Onları bırak traducir español
2,606 traducción paralela
- Onları bırakıp gidecek miyiz?
80 %. - ¿ Solamente los abandonamos?
Onları bırakıp beni alabilirsin.
Así que, sólo déjeles ir y puede retenerme a mí.
Onları bırak gitsin, böyle yapma.
Después dejarlas ir, no esto.
Onları bırakıp gelemem.
No puedo abandonarlos sin más.
Bırak silahı, ben onlar gibi değilim.
Tranquila, baja el arma, yo... Yo no soy como ellos, ¿ eh? Yo no soy como ellos.
Onları geride bırakıp gitmek o kadar kolay değildir. Hiç gizlice geldiği olmadı mı?
Es difícil no volver la vista hacia ellos. ¿ No hubo visitas secretas?
Onları yemeyi bırak.
Para de comerlas.
Bırak da sen onları düşürmeden onlar ait oldukları yere dönsünler.
Dejemos que se acomoden donde se supone que tienen que estar antes de que te los lleves
Yani, onları bir sonraki yaşanabilir gezegende bırakıp bu işten kurtulacak mıyız?
¿ Entonces los dejaremos en el próximo planeta viable y luego nos lavaremos las manos?
Rush, onların gemiyi uzun süre incelemek için buraya bırakılan bir araştırma ekibi olduğunu düşünüyor.
Rush se imagina que son un equipo de investigación que fue soltado para hacer un estudio de larga duración en la nave.
Onları serbest mi bırakıyorsunuz?
¿ Los va a dejar libres?
Onları yere bırakın!
¡ Pónganlas en el suelo! ¡ Detente, hombre! ¡ Pónganlas en el piso!
Ne yani, onları orada öylece bırakıp en iyisini mi umacağız?
Entonces qué, ¿ simplemente les abandonamos ahí y esperamos lo mejor?
Onların telefon santraline bağlanacak böylece bir uçağın serbest bırakılması için Paraguay'ı aradığımızda arama Harmen'in ofisinden geliyormuş gibi görünecek.
Va a empalmar en su panel de control para que cuando llamemos a Paraguay para hacer que liberen tu avión, parezca que la llamada viene de la oficina de Harmen.
Onları yere bırak!
¡ Pon eso abajo!
Şayet Vic mesaj bırakıyorduysa da Palmer onları sildi.
Si Vic le dejó mensajes, Palmer los ha borrado.
Rahat bırakın onları, tamam mı?
Dejemoslo solo. ¿ Vale?
- Bırakın öldüreyim onları.
Dejeme matarlos.
Özel Harekat burada. Bırak, onlar halletsin.
Los S.W.A.T. están aquí.
Bu seçilmiş organizmalara bombardımanlar bizim bir kutsallık bulabileceğimiz ne yaptı yağmur fırtınalarından, uzayın atıklarından onları korudu ta ki bu bombardıman çağı sona erene kadar ve tüm dünya onlara koloniler kurmak için bırakıldı.
Lo que hacen estos bombardeos es favorecer a los organismos que pueden hallar un santuario para capear la tormenta de escombros espaciales hasta que la época de bombardeo llega a su fin y el mundo entero queda para que ellos lo colonicen.
Evet, lütfen onları işte bırak.
Sí, déjalo en el trabajo, por favor.
Şebek maymunlarını ve armadillos yemeyi bırak ; Onlar bu yarım kürede yaşamıyorlar bile.
Los babuinos no comen armadillos, ni siquiera viven en el mismo hemisferio.
Eğer iyi değillerse onları serbest bırakırız nasıl girdikleri önemli değil.
Si ellos no realizan, nosotros les permitiríamos ir, No importa porque fueron reclutados.
Bu da bize iki seçenek bırakıyor ya onu, onlar yapmadan önce biz tanımlarız ya da zaten bir adım gerilerindeyiz demektir.
Esto deja sólo dos posibilidades : O nosotros lo hemos identificado antes que ellos o ya estamos un paso detrás.
- Nedenmiş? - Bir eyalette hindi nüfusu fazlaysa onları yakalayıp hindi azlığı olan eyaletlerde serbest bırakıyorlarmış.
Bueno, resulta que si un estado tiene problemas con una sobrepoblación de pavos silvestres, los atraparán y liberarán en otros estados que estén escasos de ellos.
Onları rahat bırak!
¿ Está bien? Déjalos afuera de esto.
Onlara yemek yapıp, onları mutlu ediyorsun. Tüm bunları bırakıp da dışarı gitmek istemeni anlayamıyorum.
Y por eso no entiendo por qué quieres dejar eso por irte fuera.
Bırak onlar açsın.
Que lo hagan ellos.
Tezahüratı bırak da durdur onları!
No les des motivos ¡ Detente!
Beni bırak! - Hayır. Eğer onu öldürürsen, onlar da seni öldürene kadar durmazlar.
Si lo matas, ellos no pararán hasta que estés muerta.
... Saat 5 : 45'te Göçmenlik Bürosundan adı Mose Schrute olan birisi gelip onları bir kamyonetin arkasına atıyor ve Harrisburg'un ortasında bırakıp burası Kanada diyor.
A las 5 : 45, cierto agente de Inmigración llamado Mose Schrute los tira al interior de la van, los deja en medio de Harrisburg, y les dice que es Canadá.
Gibby aradı acil bir hastası varmış peki, ambulansı ara. bırak onlar ilgilensin bunu yapamayız aslında, bu tam da yapman gereken şey.
Ha llamado Gibby. Tiene una emergencia. Bueno, llama a una ambulancia.
Bunlar büyüleyici melezler, ya da onlara melez kuşlar da diyebiliriz, onlar serbest bırakılıp gözlenecekler, Ada'nın eşsiz şartlarına nasıl uyum sağlayacaklarını görmek için. ... Daha büyük memeliler üzerinde başarılı sonuçlar aldık.
Estos híbridos fascinantes o "pájaros-híbridos" como los llamamos, deberán ser vigilados y estudiados para ver cómo se adaptan a las condiciones únicas de la isla como ya se ha hecho con éxito en mamíferos más grandes.
- Ve paraya ihtiyaç duyana kadar gelmezler. - Onlar gittiklerinde seni kiminle yalnız bırakırlar? Karınla.
Y al cumplir los 18, se van y no hablan contigo de nuevo hasta que necesitan dinero.
Onları serbest bırak.
Déjalos ir.
Aramızdaki farklılıkları bir yana bırakıp onları bağışlama zamanı gelmiş olabilir.
Tal vez es hora de poner nuestras diferencias de lado.
Onların üzerinde çok iyi bir izlenim bırakıyorum.
Realmente estoy causando una buena impresión en esos chicos.
Yaa tabi, bırakıyım kontrolden çıksınlar hayatları suç işlemekle geçsin sen de onları tutukla.
Claro los dejo escabullirse a través del sistema, Se convierten a una vida de crimen, y tú los arrestas.
"İyi vampirler kurbanlarının kanını kurutana kadar içmez tekrar beslenebilsinler diye onları iyileşebilecek hâlde bırakır." derler.
Dicen que los mejores vampiros no drenan a sus víctimas hasta el fin sino que les dan la fuerza para poder recuperarse solo para volver a alimentarse.
Bırakın onları!
Vamos! ¡ Déjelos en paz!
Kardeşler, onları bana bırakın!
¡ Hermanos, denme fuego de cobertura!
Onları izlerken bu harika atıştırmalıklar bile.. ... ağzımda kül tadı bırakıyor.
Verlos está haciendo que estos normalmente deliciosos butterscotch me sepan a ceniza en la boca
Acımasız güneş ortaya çıkıyor ve onları susuz bırakıp kurutmakla tehdit ediyor.
Aparece el sol cruel, amenazándolos con la deshidratación.
Onları kör ediyor çaresiz bırakıyor.
Los ciegan, los dejan indefensos.
Onları rahat bırak.
Simplemente no importa.
Mesele hallolana kadar onları kendi hallerine bırak.
Deja que él se despierte a sí mismo.
sonra onları serbest bırakıyoruz
Y nosotros lo liberamos a su vida salvaje
Bırak onları, şunları at.
¡ Ignóralos! ¡ Tira éstas!
Bayım, ne çeşit bir adam ayakkabılarını çıkartır ve onları halk içinde bırakır?
¿ Qué clase de hombre se quita los zapatos y los deja en público?
Onlar tanklarını sokaklardan yıldırım hızıyla geçirecekler, o yüzden konuşmayı bırak da atla.
Van a rodar sus tanques a la calle como mierda a través de un ganso, así que deja el parloteo y alístate.
- Bırak, bu onların arasında.
- No, ya basta. Esos son sus asuntos.
bırak 1242
bırak beni 1950
bırakma 58
bırakıyorum 119
bırakma beni 65
bırakın 390
bırakmam 34
bıraktım 124
bırakmayacağım 38
bırakın beni 769
bırak beni 1950
bırakma 58
bırakıyorum 119
bırakma beni 65
bırakın 390
bırakmam 34
bıraktım 124
bırakmayacağım 38
bırakın beni 769
bırakacağım 37
bırak onu 1012
bırakalım 42
bırakın gelsin 27
bırakın gitsinler 39
bırak gitsin 444
bırakmak mı 26
bırakın geçeyim 78
bırak kalsın 58
bırak gitsinler 68
bırak onu 1012
bırakalım 42
bırakın gelsin 27
bırakın gitsinler 39
bırak gitsin 444
bırakmak mı 26
bırakın geçeyim 78
bırak kalsın 58
bırak gitsinler 68