Istediğim bu değil traducir inglés
1,259 traducción paralela
Konuşmak istediğim bu değil.
- That`s not what I wanna talk about.
Demek istediğim bu değil.
- Not what I meant.
Hayır, istediğim bu değil.
No, that's not what I want.
- Demek istediğim bu değil.
That's not what I mean.
Demek istediğim bu değil.
That's not what I meant.
Evet, istediğim bu değil.
Yeah, that's not what I'm after.
Hadi. - Hayır, benim istediğim bu değil.
- No, it's not what I want.
Demek istediğim bu değil bayım.
That's not what I meant, sir.
Neyse, konuşmak istediğim bu değil.
That's not what I'm talking about.
Demek istediğim bu değil.
I'm not saying that.
Demek istediğim bu değil.
This is not the point
Senden istediğim bu değil!
Thats not what I asked for!
Benim istediğim bu değil.
It's not what I want.
Anlatmak istediğim bu değil.
Well, that's not exactly what I meant.
- Hayır, demek istediğim bu değil.
- No, that's not what I mean.
Demek istediğim bu değil.
That's not what I mean.
Demek istediğim bu değil.
I...
Demek istediğim, ceylanlar hakkında anlatacak bu kadar çok şey olduğunu kim bilebilir, değil mi? Ve kim bu kadar önemser?
I mean, who knew there was so much crap to talk about fucking gazelle, right?
Yo hayır, sizden istediğim şey bu değil.
No, it's not that.
Benim de demek istediğim bu işte. Önemli değil.
That's what I'm saying, it doesn't matter.
Tek istediğim onunla sex yapmak, ama bu konuyla ilgili değil.
I only want to have sex with her, but that's not what it's about.
Bu yeterli değil. Demek istediğim...
That's still not good enough. I mean...
- Onun için istediğim şey bu değil.
That's not what I want for her.
Giles, şu anda duymak istediğim şey bu değil.
That's not exactly what I needed to hear.
İstediğim bu değil.
That's not what I want.
Bu, seni içinde görmek istediğim doğum günü kıyafeti değil.
This isn't the birthday suit i'd like to see you in.
Övünmek istediğim bir şey değil bu.
IT'S NOT SOMETHING I REALLY WANTED TO BOAST ABOUT.
Demek istediğim, son 10-12 yıldır, bu aile pek fonksiyonel değil.
I mean the last 10, 12 years, that's been a dysfunctional family.
Aslında... bu benim istediğim değil.
Well...
Benim istediğim bu değil Sam?
It's not what I want, Sam.
Bu, benim istediğim şey değil.
That's not what i want. I want to be on my own.
Oğlunuzun yürümekte çektiği zorluk git gide artıyor ve bu benim görmek istediğim birşey değil.
I wish I could tell you more, Mr. Ferrari.
Bu benim istediğim film değil.
- It was not the film i asked for. - I'll be damned!
Ama benim istediğim film bu değil.
Maybe we can make it differently.
Ben yalnızca bana Tanrı'nın söylediği gibi yargılayabilirim, bu yüzden yargı doğrudur çünkü benim istediğim şeyi değil, beni gönderenin yapmamı istediklerini yapıyorum!
I judge only as God tells me, so my judgment is right... because I am not trying to do what I want, but only what he who sent me wants!
İstediğim bu değil.
That's not what I wanted.
Bu asla istediğim birşey değil.
It's never what I wanted.
Hayır, bu doğru değil. Demek istediğim...
No, that's not true.
- Bu benim istediğim atkı değil.
This is not the scarf I asked for.
Ama şu anda dünya bizi bir grup ağlak, kindar, öfkeli birey olarak görüyor. Bu hiç de istediğim bir şey değil. Harvard'a yazdığım tavsiye mektubunda sizi böyle anlatmamıştım.
Right now, the world sees us as a group of sniveling, spiteful, vindictive individuals, not really what I'd hoped for, nor is that how I portrayed the two of you in my personal letter of recommendation to Harvard.
Bu kafamdaki adam ile, olmak istediğim adam olmak arasındaki fark gibi bir şey. Ve onların ikisi aynı değil.
It's like I can see the guy that I am in my head and I can see the guy that I want to be and they're just... it's not the same.
Hayır, istediğim bu değil.
IT'S NOT WHAT I WANT.
İstediğim şey bu değil.
THAT HAS NOTHING TO DO WITH IT.
- Demek istediğim, bu benim yazdığım program değil.
- Point is, this isn't the program I wrote.
Ama söylemek istediğim bu değil.
I think you're the luckiest bastard to walk the face of the earth, but, that's not my point.
- İstediğim bu değil ki?
- Why are you interested all of a sudden?
- Hiç de demek istediğim şey bu değil.
- That's not what I meant at all.
Fakat bu yapmak istediğim şey değil.
But that's not what I want to do.
- Hayatımı bu madenlerde geçirmek, istediğim bir şey değil.
Spending my life in the mine was precisely what I didn't want to do.
Demek istediğim, bu senin hatan değil.
I mean, it's not your fault.
Demek istediğim, bu sadece yakartop değil mi?
I mean, it's only dodgeball, right?
istediğim bu 49
bu değil 117
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
bu değil 117
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi canım 39
değil mi dostum 28
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil misin 154
değil mi çocuklar 56
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi canım 39
değil mi dostum 28
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil misin 154
değil mi çocuklar 56