Böyle değil traducir inglés
7,701 traducción paralela
Öyle böyle değil hem de.
Spectacularly.
Böyle değil.
Not like this.
Ya da böyle değil.
Or like this.
Ne böyle, ne de böyle değil.
Not like this, not like this.
Yani böyle değil de... tam olarak değil de..
I mean, not like... Not specifically, but there is...
Evdeyken böyle değil.
At home he's a saint.
Tam olarak böyle değil.
That's not the whole story.
Kurallar böyle değil!
Those ain't the rules.
Ama, her zaman böyle değil.
But, it wasn't always like this.
Hem böyle, hem de değil.
It's like that, but it's not like that.
İnsanlardan böyle para toplamak hoş değil ama bu ay biraz nakit açığım var.
It's been such a bear collecting from people. Kinda short on cash this month.
Annen sana böyle diyor, değil mi?
That's what your mother calls you, isn't it?
Bazen böyle olur, değil mi?
Shit happens sometimes, right?
- Kızlara hep böyle yapmıyorsun, değil mi?
You're not used to girls doing that, are you?
Günün birinde böyle olacağım aklına gelmezdi, değil mi?
Never thought you'd see the day, right?
Bir günü böyle geçirebiliriz değil mi?
Say, we can make a day of it, huh?
Hava sonsuza kadar böyle kalacak değil ya.
Well, the weather can't stay like this forever.
Öleceksek böyle ölmek istiyorum. Kralımın yanında bir geminin içinde değil, özgürlüğümüz için savaşarak.
If we are to die, this is how I want it to be - by my King's side, fighting to give us our freedom, not in the belly of some ship.
Doğu Londralılar, nehrin güneyine böyle diyor, değil mi?
That's what them cockneys call south of the river, innit?
Basın vesikan bundan böyle yürürlükte değil.
Your press credentials are hereby revoked.
- Tabii böyle söylersin, değil mi?
Well, you WOULD say that, wouldn't you?
Böyle yapmalıydım, değil mi?
That's what I should've done, innit?
Böyle şeyleri bana değil de sana yetiştirmeleri için daha çok ekmek yemen gerekecek.
It'll take some time before they report these things to you and not me.
Fortitude'da böyle bir şey söz konusu değil.
That's not something we have in Fortitude.
Şu Jason böyle bir şeyi yapacak türde biri değil biliyorsun.
You know that Jason is incapable of doing anything like that.
Adamım, cenaze dediğin böyle olur değil mi?
Man, that was some funeral, huh?
Sanırım böyle şeyleri bekliyor olmamız gerek, değil mi?
Well, I guess we got to expect things like that, right?
Ömrümüz boyunca bu böyle giderse, Niizuma'yı yenmemiz mümkün değil!
If this continues for a lifetime, we can't win against Niizuma!
Başlayalı daha ne oldu ki, ana karakteri böyle aniden öldürmek pek alışıldık değil...
This had began not long after, and now the main character will die...
Değil mi? - Böyle söylemenen çok kibar bir davranış.
Oh, that's very kind of you to say so.
Ama Boyle için iyi, Londra için yeterli değil.
These are pretty good. But they're Boyle good. They're not London good.
Harfiyen böyle şok verilecek değil mi?
Been shocked like that, literally?
Böyle kararları almak için çok erken değil mi?
A little young to be making those kinds of decisions, no?
- César, böyle olmak zorunda değil.
- César, it doesn't have to be this way.
Bu işin sonu böyle bitmeyecek, değil mi?
This ain't gonna end up like that, is it?
Böyle bir şeyi kullanman için büyük adam olman lazım, değil mi evlat?
It takes a great man to drive a car such as this. Right, son? Huh?
İşte o zaman bu adamın, sadece seyircinin değil, genel olarak dünyanın nabzını tuttuğunu anlıyorsunuz. Dünya böyle bir filme hazırdı.
That's when you feel like this guy really has his finger on the pulse of, not only just audience response, but the world in general, that the world was ready for a film like that.
Kişisel bir şey değil, politikamız böyle.
Is not personal, is politics.
Biyolojik bir şey değil, kural böyle.
It's not biological, it's just the rule.
Ama bizim ilişkimiz hiç böyle olmadı, değil mi?
It's never been our relationship, though, has it?
- Onun suçu değil. Delhililer ilgili algı böyle.
Not her fault... well that is the perception about Delhi people... so....
- Değil çünkü böyle bir şeyi hiç duymadım!
That's not a thing, I've never heard of that thing.
Böyle içine kapanman sağlığın açısından hiç iyi değil.
It's not healthy for you to contain yourself like this.
Fortitude'da böyle bir şey söz konusu değil.
That's not something we have in fortitude.
Şu Jason böyle bir şeyi yapacak türde biri değil biliyorsun.
You know that Jason isn't capable Of doing anything like that.
Aşk da böyle bir şey değil mi zaten?
Isn't that what love is?
Böyle sevimli değiller, değil mi?
They don't... they don't look like that, do they?
Gerçekte böyle bir şey mümkün değil tabii, değil mi?
~ That ain't going to happen, is it?
Böyle bir şeyden bahsetmediler değil mi?
I don't suppose they mentioned such a thing.
Böyle hissediyorum ama bunu söyleyemem değil mi?
Yeah, well, I can feel that way, but I shouldn't say that, right?
Seninle ne istersem onu yapacağım sende uzanacaksın ve alacaksın çünkü bu işler böyle yürüyor, değil mi?
I'm gonna do whatever I fucking want to you, and you're gonna lie down and you're gonna take it, because that's the way this works, isn't it?
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi efendim 66
değildim 75
değil mi çocuklar 56
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi efendim 66
değildim 75
değil mi çocuklar 56