Yakı traducir inglés
163,297 traducción paralela
Unuttun mu? Yakınlarda büyük bir başarısızlık yaşadı, bu yüzden tasmasını kısa tutmak lazım.
He had a big slip recently, so he needs to be kept on a short leash.
Öylesine, yakınsınız diye.
Nothing, just you two are so close.
En yakın akraban benim.
I'm your next of kin.
Yakınlarda bir yatırım yüzünden 1 milyon dolardan fazla para kaybettiniz doğru mu?
You recently you lost over a million dollars in an investment. - Am I correct?
- Çok yakıştı sayın yargıç.
Very becoming, Your Honor.
Sana çok yakışacağına eminim. Satın almak ister misin?
It would look great on you.
Sayın yargıç tanığımız vardı. Eğer davacıya yakın hissediyorsanız belki davadan çekilmeniz daha doğru olur.
Your Honor, um, we do have a witness, but if you're feeling biased towards the plaintiff, we ask that we be heard on a recusal.
Tim Winchell'se yakın oturuyordu.
Tim lived next to Winchell's.
Yakında Bay Patel ve Sylvester arasında yapılacak olan tartışmanın kurallarını bırakmak istemiştim.
I just wanted to drop off the guidelines for the upcoming debate between Mr. Patel and Sylvester. You can review them.
Hani şu yeni İtalyan mekâna yakın olan mı?
Oh, that one near the new Italian place?
Çok yakında görüşürüz.
Well, I'll see you soon.
Canını yakıyorsun!
You're hurting him!
Eğer ihtiyacımız olanı alıp yakın zamanda ekibimize ulaştıramazsak... -... bir adam ölebilir.
If we don't get what we need and get back to our team soon, then a man could die.
Yakında burada olacaklar.
They'll be here soon.
Lucinda'nın onu, Zuma Plajı'yakınlarındaki şarap tadımı odasına götürmesini sağladı.
He had Lucinda take him to that winery tasting room by Zuma Beach.
- Kolu beline yakın mı duruyordu?
Was he holding his arm close to his waist?
Dahi Yakışıklı'ya!
To the Genius Lair!
Ama hislerini anlıyorum çünkü ben de bana çok yakın olan birini kaybettim.
But I know how you feel because I-I've lost somebody who was close to me, too.
Geri kalanı ben yaptım hepsi yakınlardan bizi izleyen dostlarımızı etkilemek içindi.
I did the rest... all for the benefit of my pals who were watching from close by.
Daha yakından bakmadıkça fazlasını söyleyemem.
I'm not gonna know more until I can get a closer look.
Şüphelinin acısı taze, yakın zamandaki kazalara odaklanalım. Peki.
Our unsub's pain is fresh, so let's focus on recent accidents.
Hem Joe'yla Lily'nin yaşları da yakın.
Plus, Joe and Lily are close in age.
Yakınlarda bir otobüs durağı olmalı.
There must be a bus stop nearby.
Hem yakında yeni bir hayata başlayacaksın.
Besides, you're about to start your new life soon.
Galiba dışişleri bakanının.. ... bu hileli transfere yakından incelemesini istemezsiniz.
My guess is you don't want the secretary of state's office looking closely into a fraudulent transfer.
Millet banliyölerden akın akın bu taraflara geliyor. Çünkü restoranlara ve barlara yakın olmak istiyorlar.
They're all flocking back from the suburbs because they want to be near the restaurants and the clubs.
- İş yeriniz yakın yerde mi?
- Do you work in the Loop?
- Yakın zamanda ortak falan olmayacaksın değil mi?
You're not up for partner anytime soon, are you?
- Yakında öğreniriz.
- We'll find out soon enough.
Regina ona yakınlarda bir kutu iksir vermişti.
Regina just gave her a whole box of potions.
Ya "Yakışıklı Prens" olmak... yeterli olmazsa ve benim için değerli olan... herşeyi kaybetmeye başlarsam?
What if being "Prince Charming" isn't enough, and I start losing... and it keeps going, and I lose everything that matters to me? !
Yakınlarda bir dağ geçidi var... ve herkes erzak ararken kaza yaptığını düşünecek.
There's a ravine near here, and everyone will think he crashed during a supply run.
"Yakışıklı Prens" çıtayı hiç de yükseltmiyor.
"Prince Charming" doesn't set the bar high at all.
Kimmy, beni en yakın Kinko's'a götür. - Olur mu?
Kimmy, you're gonna take me to the nearest Kinko's, okay?
Konuşup yakınlaşırız.
And we can talk and bond.
Pembe odaya izin vermeyebilirler ama ona çok yakın olacağım çünkü Hampton Inn bir oda satın alabileceğimi söyledi!
We may never get conjugal visits, but I can stay close to him because the Hampton Inn told me that I can buy a room, like a condo!
Saw'u uzun zamandır tanıyorum ve şunu öğrendim ki eğer o bir şeyler hakkında endişe duyuyorsa genellikle buna yakından bakmaya değer.
I've known Saw a long time, and I've learned when he's concerned about something, it's usually worth taking a closer look.
Onu yere indirmek zorunda kaldım fakat yakınlardayız.
I had to set her down, but we're in the neighborhood.
Farklı yerdeler ama yakın birbirine.
Different location, and close.
İkinizin yakınlaştığını sanıyordum.
I thought you two had become... close.
Yakında.
Soon.
Öyle miymisim? cünkü uzaktan yakından alakam yok, yine annemin laflarında biri gercekcilik.
'Cause so far, it's just Mum's word against, well, reality.
Karım her an tutuklama yapmaya cok yakın.
My wife is very close to making an arrest.
Maze yakınındaki birine benzeyen Bebek bir kuş gibidir
Maze is like one of those little baby birds that imprints on whatever's near.
Park edilen tek araç buydu. Gece yarısından gece 05 : 00'e kadar olay yerinin yakınında.
It was the only vehicle parked near the crime scene between midnight and 5 : 00 a.m.
O bölgenin yakınında değildik.
We were nowhere near that area.
( Zayıf yakıyor )
( groans weakly )
Artık evinin yakınına bile gelemeyecek.
He's not getting anywhere near your place this time.
Çok yakından değil.
Not too close.
Bana yakın dur.
Stay close to me.
Artık cok yakınız.
We're so close now.
yakın 111
yakışıklı 269
yakında 470
yakışmış 20
yakışıklısın 18
yakında görüşürüz 149
yakından 16
yakınlarda 19
yakında bitecek 16
yakın onu 19
yakışıklı 269
yakında 470
yakışmış 20
yakışıklısın 18
yakında görüşürüz 149
yakından 16
yakınlarda 19
yakında bitecek 16
yakın onu 19