English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → español / [ H ] / Hayatta

Hayatta traducir español

41,293 traducción paralela
Hayatta olduğunu anlamak için seni görebilmeliyim.
Debo verte para saberlo.
Elbette gerçek hayatta birini takip etmek bambaşka bir şey.
Claro que acosar a alguien en la vida real es otra cosa.
Gerçek hayatta insanlar birbirlerine bunu soruyor mu, bilmiyorum ama şey diyecektim...
No sé si se pregunta esto en el mundo, pero solo digo...
Hayatta kalmak için bağ kurmaya ihtiyaç duyarız.
Dependemos de las conexiones para sobrevivir.
En temel sosyal etkileşimler bile hayatta kalmamıza yardımcı olur.
Hasta la más simple interacción social nos ayuda a sobrevivir.
Hayatta olmaz.
Claro que no.
Hayatta almam.
Ni en un millón de años.
Hayatta olmaz.
No. Claro que no.
Ve ben hayatta çok kötü kararlar verdim.
Y yo he tomado muy malas decisiones en mi vida.
Çünkü biliyorum ki hâlâ onunla arkadaş olsaydım herhangi birimiz hâlâ onunla arkadaş olsaydık, şimdi hayatta olurdu.
Porque sé que si todavía hubiera sido amigo de ella... Si cualquiera de nosotros hubiera sido su amigo, estaría viva.
Diyeceğim şu ki eğer taşınmasaydım Justin'le çıkmasına izin vermeseydim bunları atlatmasına yardım etmek için yanında olsaydım bugün hâlâ hayatta olurdu.
Lo que quiero decir es que, si no me hubiera mudado, si no la hubiera dejado comenzar a salir con Justin, si hubiera estado cerca para ayudarla ella seguiría viva hoy.
Böyle bir amaç için destek isteme maksadıyla gideceğine hayatta inanmam.
Sinceramente dudo que hayas ido con ningún plan que prometa el apoyo a la piratería.
Bu ormandan dışarıya hayatta adımımı atmam ta ki son bulacağını bilmedikçe.
Y no puedo dar un simple paso hacia abandonar esta selva... hasta que sepa que ha acabado.
Hayatta olmaz, böyle anlaşmamıştık.
De ningún modo. Ese no era el trato.
Hayatta olan biziz.
Somos los que viviremos.
Ben hayatta kalmamızı istiyorum.
Nos quiero vivos.
- Çetin biri, hayatta kalabilir.
Es dura. Tal vez sobrevivirá.
- Hayatta kalabilir. Bak, ancak böyle sonuç alırız.
Mira... así es como... así es como podría suceder.
O, hayatta olmaz.
Eso es un serio error.
Dışarıda hayatta kalabileceğimi sanmıyorum ama yanılıyorsun.
No creo que vaya a sobrevivir aquí afuera, pero te equivocas.
Olivia hâlâ hayatta olurdu.
Olivia seguiría viva.
Spencer hâlâ hayatta olurdu.
Spencer aún estaría vivo.
Ölmek daha kolay. Hayatta olman benim suçumsa, bunun sorumluluğu da bana kalsın.
Es más fácil estar muerto y es mi culpa que estés viva, así que tendré que vivir con ello.
Hayatta olduğun için beni suçlayabilirsin tabii fakat sonrasında bu konu hakkında ne yapacaksın peki?
Desde luego puedes culparme por el hecho de que tienes una vida, pero después ¿ qué harás con ella?
Hayatta kalamayan ben olursam diğerlerine yol göstermek zorundasın çünkü bunu ancak sen yapabilirsin.
Y si soy yo quien no sobreviva, tú tendrás que guiar hacia adelante a los otros porque eres la única que puede hacerlo.
Hayatta olmaz.
De ninguna forma.
Dışarıda olursak hayatta kalırız.
Si nos quedamos afuera, vivimos.
Kıyamete hazırlanıp hayatta kalmaya takan dangozlardan.
Un cabrón survivalista, del tipo precavido.
Arkadaşınızın hâlâ hayatta olup olmadığına bakarsınız.
Ver si su amiga sigue viva.
O hayatta, Jaguar.
Ella vive, Jaguar.
İçinde hayatta kalmak için ihtiyacım olan, uh, bir serum var.
Es un suero que necesito, uh, para permanecer con vida.
Evet, şans eseri onun da adı Helga ama Helga Ungerleider. Ve inanın bana gayet de hayatta.
Y aunque de casualidad se llama Helga, sí, pero Helga Ungerleider y, créame, ella está bien viva.
Hayatta olan şu karınız. Farklı bir soyad.
Esa "esposa" que está "viva" un "apellido distinto".
Hayatta kalanların isteği üzerine isimleri değiştirilmiştir.
A PEDIDO DE LOS SOBREVIVIENTES LOS NOMBRES HAN SIDO CAMBIADOS
Çoğunun hayatta kalmasını garantileyecek tek yol bu.
Es la única manera de asegurar que el mayor número de ellos sobreviva.
Ortadan yok olacaksın ama hayatta kalacaksın.
Desaparecerás, pero vivirás.
Hayatta kaçırmazdım.
No me la perdería por nada del mundo.
Hayatta bir amaç bulmakla ilgili olduğu için sana hitap ettiğini söylemiştin. Anlıyorum.
Dijiste que te llegó porque se trataba de encontrar una meta en la vida, la cual yo he encontrado.
Şu hayatta en çok değer verdiğim iki şey çocuklarım ve evliliğim.
Las dos cosas que más valoro en esta vida son mis hijas y mi matrimonio.
Usta, sanırım bu hayatta tekrar bir araya geleceğiz.
Maestro, no creo que volvamos a encontrarnos en la vida.
Hayatta kalanların isteği üzerine isimleri değiştirilmiştir.
A PETICIÓN DE LOS SUPERVIVIENTES SE HAN CAMBIADO LOS NOMBRES.
Bu yüzden özel hayatta, aslında var olmadığım bir teorim var.
Así que tengo esa teoría, en privado, de que en realidad no existo.
Hayatta olmaz.
¡ Diablos, no!
Belki hâlâ hayatta kalanlar vardır.
Quizá quedaron vivos algunos.
Güç bela hayatta kaldık!
Apenas salimos con vida.
Kendi işine bakıp yalnızca hayatta kalmaya çalışırsın.
De preocuparte de tus cosas, solo intentando sobrevivir.
- Anladım Yıldız Burgusu. Bu bilim insanları hayatta kalmalı çocuklar.
¡ Necesito a estos científicos vivos, muchachos!
Düşünün, insanoğlu uzayda elbise olmadan hayatta kalacak. Ya da gaz bulutundan oluşan gezegen atmosferinde yaşayabilecek.
Imaginen a los seres humanos pudiendo vivir en el vacío total sin un traje, o bajo la aplastante atmósfera de un gigante gaseoso.
Uhtred kardeşin hayatta ve Kuzey'de tutuluyor.
Uhtred, ella vive y está siendo retenida en el norte.
- Hâlâ hayatta olduğundan emin misin?
¿ Está seguro que aún vive?
Sağ salim hayatta.
La tengo justo aquí empacada para su conveniencia, viva y coleando.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]