Ondan değil traducir inglés
2,475 traducción paralela
- Hayır ondan değil. Bir randevuya gidecek zamanı bile bulamıyoruz.
And then I make a mistake, and the next thing I know, my whole life was gone.
Ondan değil.
It's not that.
- Oh, hayır ondan değil..
- Oh, it's not that.
Hiç unutmayacaksın. - Yok, ondan değil.
- You'll never forgive me for that.
Ondan değil. - Bob--
It's not that.
Tetikçilerin ondan değil ufak kız kardeşinden emir aldığını öğrenince aldatılmış hissedecek.
He's gonna feel betrayed when I tell him the shooters were taking their orders from his little sister rather than him.
Ondan değil, diğerinden.
Not those ones, the other ones.
Ondan değil.
Nah. It's not that.
- Ben Zachary'den bahsediyordum, ondan değil.
I was talking about Zachary, about him.
- Ondan değil!
- Surely not!
Şarkımı beğenmedin değil mi? Hayır, ondan değil.
You didn't like it, huh? ♪ Been seeing'steady rain ♪ No, it's not that.
Hayır, ondan değil.
No, that's not it.
Evet ve çocuk da ondan değil.
Indeed. The child is not his.
Ondan değil. Bir Dusty Springfield şarkısı duyuyorum.
No, it's just that I can hear Dusty Springfield.
Hayır. Ondan değil. Hem niye böyle bir şey soruyorsun ki?
What... no, that's not... why would you even say something like that?
Ondan değil... Öyle...
It's not that, it's, it's just...
Hayır, ondan değil- - Öyleymiş.
No, that is not why- - oh yeah.
Burada olmam ondan değil.
That's not why I'm here.
Ondan değil ki sadece.
It's not just that.
Ondan değil.
It's not just that.
Ondan değil...
It's not just that...
Hayır, ondan değil.
No, it's not that.
Ondan sonra olanlar benim suçum değil.
Whatever happened after that is not my fault.
Ondan sonradan her şey kötü bir polislik olabilir ama yasalara aykırı değil.
Anything happened after that- - It might be bad police work, but it ain't illegal.
Ondan gerçekten hoşlanıyordun değil mi?
You really liked him, didn't you?
Kimse saldıracak kadar salak değil de ondan.
'Cause nobody's stupid enough to hit it.
Anne, orası bir yaz kampı değil de ondan.
Because this isn't a summer camp, Ma.
Kurbanın bacağında kurşun yarası var ama ondan dolayı ölmesi pek mümkün değil.
Victim has a gunshot wound to the leg, but it hardly killed him.
Peki, yani Colette sana geldi, Ben Aston'la ilişkisi olduğunu söyledi çünkü ondan hamile kalabileceğini düşünmüştü, değil mi?
All right, so Colette came to you, and she told you that she was having an affair with Ben Aston, that she thought that he'd made her pregnant, right?
Hayır, ondan değil. Lütfen, öyle bir şey yapma.
No, that's not it.
- Benden değil, ondan!
- Not to me, to her!
Ondan özür dilemelisin, benden değil.
You should apologize to him, not me.
Pierce Homes sallanmaya başladığında parası olsaydı ondan alırdım ve Pierce Homes da elimizde olurdu. Veda da daha iyi durumda olurdu, değil mi?
If she'd had a little dough when Pierce Homes began to wobble... and I'd taken it, and Pierce Homes was ours right now, she'd be better off, right?
Ondan dolayı değil ki.
Because you're such a powerful man. # That's not fucking it, by the way.
Pastadan değil, sinirleri bozuldu ondan.
It's not the cobbler. This is just nerves.
- Ondan almalıydım, değil mi?
I should've bought it, right?
Gördüğümüz üzere hiç de güvenilir biri değil de ondan!
Because he's unreliable like we've just seen!
"Ondan biraz daha sonra fren yapmalıyım ama fazla değil" dedim.
I said, "I have to brake a little bit later than him, but not too much."
Fakat bunu rağmen, dolunay geçene kadar ondan, uzak durman mantıklı değil mi?
But just the same, don't you think I ought to steer clear of her until after the full moon?
Ondan hoşlandın, değil mi?
I do. You like that one, don't you?
Bu atasözü bir anahtardır... Kötülüğü yaratmanın değil, ondan uzak durmanın anahtarı...
Their proverb was a code... a code for us to avoid evil, not to create it.
- O bir cani değil ve ondan hoşlanmıyorum.
He's not a felon, and I'm not into him.
Bunu söylemek, ondan çok şey istemek, değil mi?
That's asking him to swallow a heck of a lot, don't you think?
'Önce ondan hoşlanmamıştım ama artık pek sorun değil.
'I didn't like her at first, but I don't mind her now.
Senden ve ondan uzak durmamı söyleyen sen değil miydin?
Aren't you the one who said stay the hell away from him and you?
Ondan hoşlanıyordun, değil mi?
You had a crush on her, didn't you?
Akrabam değil ama ondan sorumluyum.
He's not my kin but I am responsible for him.
- İçim hiç rahat değil. Ona bakmamız gerekiyordu, ondan yararlanmamız değil.
We're supposed to be taking care of her.
Sorun değil ama eğer ondan bahsetmek istemiyorsan o halde...
That's fine, but, you know, if you feel that you don't want to talk about him, then...
Sırf Kelsey'le görüşüyor diye Brayden ondan hoşlanıyor değil ya.
You know, honey, just because Kelsey talks to Brayden doesn't mean he likes her.
Sen de ondan hoşlanmıyorsun, değil mi?
You don't like it, do you?
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil misin 154
değil mi çocuklar 56
değil mi efendim 66
değil mi ya 25
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil misin 154
değil mi çocuklar 56
değil mi efendim 66
değil mi ya 25