have to suppose you're the one that put it there.
Ve arabanın nerede saklı olduğunu bildiğine göre, onu oraya koyanın sen olduğunu varsaymalıyım.
But I know you're the only one in the way of making that happen.
Ama bunun önündeki tek engelin sen olduğunu biliyorum.
I want you to know, not one day went by in that prison when I didn't think of you.
Bilmeni isterimki, hapisanede seni düşünmediğim bir gün olmadı.
I have a chance to finish what he started. But I know you're the only one in the way of making that happen.
Onun başlattığını bitirme şansım var ve bunun önündeki tek engelin sen olduğunu biliyorum.
That little article you wrote? You know, the one where you called me Satan?
Yazdığınız makale, bana şeytan dediğiniz var ya?
'Cause you know that even / ones got themselves penciled in for one of those seats.
Çünkü herkesin koltuğunda kalemleri var biliyorum.
Matty, I think the one thing you would know about me by now is that I can keep a secret.
Matty, bence şimdiye kadar benimle ilgili bildiğin tek şey sır tutabildiğim olmalıydı.
I have to do something, and I need you to trust that it's for us, because no one can know what sinners we are.
Bir şeyler yapmam gerek ve bunu bizim için yaptığıma güvenmen gerek. - Çünkü işlediğimiz günahı kimse bilmemeli.
And one day, I will tell you everything, but until then, all you need to know is that I'm going to make this family whole again.
Bir gün her şeyi anlatacağım ama o zamana kadar şunu bil ki bu aileyi eskisi gibi yapacağım.
Babe, I know you can't appreciate what it is to be an addict, but you've got to respect the fact that you're living with one.
Bebeğim, bağımlı olmanın takdirle karşılanamayacağını biliyorum ama biriyle yaşıyorsa ona saygı duymalısın aslında.
Look, I know I might not understand everything that's going on with you and Robin Hood, but there is one thing I understand better than anyone else...
Bak, Robin Hood'la aranızda olan her şeyi anlamıyor olabilirim. Ama anladığım bir şey var. Hem de herkesten daha fazla.
You know that receipt that was in Wally's pocket, the one from the Brooklyn coffeehouse?
Wally'nin cebinden çıkan fişteki kahveci ne oldu? Brooklyn'de olan.
You'd know that you were the one who asked to forget.
Bunu unutmayı isteyen sizdiniz.
I need all the help I can get. Tell me one thing you know that I can't read about.
Hakkında okuyamayacağım tek bir şey söyle.
Despite trying to make me believe that you've got the whole place wired- - that no one breathes without your knowing- - because you know what else you don't know, I'm guessing?
Her yeri dinlediğinize ve kimsenin sizden habersiz nefes bile almadığına beni inandırma çabana rağmen- - Çünkü başka bilmediğin ne var biliyor musun?
I don't know what the hell happened back there, but let me make one thing very clear. There is nothing about you that seems easy.
Orada ne olduğunu bilmiyorum ama şunu açıkça söyleyeyim seninle ilgili kolay görünen hiçbir şey yok.
You know all that "one life to give" stuff.
'Verecek bir can'muhabbetini bilirsin.
You know, we managed to get him one to Thailand, and I hope that he wears it well in Iran.
Tayland için ona bir tane verebilmeyi başardık.
You know, I would never say this at work, but there is research that suggests that knowing too much about someone up front is actually a bad thing.
Biliyorsun, bunu işyerinde asla söylemem ama birisi hakkında çok fazla şey bilmenin kötü şeylere yol açtığını... -... öne süren bir araştırma var.
That's because you know that you end up on one soon.
" Baba ocağından senin kollarına geldim.
- You're the only one that calls me a writer. Do you know that?
Sen bana yazar diyen tek kişisin bunu biliyor muydun?
You know that thief I told you about? The one who ran from the ice-cream shop?
Sana bahsettiğim şu hırsız var ya, dondurmacıda yanımızdan kaçan..
Yeah, well, you know what? Maybe I would listen if the Turbidians had some reason to enter the Cave of Swollen Dreams that didn't break the pact they made in act one
Pekala bak ne diyeceğim, belki eğer Turbidianlar'ın Kraliçe Darneesa'yla birinci perdede yaptıkları anlaşmayı bozmadan Şişmiş Rüyalar Mağarası'na girmek için bir sebepleri olsaydı...
- But you know, on the other hand, I worry that conversations like this one often dismiss her as a mere puppet of the industry...
Hmm... Ne? Korkarım bu tip konuşmalar sektörün onu bir kukla gibi dışlamasına sebep oluyor.
you know 156049
you know what 23733
you know that 5741
you know the drill 277
you know what i'm saying 653
you know me too well 26
you know it 920
you know what i mean 2419
you know who i am 419
you know what they say 484
you know what 23733
you know that 5741
you know the drill 277
you know what i'm saying 653
you know me too well 26
you know it 920
you know what i mean 2419
you know who i am 419
you know what they say 484
you know i love you 234
you know that i love you 32
you know what you did 62
you know me 1258
you know what i'm thinking 71
you know where to find me 273
you know what to do 433
you know something 619
you know what this means 169
you know what i'm talking about 329
you know that i love you 32
you know what you did 62
you know me 1258
you know what i'm thinking 71
you know where to find me 273
you know what to do 433
you know something 619
you know what this means 169
you know what i'm talking about 329