Hayatını traducir español
96,173 traducción paralela
Hayatının kalanını yeraltında kapana kısılmış geçiremezsin.
No puedes pasarte el resto de tu vida atrapado ahí abajo.
Hayatını kurtarmaya çalışıyorum.
¡ Estoy tratando de salvarte la vida!
Seni yapmak için yeterince değerli hayatınızın geri kalanında zengin.
Lo que vale, te haría rico el resto de tu vida.
Aşk hayatınızdan memnun musunuz?
Déjenme ser directa. ¿ Están contentos con su vida romántica?
Hayatının sıkıcı olduğunu biliyorum ama her fırsatta söylemene gerek yok.
Oye, sé que tu vida es aburrida, pero no tienes que publicitaria.
Bay Burns hayatının en önemli anlarını yaşıyordu. ... her türlü lükse para saçıyor, benim gibi lüzumsuz tayfaya bile sonsuz müsamaha gösteriyordu
El Sr. Burns estaba viviendo al máximo, derrochando en todos los lujos, incluso en la última indulgencia... en vagos inútiles como yo.
Aile hayatının tam bir felaket olduğunu anlayacaksınız.
Debe darse cuenta de que su vida familiar es un desastre.
Çat bana hayatının rap'ini yazayım sana.
* Enfréntame y escribiré el rap para ti *
Senin hayatını kurtardım aptal ördek!
¡ Salvé tu vida, estúpido pato!
Hayatını kurtardık.
Acabamos de salvarte la vida.
Sizinle birlikte olmak için Mars'a geri dönüyordu ama aktarma esnasında kötü şekilde yaralanıp hayatını kaybetti.
Iba de regreso a Marte para estar contigo, pero... Se lastimó gravemente en el camino y murió.
Bütün zamanın mefhumunun aynı anda gerçekleştiğini düşünün. Hayatınızın her anı etrafınıza serpilmiş sanki. Bir şehir gibi.
Imaginad que todo el tiempo ocurriera a la vez... cada momento de vuestras vidas ante vosotros... como una ciudad.
Biliyor musun, aldığın yoğun duygu Bir şeye atlamadan hemen önce Bildiğiniz hayatınızı sonsuza dek değiştirecektir.
Ya sabes, esa intensa sensación que consigues justo antes que saltes en algo que sabes que cambiará tu vida para siempre.
Hayatının geri kalanında burada kalmak ister misin?
¿ Quieres quedarte aquí por el resto de tu vida?
Hayatının geri kalanını benimle birlikte geçirecek misin?
¿ Pasarás el resto de tu vida conmigo?
Susan'ın hayatını kurtardı.
Le salvó la vida a Susan.
Hayatını geri kalanında Renard gibi görünmen düncesinin biraz ürkütücü olduğunu biliyorum, Ama kimse bunu kalıcı olduğunu söylemiyor... henüz.
Sé que la idea de verte como Renard por el resto de tu vida es algo desalentador, pero nadie dice que esto es permanente... aún.
Eğer Nick yüzbaşı olarak kalırsa hayatının geri kalanında Beynini uçurur.
Si Nick se ha quedado atrapado como el capitán para el resto de su vida, se va a volar los sesos.
Bir gün, oğlumuzun hayatını kaydettiğim için bana teşekkür edeceksin.
Algún día me agradecerás que haya registrado la infancia de tu hijo.
Ama ne zaman hiissetiğimi hatırlıyorum Çünkü sana ne diyeceğim, orada hiçbir şey yok Hayatını kurtaran güzel bir kadın olarak göz kamaştırıyor.
Pero recuerdo exactamente cuando me enamoré, porque te diré qué, no hay nada más deslumbrante que una bella mujer salvándote la vida.
Hayatının geri kalanında aynalardan uzak mı dursun?
¿ Evitar los espejos por el resto de su vida?
Evime gelip bana dedi ki eğer daha fazla, hukuk kliniğinde iş bulmaya çalışırsam beni durdurmak hayatının görevi olacakmış.
Ella vino a mi casa a decirme que Si apenas intentara conseguir trabajo en una clinica, va a hacer que su mision de vida sea detenerme.
Hayatını kazanmanın tek yolu hukuk kliniği değil.
Una clínica legal no es la única manera de retribuir.
Ona bunu yaptılar ve onun hayatını değiştirme fırsatımız varsa bunu değerlendirmeliyiz.
Ellos le hicieron esto y si tenemos la oportunidad de cambiarle la vida, debemos tomarla.
Hayatımı birden fazla kez kurtardığını biliyorum tamam mı?
Sé que me ha salvado la vida más de una vez, ¿ si?
Mike'ın ve hayatımı kurtaran kafesin hatrına tek bir şeyler söyleyeceğim ama hepsi o.
Bueno, gracias a Mike y a esa jaula que me salvaron la vida, te diré esto, pero eso es todo.
Hayat adil olsaydı beni tanırdın.
Si la vida fuera justa, me conocerías.
Hayatımızın musikisi.
La música de nuestras vidas.
Lis, bir önemi varsa, bir zamanlar ben de hayatımın korkunç olduğunu düşünüyordum.
Lis, si sirve de algo, hubo un tiempo - en que pensé que mi vida también era horrible. - ¿ En serio?
# Hayatın tadı çok güzel #
* * La vida sabe muy bien *
Yaşamak için yaptığın buysa o hâlde sıkıcı bir hayat sürüyor olsan gerek.
Si esto es lo que solías hacer para vivir, entonces debes haber llevado una vida aburrida.
Akıllı hayatın bunu yapmamayı seçtiğini düşünmek isterim.
Bueno, prefiero pensar que la vida inteligente elige no hacerlo.
Zamanın akışı bir illüzyondur ve hayat da aslında bir sihirbazdır.
El paso del tiempo es una ilusión y la vida es el mago.
Devlet ilk şiddet eyleminden sonra onu mahkum ettiyse İki masum hayatın kaybolduğu yerde, O küçük kız kurtulmuş olurdu.
Si el estado lo hubiera sentenciado después del primer delito violento donde dos vidas inocentes se perdieron... esa niñita se habría salvado.
Belki, belki de, bir hayat kurtaracaksın.
Tal vez, sólo tal vez... Ud. salvará una vida.
Hayatın geri kalanında bir araya geleceksin.
Estarás en una alineación por el resto de tu vida.
Sabah benle otelde buluşurdu, Ve parasını yeni hayatım için değiştireceğim.
Él se encontraría conmigo en el hotel en la mañana, y yo cambiaría su dinero por mi nueva vida.
Senin çubuğun ve elemanların, beni rahatlatıyorlar, Şüphesiz merhametin iyiliği Hayatımın her günü beni takip edecektir.
Tu vara y tu cayado, me consuelan, en verdad la bondad de la misericordia me seguirán todos los días de mi vida.
Bazen... Onun hayatın kıyısında olduğunu hissederdim, ama asla gerçekten olanları anlamazdım.
A veces sentía que había una parte de su vida que nunca conocí.
Herkes değişimden korkar ama hayat, "bu yeni gerçekliğin" diye haykırdığında bunu kabul etmeli, cesur ve atılgan olmalı ve yeni gerçekliğin ne olursa olsun yaşamalısın.
A todos nos asustan los cambios, pero cuando la vida grita : "Esta es tu verdad", hay que aceptarla, ser osado, ser valiente y vivir esa nueva verdad, sea la que sea.
Pekâlâ, eklemeliyim ki bazen hayatın gerçekliğimizi söylediğini düşünebiliriz ama henüz yeterli bilgimiz olmayabilir.
Yo quiero agregar que a veces pensamos que la vida nos dice nuestra verdad, pero todavía no tenemos suficiente información.
Hayatım, babanın arkadaşı Bonaparte'a ne olduğunu biliyor musun?
Cariño, ¿ sabes qué le pasó al amigo de papá, Bonaparte?
Bu hayatımın en güzel günü.
Este es el mejor día de mi vida.
Hayatımızın geri kalanında burada saklanamayız.
No podemos escondernos aquí el resto de nuestra vida.
Katroina Bonnet, hayatımın anlamı.
Katroina Bonnet, vivita y coleando
İçine atıp hayatına devam etmeye çalışacaksın ama -
La guardarás y tratarás de seguir adelante, pero...
Eğer ona hoşçakal demezsen hayatın boyunca pişman olacaksın.
Y si no te despides de él, te vas a arrepentir por el resto de tu vida.
Çünkü hayatın boyunca uçuş kaçırmadın.
Porque nunca has perdido un vuelo en toda tu vida.
Senin hayatın mı?
¿ Sus vidas?
Parçası olmadığın bir hayat burada devam ediyor.
Hay toda una vida aquí de la que no eres parte.
Marissa yapabilir ve kadının hayatı söz konusu.
Ella puede y el futuro de esta mujer está en juego.
hayatını yaşa 16
hayatını kurtardım 33
hayatının zamanı 17
hayatım 3662
hayatim 33
hayat 236
hayatı 33
hayat devam ediyor 42
hayatımı 47
hayatımın aşkı 18
hayatını kurtardım 33
hayatının zamanı 17
hayatım 3662
hayatim 33
hayat 236
hayatı 33
hayat devam ediyor 42
hayatımı 47
hayatımın aşkı 18
hayat nasıl gidiyor 25
hayat kısa 24
hayat güzel 31
hayatta 78
hayatımda 29
hayatın 30
hayata 34
hayat dolu 30
hayat çok kısa 40
hayattayım 45
hayat kısa 24
hayat güzel 31
hayatta 78
hayatımda 29
hayatın 30
hayata 34
hayat dolu 30
hayat çok kısa 40
hayattayım 45