Uzun değil traducir inglés
3,184 traducción paralela
Yeterince uzun değil.
Not long enough.
- Uzun değil, o ilk.
- Not long, he's first.
Çok uzun değil.
Not too long.
- Çok uzun değil.
Not very.
Çünkü bu tür bir hayat bu dünyada çok uzun değil.
'Cause this way of life isn't long for this world.
O kadar da uzun değil, değil mi?
It's not that long, right?
Uzun zaman önce çok da uzun değil...
Once upon a time... not so long ago...
Uzun zaman önce çok da uzun değil bir kirpi varmış ismi de.. ... Brian'mış.
Once upon a time... not so long ago... there was a hedgehog... whose name... was Brian.
Çok uzun değil.. yapanı hatırladın mı?
Not long enough. Remember the guy who did it? Well, guess what?
Çok uzun zaman önce değil. Daha ben kadın olmadan önce sevişmemiz.
and it dawned on me not so long ago... is that even before I became a woman we were screwed.
Uzun bir süre aramızda olacak öyle değil mi?
She's gonna be around for a long time, isn't she?
Bunu uzun süre yapamayacağını biliyorsun, değil mi?
You do know that you're not gonna be able to keep that up, right?
Dürüstçe uzun süredir değil.
I mean, honestly? Not long.
Uzun zaman önceymiş gibi görünüyor değil mi?
Seems like a long time ago, doesn't it?
Bu uzun, değil mi?
It's longer, isn't it?
Hayır, çoktandır değil uzun zamandır çıkmadım.
No, not anymore, not in a long time.
â ª Sen uzun olmadığı için ağlayan â ª Kız değil miydin?
♪ Weren't you the one ♪ Who's crying not so tall?
- Altı ay uzun bir süre değil.
Six months is not a long time.
-... sandığımdan uzun sürdü. - Sorun değil.
Took me longer than I thought to get the kids organized.
- Uzun zaman yapmak mümkün değil.
- It's Impossible to be still for long time.
Uzun süre hapiste kalabilirim, değil mi?
I could go to jail for a long time, couldn't I?
DEĞİL UZUN OLARAK BAZI AS, zihin,
NOT AS LONG AS SOME, MIND YOU,
- Uzun bir süre değil. Ama unutma, sen ilk gördüğümde tanıyamayabilirim.
BUT REMEMBER, I MIGHT NOT
- Çok uzun sürmedi değil mi?
Well, that didn't take long, did it?
- Ona göre uzun değil ama hâlâ... zaferle. Uzun yaşayacak.Veya uzağa mı gidecek?
Long shall he live.
Ne kadar uzun, değil mi?
How tall he is.
Annem ile babam uzun zaman önce öldü, kalp ile ilgili bir sorundan dolayı değil ama.
My parents died a long time ago, not from heart problems.
O kadar uzun sayılmaz, değil mi?
It's not that long, right?
Kırılamaz değil ama uzun zaman alır, özellikle elinde yazılım olmadan.
It's not unbreakable, but it can take a long time, especially without software.
Uzun yaşamak istemiyorsun, değil mi?
You don't wanna live forever, do you?
Uzun bir hikâye, ama burada yaşanan şey kadar ilginç değil.
It's a long story, and ultimately not as interesting as what's happening here.
6 ay uzun süre değil.
Six months is nothing.
Seni uzun süredir tanıyorum, emirlere itaatsizlik etmek sana göre değil.
I've known you a long time ; It's not like you to disobey orders.
Kevin Stack ve Alex Clark'ı alt etmemize yardım edeceksin. Sırf doğru olan bu olduğu için de değil bunu baro lisansını kaybetmemek ya da uzun süre hapse girmemek için yapacaksın.
You are going to help us take down Kevin Stack and Alex Clark, not because it's the right thing to do, but because you don't want to lose your bar license or go to prison for a very long time.
"Beş hafta yeterince uzun bir süre değil."
I said'five weeks is long enough.
- Yeterince uzun bir süre değil.
not long enough.
Onun yanına taşınınca, uzun vadeli ilişkilerdeki güzel şeyleri öğreneceksin bunları anlayamazsın çünkü önceden yaptığın şeyler değil.
You're gonna move in together, you're gonna learn all these awesome things about being in a long-term relationship, which, you know, you can't even comprehend because you've never done it before.
Uzun zamandır Lizbon'da değildin, değil mi?
It wasn't so long ago that you lived in Lisbon, was it?
Yani uzun zamandır birbirinizi tanıyorsunuz, değil mi?
So you've known each other a long time, right?
Bunlar herkese açık kayıtlar değil, o yüzden Rebekah uzun bir süre kendi kuyruğunu kovalayacak.
These aren't public records, so Rebekah's going to chase her tail for a long time.
Uzun iş falan değil.
It's not a ton of work.
Bu kadar uzun süre tek başına kalacak biri değil.
He's not someone who should spend a lot of time alone.
Uzun vadeli değil ama.
Not long term, though.
o gercek soz ile geldi. Iki gun arkadan degil uzun bir yolculuk için. sarf malzemeleri ariyor.
He came through Promise not two days back lookin'for supplies for a long trip.
Bu iyi bir uzun vadeli plan değil.
This is not a good long-term strategy.
Çok uzun zaman oldu, değil mi?
It's been a long time, huh?
- Çok uzun zamandır değil.
Not for many years.
Kız kardeşini tanıyorum, uzun zamandan beri burada değil.
I know your sister. Been in here a bunch of times.
â ™ ª Uzun yaz gününde mektup yollamak â ™ ª â ™ ª Kilden değil, gümüşten yapılmış â ™ ª Tozlu yollarda ilerlemekteyim â ™ ª
♪ Sent a letter on a long summer day ♪ ♪ Made of silver, not of clay ♪ Oh, I've been running down this dusty road ♪
- Uzun zamandır beni tanıyorsun, değil mi?
- You've known me a long time, right?
Çok uzun, değil mi?
It's quite long, isn't it?
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi efendim 66
değildim 75
değil mi çocuklar 56
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi efendim 66
değildim 75
değil mi çocuklar 56