Tabi ki değil traducir inglés
479 traducción paralela
Tabi ki değil..
Not at all, not at all.
- Hayır, tabi ki değil.
- No, of course not.
- Tabi ki değil.
- Of course not.
Hayır, tabi ki değil!
Oh dear, no.
- Hayır, tabi ki değil!
- No, of course not!
Tabi ki değil! Sadece burada barışçıl bir ortam da yaşıyoruz.
I just meant that things have been peaceful here.
Tabi ki değil..
Of course it's not harmful.
Tabi ki değil, haydi!
Of course not, come on!
Tabi ki değil.
Of course not.
Tabi ki değil.
- Crazy?
Tabi ki değil. 19. yüzyılda bir kömür madeniydi.
Of cause, not. In 19 century it was a coal mine.
Hayır, tabi ki değil.
I'm an idiot. He's not.
- Hayır, tabi ki değil ben İtalyan'ım.
He speaks Italian with me.
Kelimenin tam anlamıyla bir vasiyet değil tabi ki.
Of course, not a testament in the accepted sense of the word.
Yalnızca, tabi ki, kuzeye doğru soğuk ve dalgalı olduğundan pek iyi olmaz, değil mi?
Only, of course, it wasn't so nice up north when it was cold and rough was it?
Tabi ki onları takip etmenin nedeni bu değil, biliyorum ama...
Of course, I know that ain't the reason you're riding them down, but...
Tabi ki istersin, senin kardeşin de onların arasında değil mi.
Of course, your brother was one of them. They're your friends.
Tabi ki. Kahvaltıdan buyana kimseyi öldürmedin, değil mi?
- Haven't murdered anybody, have you?
O anda değil tabi ki.
Not right then, of course.
- Tabi ki yaptım, Thunderbird'de ilk seferim değil biliyorsun.
It's not my first day in a Thunderbird.
Tabi ki hayır. Kraliyet koruması bedava değil. Ona hesap vermek için açlıktan ölenler bile var.
Royal protection isn't gratuitous - hunger follows...
Tabi ki zamanı değil.
Of course, this isn't the time.
- Korsanlara dikkat ederiz değil mi? - Ah Tabi ki.
We'll look after the pirates, won't we?
Tabi ki para sorunu değil.
Of course it isn't the question of the money.
Bela Lugosi ile olan tabi ki, yeni herifle olan değil.
The one with Bella Lugosi of course not this new fella.
Tabi ki biliyordu. O aptal biri değil.
Of course he knew, he's not such a fool.
Farkındayım, tabi ki, yoksulluk utanılacak bir şey değil.
I realise, of course, it's no shame to be poor.
Herkes parasız, tabi ki, ama bu günlerde kim değil ki?
Everybody's broke, of course, but who isn't these days?
- Tabi ki sorun değil memur bey.
Of course not, officer.
Benim ki o kadar değil tabi, sadece okumaya geliyorum.
I don't go that far. I come to read.
Meşhur elmalarının tadına baktım, tabi ki, ama.. Garip değil mi..., bütün o meyveler?
I've tasted the famous apples, of course, but, uh - it's odd, isn't it, all that fruit?
Aktörler kadar değil tabi ki.
Not that they are, the actors.
Evet, tabi ki bize söylenen tüm o saçmalıklara inanmamıştın, değil mi?
Yes, well, surely you didn't believe all that nonsense they told us, did you?
- Tabi ki bunun adı Yeni Yapılaşma değil.
Of course, we wouldn't call it the New Deal.
Tabi ki, sorun değil.
Sure, no problem.
Tabi ki.. Aslında doğruyu söylemek gerekirse onlar arkadaşlarım değil.
Sure, but to tell you the truth, they're not really friends.
- Tabi ki çok ağır değil.
- Of course it's not too heavy.
Tabi ki veremezsin, onu kurtaracağız ama sanırım bunu bana bırakmalısın, değil mi kardeşim? Doğru. Teşekkür ederim, ikinize de.
right oh thank you, thank you both
Tabi ki, senden değil.
No, not from you.
Tabi, az önceki yarışma gerçek yarışma olsaydı ki değil ve bu adam gerçek hakem olsaydı ki değil.
If the contest that had just happened were the real contest- - which it wasn't- - and if this guy were the real judge, which he's not.
Tabi ki artık ölümünden sonra, tabloları satışa çıkarılabilir, değil mi?
And now, of course, after his death, his paintings can be sold, hmm?
- Bu kesin bir bilim değil tabi ki.
- It's not an exact science, of course.
Kontratım tabi ki yanımda değil.Hiçliğin ortasında bir bardan telefon ediyorum.
I don't have my contract. I'm on a phone in a bar in the middle of nowhere.
Bir şey değil, tabi ki.
You're welcome, I'm sure.
Tabi ki yapmıyorum, ama Bay Hebbing'e güvenim tam, değil mi canım?
Well, of course not, but I'd trust Mr Hebbing with anything wouldn't I, darling?
Tabi ki, göğüsleri kocaman çok şahane bir parçaydı, ama bunu yapmak doğru değil.
Sure, she's a great piece oftaiI with a bIousefuI of goodies, but it's illegal.
Tabi ki sorun değil.
Damn right it's OK.
Söylediğiniz bu değil çünkü yaptığınız da bu değil. Tabi ki yaptığım şey bu değil. Aslında ben bunun tam tersini söylüyorum
He failed to communicate that information to me, and we gave him every opportunity.
- evet... hayır, tabi ki, değil!
Yes... no, of course, not!
Tabi ki sen değilsin, değil mi?
Steve Martin's American, isn't he?
- Tabi ki düşünüyorum. Demek istediğim bu değil.
- Well, sure, but that's not what I mean.
tabi ki 1198
tabi ki yok 20
tabi ki öyle 33
tabi ki hayır 106
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
tabi ki yok 20
tabi ki öyle 33
tabi ki hayır 106
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi canım 39
değil mi dostum 28
değil mi anne 66
değil miyim 77
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi canım 39
değil mi dostum 28
değil mi anne 66
değil miyim 77