English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → inglés / [ Ç ] / Çok değil

Çok değil traducir inglés

37,034 traducción paralela
- Çok değil.
Not far.
Başlarda çok değil,... ama fikirlerini değiştirmek için çalışacağız.
Not many, not at first, but we'll work to change their minds.
Çok değil ama en azından biraz.
Not a lot but at least a little bit.
Vadi'de bir ev bakıyorum. Bizim evimizden çok da uzakta değil. Kızların evinden.
And I'm looking at a place in the Valley not far from our house... from the girls'home... your home.
Ama çok da korkunç olmayacak, değil mi?
But not too scary, though, right?
Sahne önüne geçmenizi çok isterdim ama burası da iyi, değil mi?
I really wanted to get you on the floor, but this is cool, right?
Çok cesursunuz, değil mi?
You got some balls on you, don't you?
Ki bu aralar çok yaptığımız bir şey değil mi?
Which, right about now, sounds pretty recent, doesn't it?
Çok güzel değil mi Mitchell?
This is nice, Mitchell, no?
Evet, çok zor bir şey değil, Peter.
Yes, it's very simple really, Peter.
Hayat çok acımasız değil mi?
God, life sucks, huh?
Çünkü birden F-18'lerin bizi kızartabileceği değil de ilacın işe yarayıp yaramayacağından daha çok endişe eder oldum.
'Cause all of a sudden, I'm more worried about this potion working than the F-18s turning us into a fiery afterthought.
Tüm bunlar için çok geç değil mi, baba?
Isn't this all, um, too little, too late, Dad?
Çok hoş değil, ama çalışıyor, genelde.
She isn't fancy, but she works, usually.
Çok iyi değil.
Not so good.
Veri kontrol odasındaki bilgileri almak için çok geç değil.
It's not too late to get the information from the data control room.
Çok çalışıyor ama kolay değil.
He's working very hard, but it's not easy.
Dünyada ne kadar çok utanmaz sahtekâr olduğunu biliyorsun, değil mi?
You don't know how many shameless liars are in this world, do you?
Belki de çok doğal değil, değil mi?
Perhaps not so natural?
Ancak, belki de en çok özlediğimiz kişinin hayaletiyle konuşmaya çalışmak, onu hatırlamanın en uygun yolu değil.
But maybe trying to talk to the ghost of a person we miss the most isn't the best way to remember them.
Ona çok önem veriyorsun, değil mi?
You really care about him, don't you?
- Çok kötü değil.
- Not too bad.
Çok garip değil mi?
Right?
Bu çok kötü hissettiriyor, değil mi?
That feels pretty bad, doesn't it?
Isıtma çok iyi değil.
The heating's a little spotty.
Söylemem çok akıllıca değil.
It's not smart, I...
Lee bir tane değil, çok sayıda cinayet işlemişti, kamera önünde.
Lee committed not one but multiple homicides. On camera.
Çok kötü değildi, değil mi?
See? That wasn't so bad, right?
Sanırım çok tehlikeli olmalı, değil mi?
I suppose it could be very dangerous, couldn't it?
Her yemek şiirin bir dizesine karşılık gelir... ama öyle çok açık bir biçimde değil.
Each course corresponds to a line of poetry, but not in a straightforward, literal way.
Aslında bu da çok iyi değil.
This one's not a perfect one, actually.
Çok fazla değil, yoksa...
Not too hard, otherwise...
Bu da işi sadece onun için değil, tüm Slovenyalı şefler için... çok zorlaştırıyor.
That makes it very, very difficult, not only for her, also for other Slovenian chefs.
Çok resmi ve katı değil.
Not too formal, not too rigid.
Çok ciddi değil.
It's not too serious.
Değil mi? - Açı da çok etkileyici.
And the angle is so impressive.
Bu çok kafa karıştırıcı değil mi?
That's very confusing, isn't it?
- Ona çok yakın değil.
- Not too close to him.
Çok uzun ve eğlenceli değil. Ayrıca hepimiz sırf ırkçı görünmemek için izleyecektik.
It's too long, and it's not fun, and we're all just watching it because we don't want to seem racist.
Çok arkadaşın yok değil mi Chumba?
You don't have a lot of friends, do you, Chumba?
Yanık çok da kötü değil.
The burns aren't too bad.
Artık çok da önemli değil gerçi.
Not that that matters anymore anyway.
Çok umurumda değil açıkçası buraya en yakın kahveci orası.
I don't really care, though,'cause it's so close to here.
- Gerçekten çok iyi biri değil mi?
Isn't she just the nicest person?
Bu az veya çok meselesi degil.
It isn't a question of less or more.
Baban hakkında her şeyi çok büyütüyorsun değil mi?
Wow, you really do have a bug up your butt about your stepdad, huh?
Dünya çok büyük Ciro ve Secondigliano benim sikimde bile değil!
It's a big world, and I don't give a fuck about Secondigliano.
Bu da çok sağlam bir özgeçmiş demek, değil mi?
Which means it's one hell of a résumé, am I right?
Çok ideal bir işe alım sloganı değil.
Not the ideal recruitment slogan.
Çok meşguldün, değil mi?
You have been very busy here, haven't you?
- Eğer bensen ya da kocamsan çok uzak değil.
Not if you're me or my husband.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]