Hiç değil traducir inglés
38,415 traducción paralela
Bence Booner'ın köpeğinin ölüm şekli hiç komik değil.
I didn't think it was funny, how Booner's dog died.
Hiç problem değil.
No problem.
Hoşuma gider, "Evet, hiç problem değil."
And I'll be like, "Yeah, no problem."
Bu hiç hoş değil.
This is so uncool.
Ben Ramona'yım ve "hiç hoş değil" gibi okkalı laflar ederim.
I'm Ramona, and I use big words like "So uncool."
Algıladığımız şeyler, hiç de gerçek dünya gibi değil. O zaman bunlar sadece, aklımızın yaptığı en iyi tahminler mi?
That what we perceive isn't the real world at all but just our mind's best guess?
Hiç mi hiç romantik değil.
Boston History Night. It's incredibly unromantic.
Ama gerçekten diğer insanlar hiç umurumda değil.
But I do seriously have basically no interest in other people, though.
Hiç komik değil.
It's not funny.
- Hiç utanman yok, değil mi Jennifer?
You have no shame, do you, Jennifer? What's "shame"?
Çünkü hiç polise haber vermedin, değil mi?
Because you never called the cops, did you?
Eğer bu bir testse, hiç adil değil. Çünkü hazır değildim.
If that was a test, that wasn't fair,'cause I wasn't ready.
Hiç bir yer burası kadar daha güvenli değil.
There ain't no place more secure than this.
Hiç birşey net değil.
It's still not clear.
Hiç mantıklı değil.
That makes no sense.
Hayata farklı bakıyor insan, mesela sonsuza dek yalnız yaşayabilirsin, hiç önemli değil.
It puts shit into perspective, like how you can live your whole life alone and... it's-it's fine.
- Taşlar hiç abartı değil.
Crystals are not too much.
Ayrıca şu an bu hiç umurumda değil çünkü vakit gecenin körü farkındaysan.
Also, I don't care,'cause it's the middle of the night.
Hiç umurumda değil.
I don't care.
Hiç durmuyorsun, değil mi?
You just never stop, do you?
Hiç adil değil.
You think Chris is taking advantage of me?
Hiç iyi değil.
- [Walti] Speak in English.
Böyle şeyler görmek hiç hoş değil Lisa.
It's never pleasant to see this kind of activity, Lisa.
Evet, hiç iyi değil, altı hafta.
Yeah, no, it's not good, six weeks.
Ne kadar haklı olduğunuz hiç önemli değil.
Doesn't matter how right you are.
Çünkü olan şu hiç anlamı olmayan çok basit bir şey söylüyor ve sonra, kahrolası salaklar, değil mi?
Because he's just... because what happens is, he says really simple shit that means nothing, and then, fucking dummies... right?
Hayır, değil. Aslında şu an fotoğraf için hiç uygun değil.
No, he's not... actually, right now's not a good time.
- Hiç iyi değil.
Not okay.
Hiç üzücü değil.
No, not bitter at all.
Bu hiç doğru değil.
Man, see... that ain't right. That...
Hiç... normal değil.
It's not... normal.
Bu hiç mantıklı değil.
It doesn't make sense.
Umurumda değil, hiç de...
I don't care.
- Dürüst olun, onu hiç aramadınız değil mi?
- The truth is, you didn't look for her at all, did you?
Evet, keş bir tanığın söyleyecekleri hiç ama hiç umurumda değil.
- No, and I don't care what some junkie witness was gonna say.
Hiç komik değil.
That's not funny.
Hiç tanışmadık, biliyorsun değil mi?
You know we've never met.
Bu zombi işleri hiç öngörülebilir değil.
This zombie stuff is very unpredictable.
- Louis şimdi hiç sırası değil.
Louis, I am telling you, now is not the time.
Bu hiç mantıklı değil.
Hey, that doesn't make any sense.
Benim için değil, çünkü onun elinde hiç bir şey yok.
Not to me, because he's got nothing.
- O zaman şunu da biliyorsun, Bu onunla takılmam için hiç de iyi bir zaman değil.
- Well, then you also know it's probably not the best time for me to chum up to him.
Önemli değil çünkü bu seni hiç ama hiç ilgilendirmez.
And I don't give a shit because this is none of your goddamn business.
Bunu anlamak kolay ama katlanmak hiç de kolay değil.
And that's an easy thing to understand. But a harder thing to endure.
- Bu hiç komik değil.
- This isn't funny.
Dostum, şu an hiç sırası değil.
The timing couldn't be worse, mate.
- Evet. Hiç polis eğitimi almadın değil mi?
You never really had any sort of police training, right?
Bu hiç adil değil.
This is so unfair.
Hiç mantıklı değil.
Doesn't make any sense.
Erimiş olan tüm buzla bu kadar güneyde hiç gelmedi... Şimdiye kadar değil
With all the ice that's been melting, they never came this far south... not until now.
... yani Jaclyn sana hiç Raymond'ın normal işini yapmadığını söylememişti, değil mi?
Jaclyn never said her husband didn't get his day job done, right?
hiç değilse 21
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi canım 39
değil mi dostum 28
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil misin 154
değil mi çocuklar 56
değil mi ya 25
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi canım 39
değil mi dostum 28
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil misin 154
değil mi çocuklar 56
değil mi ya 25