Ölüm zamanı traducir español
1,179 traducción paralela
Ölüm zamanı, 10 : 15.
Hora de la muerte : 10 : 15.
Sadece ölüm zamanı?
¿ Solo el momento en que murieron?
Zor olan hayatının sana ait olmadığını bilmek. Sadece ölüm zamanın ve tarihin belirli, sonrası ise gizem dolu.
Es el saber que tu vida no te pertenece y que tu muerte tiene fecha y hora exactas.
- Ölüm zamanı?
- ¿ Fecha de la muerte?
Ölüm zamanı.
Muere ahora.
Tahmini ölüm zamanı, dün akşam 7 : 30'la 8 : 00 arası.
Hora estimada de la muerte, la noche pasada entre las 19 : 30 y las 20 : 00.
Dr. Robbins ölüm zamanından emin mi?
¿ El Dr. Robbins fue exacto con la hora de muerte?
Ölüm zamanı yaklaşık 23 : 00.
La hora de la muerte es alrededor de las 11 : 00 P.M.
- Ölüm zamanıyla uyumlu.
Concuerda con la hora de la muerte.
Alexx, ölüm zamanını söyleyebilir misin?
Alexx, ¿ Tenemos una hora de la muerte?
Ölüm zamanı 18 : 44.
Hora de la defunción, 18 : 44.
Ölüm zamanı, 9 : 37. 19a 00 : 01 : 23,500 - - 00 : 01 : 25,800 Daha da hastalanacak Luka. O kadar bekleyemez.
Hora de la muerte, 9 : 37.
Ölüm zamanı, 14 : 45.
Hora de la muerte, 14 : 45.
Bir mikro hücresel tarama bize yaşı ve ölüm zamanını söyleyebilir.
Un escáner microcelular debería decirnos su edad en el momento de morir.
- Ölüm zamanı?
- No estaba lívido en absoluto.
Ölüm yatağındaki kimse ofiste daha çok zaman geçirmiş olmayı dilemez.
Nadie en su lecho de muerte desea haber podido trabajar más.
Ölüm zamanı.
Es hora de morir.
6 yıl önce Lost, oturma odalarımıza aşk, ölüm, iyi, kötü zaman yolculuğu, kutup ayıları ve kızarmış tavuklarla ilgili bir hikâyeyle iniş yaptı.
"Lost" se estrelló en nuestras habitaciones con una historia sobre amor, muerte, buenos, malvados, viajes en el tiempo, osos polares y pollo frito.
Burası küçük bir ada, cesedin tam olarak ne zaman bulunduğunu biliyoruz, ölüm saati de ondan ancak 10 ila 20 dakika öncesi olabilir.
Es una isla pequeña. Sabemos exactamente cuándo se descubrió el cadáver, y la hora de la muerte sólo pudo ser diez o veinte minutos antes.
Bu ölüm kalım zamanı.
Es hora de vivir o morir.
"Ölüm tuzağında esir düşüp zamanın azman dişleri ile başbaşa kaldı"
En las fauces de la muerte, se enfrentaron a la criatura olvidada por el tiempo.
Çünkü ölüm her zaman parlar, tüm gece boyu.
Porque la muerte brilla toda la noche.
Zaman izleri Başkan Lee'nin ölüm anı ile uyumlu.
La hora concuerda con la muerte del Presidente.
Kişisel veriminizi yükseltme zamanı ve en çok da ölüm sonrası yaşamınızı yayma zamanı.
La hora de maximizar vuestra energía y sacar el mayor partido de vuestra otra vida.
O zaman ölüm nedeni görevlisinin sorunu olur.
Entonces será problema del forense.
Şey, ölüm her zaman kötü bir şey değildir, Aeryn.
Bueno, la muerte no es siempre algo malo, Aeryn.
Tatil, seyahat, hastalık, zaman darlığı ve ölüm.
La gente deja de ejercitarse por muchas razones : Vacaciones, viajes, enfermedad, falta de tiempo, muerte.
Ve sigaradan yüzünden ölüm cezası alınca... zamanımın geri kalanının bir şeylere yaramasını istedim.
Y cuando me dieron el test de nicotina, decidí usar lo que me quedaba de tiempo poniendo fin a algunas de esas mentiras.
Biliyordu ki Matt her zaman ölüm cezasına karşıydı.
" Se ha dicho que Matt estaba en contra de la pena de muerte.
Ölüm döşeğinde yatarken beni yanına çağırdı ve bana şöyle dedi : "Hector, öyle çok zaman kaybettim ki."
Cuando estaba en su lecho de muerte, me llamó, y me dijo...
Gerçekten huzur bulabildiğin yegane zaman, ölüm sonrasıydı.
el unico momento de paz en toda tu vida ha sido cuando estabas muerta.
Ölüm için, zaman içinde, tüm cadılar gelir.
Porque con el tiempo, la muerte le llega a todas las brujas.
Eğer denizkızları ölümsüzse, ve o yaşam ve ölüm arasında sıkışmışsa, o zaman ölümsüzlük hayatının en önemli kısmını oluşturuyor.
Si las sirenas son inmortales y él se debate entre la vida y la muerte la inmortalidad lo devolvería directamente a la vida.
Bu yüzden ölüm geldiği zaman çok korkunç olur çünkü farkına varırsın... aslında hiç hazır değilsindir.
Por eso es tan horrible cuando llega la muerte, porque te das cuenta... de que no estabas para nada preparado.
Zamanınızın çoğunu ölüm ve hastalıklarla mücadele ederek geçiriyorsanız, her türlü zafer sizi mutlu ediyor. Kendinizden şüphelenmek konusunda elde ettiğiniz zafer bile.
Cuando todo el tiempo estás luchando con una constante corriente de muerte y enfermedad, buscas cualquier victoria que puedas obtener, aun cuando sea una victoria sobre tus propias dudas de ti mismo.
Ama ben o zaman ilk defa LSD içmiştim... ve onun Maya ölüm rahibi olduğunu... ve kalbimi söküp bir çukura atacağını sandım.
Pero acababa de tomar mi primer tripi... y me parecía un brujo maya muerto... que quería arrancarme el corazón y tirarlo a un pozo.
Senin de bildiğin gibi, Britanyada katı ölüm cezaları yoktur, en azından çoğu zaman.
Gran Bretaña intenta no extraditar a nadie hacia una muerte segura. Casi siempre, al menos.
Bana en ilginç gelen şey insanların ölümden korkmalarıdır. Ölüm gerekli bir sondur ve zamanında gelir. "
"De todas las maravillas que he oído, la que me parece más extraña es que los hombres teman, considerando que la muerte, un fin necesario, llegará cuando llegue".
Alex Browning diğer kurtulanları da yanına alıp o uçaktan indiği zaman "Ölüm" ün planlarını bozmuş oldu.
Cuando Alex Browning se bajó del avión y se llevó consigo a los demás sobrevivientes arruinó el plan de la Muerte.
Görüyorsunuz ya, eğer Ölüm Treni onu öldürmezse.. o zaman şu TNT sandıkları öldürecek.
Si el Tren de la Muerte no lo mata esas cajas de TNT lo harán.
Oh, Lightning, bu şimdiye kadar duyduğum... en harika şey! her zaman büyük bir ölüm sahnesinde oynamak istemişimdir... masumu kurtarmak için kendisini düşünmeden feda eden kahraman! Ha ha!
Oh, Relámpago, esa es la mejor escena!
Beni yok edebilecek tek şeyin ölüm olduğunu düşündüm. Ama o zaman bile müziğim sonsuza kadar yaşayacaktı.
Siento como si lo único que puede matarme es la muerte, e inclusive entonces mi música vivirá para siempre.
Tüm bu ölüm ve kayıtsızlığı yaşadıysanız,... ve halen insanlığınızı ve sevginizi koruyabiliyorsanız,... ve onurunuzu,... ve onların terörüne ve umutsuzluğa teslim olmayı reddediyorsanız,... o zaman cesaretle ilgili bir şey biliyorsunuz demektir.
Y si te confrontas a Toda esta muerte y esta indiferencia, Y si conservas Tu humanidad, tu amor Y tu dignidad
Her zaman kemikler ve ölüm ve...
Siempre huesos y muerte y...
Semkhet için de Ölüm Vadisinde bir mağarada yaşar deniyor. O zaman bu kolay.
- El último avistamiento de Majet se rumoreó hace 2 años en Belice, y se dice que Semkhet vive en una cueva en el Valle de la Muerte.
Ölüm saati her zaman en güvenilmez tahmindir.
Apróximadamente a las 19 : 00 Hs. La hora de la muerte es el aspecto más fluído de cualquier crimen.
Ölüm cezasına çok karşı ; özellikle de ona uygulanacağı zaman.
Se opone a la pena de muerte, sobre todo si se la aplican a ella.
Eğer ölüm üzerinize çökmüşse, düşünmeye zamanınız kalan tek şey : "Hassiktir!"
Pero si la muerte te sorprende la única cosa que tienes tiempo de pensar es : ¡ Demonios!
Pazarlık yoktur. Tartışma yoktur. Ölüm geldiği zaman kaçış yoktur.
No hay discusiones, no hay negociaciones no hay forma de escapar.
Tabii ölüm zamanı da.
Y la hora de defunción. No tendrá cuerpos viejos.
Şunu bilmeni isterim, ölüm saati geldiği zaman, Em City'deki herkes onunla beraber olacak.
Quiero que sepas que a la hora de su muerte todos en Em City estarán con él.
zamanı 41
zamanında 22
zamanım yok 137
zamanın var mı 17
zamanım var 22
zamanımız azalıyor 34
zamanım olmadı 22
zamanı gelince 71
zamanın var 16
zamanımız tükeniyor 18
zamanında 22
zamanım yok 137
zamanın var mı 17
zamanım var 22
zamanımız azalıyor 34
zamanım olmadı 22
zamanı gelince 71
zamanın var 16
zamanımız tükeniyor 18